Bir arkadaş
beklersin…
En zor anında…
Nedense hiç kimse
bulunmaz…
Bilirsin hep ordadır o
“güzel yürekli dostun” ama vardır bir sebebi, ulaşamaz…
Beklersin, “o an”
aramaz…
Sıkıntı yüreğine
çöreklenmişken sen ararsın, “o an” telefonu açamaz…
Vardır nedeni…
…
Bir mektup, bir
mesaj…
Yan yana dizilmiş birkaç
kelimeden oluşan bir umut cümlesi…
Belki bir
kelime…
İçinde yanan ateşi, bir
nebze olsun serinletecek su damlası gibi bir söz…
Yazılmaz…
O an öyle bir andır ki, ne
bir mektup, ne bir ses, ne bir sıcak kol bulunmaz…
Üstesinden gelinemeyecek
“o an…”
Yapayalnız
kalırsın…
Şarkılarda
ararsın teselliyi bazen, bazen eski mektuplarda,
mesajlarda bazen uzaklarda…
Üzüntün
katmerleşir…
Hayata “dikiz aynasından”
bakma anıdır “o an…”
Ne kadar derdin varsa
biriktirdiğin eskilerden, acı kapına dayandığında “kullanılmak”
üzere sonraya bıraktığın ne kadar hüzün varsa seni içerisine
hapseden, bu yaşa gelene kadar ne kadar acı yaşadıysan bir bir
gelir aklına…
Sanki açığını bekleyen
birer fırsatçı gibi teker teker giriverirler sıkıntıdan büzüşmüş
yüreğine…
Bazen gözyaşı olur süzülür
yanaklarına,
Bazen ince ama derin bir
sızı olur kanatır yaranı…
Suçlu aramaya, kendini
suçlamaya başladığın andır “o an…”
Bir “iddianamen” bile
yoktur ama cezalısındır kendiliğinden…
…
Bir adım
mutluluk…
Beklersin…
Çalmaz kapını “o
an…”
Gelmez…
İzin vermezsin ki,
kapatırsın beyaza kapılarını…
Cesaret
edip gelemez…
…
Bir buket
gülümseme…
Kimse gülmez sana “o
an”…
Gülümsemeler acıklı
bakışlara dönüşür gözlerinde…
Herkes mutlu, sanki her
şey senden olmayandan yanadır…
Üvey evladı sanırsın dünyanın kendini “o an…”
Oturur, hiçbir şey
yapamadan beklersin sanki sihirli bir değnek dokunacakmış
gibi…
Dokunmaz…
Sonra devam edersin
kaldığın yerden…
“Hayat bu…”
Dersin kendi kendine…
Beklediğin hiçbir şey “o
an” asla gelmez…
Tesellin sen olursun
aslında olmadığını bile bile kaderine…
“Zaten hep böyle
oluyor” dersin acıya alışmış
yüreğine…
Beklemeye
devam edersin…
…
Bir umut filizlenir tekrar
içinde…
“Ya beklediğim
gelirse” diye…
…
Beklersin…
Gelmez…
Ve umut döker
yapraklarını, çırılçıplak kalır yüreğin yine…