O albay iddiaları reddetti
Abone ol''Şantaj ve askeri casusluk'' iddialarına ilişkin emekli Albay İbrahim Sezer'in de aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu 56 sanığın yargılandığı davada, sanıkların son savunmalarının alınmasına başlandı.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın 15.
duruşmasına, tutuklu sanıklar İbrahim Sezer, Tamer Zorlubaş, Mehmet
Seyfettin Alevcan ve Deniz Mehmet Irak ile başka davalardan tutuklu
sanıklar Kemalettin Yakar, Şafak Yürekli ve Mehmet Koray Eryaşa
katıldı. Duruşmada, 24 tutuksuz sanık da hazır
bulundu.
Bir önceki celsede cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının ardından, sanıkların savunmalarının alınmasına başlandı.
Tutuklu sanıklardan İbrahim Sezer, kendisine ait olmayan bir evde bulunan bir çantadan çıkan CD, DVD ve flaş bellek nedeniyle 22 aydır tutuklu bulunduğunu kaydetti.
Hukuk zorlanarak suçlu yaratılmaya çalışıldığını iddia eden İbrahim Sezer, şöyle devam etti:
''Fuhuş iddiasıyla bir arkadaşımın evine operasyon
düzenleniyor. Nedense aralarında kadın polis bulunmuyor. Bir çanta
bulunmuş. Bu çantanın benim olduğunu gösteren hiçbir delil yok. DNA
incelemesi için çanta da, içinden çıktığı söylenen şapka, eşyalar
da ortada yok. Bu çanta da, içinden çıkanlar da, dijitaller de bana
ait değil. Burada yargılananların hemen hiç birini tanımıyorum. Bir
hukuk faciasıyla karşı karşıyayız. Bu belgelerin sahte olduğuna
dair 135 adet resmi belge sundum. Sahte belgelere itibar
etmeyeceğinize inanıyorum.''
Organize suç örgütü suçlamalarını da kabul etmeyen Sezer, ''Bu komployu yapanlar herhalde Türk de değiller. Çünkü askere giden herkes bilir ki, Türk Ordusu'nda rütbe, 1 günlük kıdem bile çok önemlidir. Benim üst rütbelilerin üzerinde bir örgüt yöneticisi olmam mümkün değil'' diye konuştu.
İddianamedeki casusluk suçlamasının da kendisini çok üzdüğünü kaydeden Sezer, ''Soruşturma savcısı keşke bu iddiayı yazacağına beni çekip vursaydı. Ben 16 yaşında, gerekirse vatan uğruna seve seve canını feda etmek için asker oldum. Güneydoğu'nun en tehlikeli yerlerinde, bir denizci olmama rağmen bir çok çatışmada görev aldım. Orada savaşıp bir başka ülkeye bilgi mi sızdıracağım? şeklinde konuştu.
Ciddi suçlamalara karşın Genelkurmay'ın davaya müdahil olmadığına, serbest bırakılanların görevlerine devam edebildiğine dikkat çeken İbrahim Sezer, Genelkurmay'ın iddiaları inandırıcı bulmadığını ileri sürerek beraatını talep etti.
SUÇLAMALARI REDDETTİ
Tutuklu sanıklardan Albay Tamer Zorlubaş da suçlamaları reddederek, ''Daha önce tanımadığım, İbrahim Sezer'e ait olduğu belirtilen çantadan çıkan bir dijital dökümanın altında ismim ve rütbem yazıyor. Bu nedenle tutuklu şekilde yargılanıyorum. Nasıl bir gizli örgüt ki, her şey gizli, ancak benim adım, rütbem dökümanlarda hazırlayan olarak, açıkça yazılmış'' dedi.
Hakkındaki suçlamaların hiçbir maddi delile dayanmadığını ve iftiraya uğradığını ileri süren Zorlubaş, sözlerini, ''Yine dünyaya gelsem, yine aynı anne babadan dünyaya gelerek, yine Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Deniz Kuvvetleri'nde görev alırım. Astsubay çocuğuyum. Gerekirse canımı vatan uğruna seve seve feda etmeye yemin ettim. Her zaman buna hazırım. Bu olayı 'kaderimde varmış' diyerek değerlendiriyorum. Bana iftira atanlara hakkımı haram ediyorum. Önce Yüce Allah'a sonra Türk adaletine güveniyorum. Suçsuzum ve masumum. Beraatımı, fikri hür, vicdanı hür mahkemenizden saygıyla talep ediyorum'' şeklinde konuştu.
Mahkeme, diğer sanıkların savunmalarının alınmasını yarınki duruşmaya bıraktı.
CEZA İSTEMLERİ
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan mütalaada, suç örgütü lideri olduğu öne sürülen emekli Albay İbrahim Sezer ve emekli Yarbay Mehmet Seyfettin Alevcan'ın ''suç örgütü kurmak'' suçundan 2 ile 6 yıl, ''zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek'' suçundan 1,5 ile 6 yıl ve ''devletin güvenliğine ilişkin belgeleri kullanmak'' suçundan da 8 ile 12 yıl olmak üzere, toplam 11 yıl 6 ay ile 24 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılmasını talep ediliyor.
Benzer suçlardan, suç örgütü lideri olduğu öne sürülen sanıklardan eski TÜBİTAK Daire Başkanı Yücel Çipli'nin toplam 11 ile 22 yıl ve Tamer Zorlubaş'ın da toplam 6,5 ile 20 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması istenirken, tutuksuz sanıklardan Tuğamiral Fahri Can Yıldırım'ın, ''suç örgütüne yardım etmek'' suçundan 1 ile 3 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Tutuksuz sanıklardan Tuğamiral Şafak Yürekli'nin, ''suç örgütüne yardım etmek'' suçundan 1 ile 3 yıl ve ''yasaklanan bilgileri temin etmek'' suçundan da 1 ile 3 yıl olmak üzere toplam 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilirken, tutuksuz sanıklardan Kemalettin Yakar'ın aynı nitelikteki suçlardan toplam 2 ile 6 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması isteniyor.
Davanın tutuklu sanıklarından Tabip Binbaşı Zeki Mesten'in, ''suç örgütüne üye olmak'' suçundan 1 ile 3 yıl, ''zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek'' suçundan 1,5 ile 6 yıl ve ''devletin güvenliğine ilişkin belgeleri kullanmak'' suçundan da 8 ile 12 yıl olmak üzere, toplam 10 yıl 6 ay ile 21 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edilen mütalaada, davanın tutuksuz sanıklarından yüzbaşılar Yekdane Ebru Ercüment, Ebru Nilhan Bozkurt, Esin Tolga Uçar ve Ekrem Saltuk Baysal'ın da ''suç örgütüne üye olmak'' suçundan 1 ile 3 yıl, ''zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek'' suçundan 1,5 ile 6 yıl ve ''devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek'' suçundan da 3 ile 8 yıl olmak üzere, toplam 5 yıl 6'şar ay ile 17'şer yıl arasında değişen hapisle cezalandırılmasını isteniyor.
Diğer sanıkların da benzer suçlardan 1 ile 21 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edilen mütalaada, şikayetçilerin şikayetlerinden vazgeçmeleri nedeniyle hiçbir sanık hakkında ''fuhuş'' suçundan ceza talep edilmemişti.