Numan Kurtulmuş'tan dünyaya çağrı
Abone olTürkistan Dernekler Platformu Emirgan Korusu içindeki Beyaz Köşk'te Numan Kurtulmuş dünyaya çağrıda bulundu...
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkistan
Dernekleri Platformu iftar yemeğinde Sincan bölgesinde uygulanan
Çin baskısı nedeniyle dünyaya çağrıda bulundu.
İnsan hakları kuruluşlarını vazifelerini icra etmeye çağırıyorum,
ifadesini kullanan Kurtulmuş, 'Uygur Sincan Bölgesi'nde bu
Ramazan'da devlet memurlarının ve öğrencilerin oruçlarının zorla
açtırıldığı, iftar yapmalarına, oruç açmalarına müsaade edilmediği
haberleri bütün dünya kamuoyuna yansıdı. Oradan gelen haberler bu
bilgileri teyit ediyor. Son derece insanlık dışı uygulamalarla
insanların, Müslümanların Ramazan'da oruçlarını tutabilmeleri, çok
temel dini özgürlük olan ibadet özgürlüğü engelleniyor'' dedi.
Ajansların haberine göre; Yemekte bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, ''Sincan bölgesindeki bu insan hakları ihlalleri noktasına Birleşmiş Milletler'i, dünyada bütün insan hakları kuruluşlarını vazifelerini icra etmeye çağırıyorum. Bu baskının açık bir şekilde dünya kamuoyu ile paylaşılması, bir haksızlık varsa bu haksızlığın açık ve diplomatik yollarla ifade edilmesi, herhalde hem BM'nin hem de insan hakları ihlallerini takip eden örgütlerin en önemli vazifelerinden birisidir'' dedi.
Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başlayan iftarın ardından orucunu açtığı masadan davetlilere seslenen Numan Kurtulmuş, ''Uygur Sincan Bölgesi'nde bu Ramazan'da devlet memurlarının ve öğrencilerin oruçlarının zorla açtırıldığı, iftar yapmalarına, oruç açmalarına müsaade edilmediği haberleri bütün dünya kamuoyuna yansıdı. Oradan gelen haberler bu bilgileri teyit ediyor. Son derece insanlık dışı uygulamalarla insanların, Müslümanların Ramazan'da oruçlarını tutabilmeleri, çok temel dini özgürlük olan ibadet özgürlüğü engelleniyor'' dedi.
Kurtulmuş, yaptığı 3 ayrı çağrıyı şöyle sıraladı:
''Bunlardan birisi Çin yönetiminedir. Tarih boyunca, modern
zamanlarda hiçbir baskı ve zulüm sonuç vermemiş, baskı ve zulüm
toplumlarda, huzur içerisinde, toplumsal diyalog içerisinde,
birlikte, bir arada yaşama kültürüne hizmet etmemiş, bu kültürü
geliştirmemiştir. Baskının olduğu, bir başkasının bir takım devlet
uygulamaları ile zorla sindirilmeye çalışıldığı hiçbir toplumda,
toplum fertleri arasında diyalog gelişmediği gibi, maalesef hiç
istemediğimiz manzaralar ortaya çıkmıştır. İşte Saddam yönetiminin
ortaya koyduğu o zalim yönetim sonrası gelişen olaylarda Irak'ın ne
hale geldiği ortadadır. Aynı şekilde, komşumuz olan Suriye'de insan
hak ve özgürlüklerinden uzaklaşılarak ortaya konulan tablonun ne
hale getirildiği ortadadır. Çin yönetimine burada bir kez daha açık
bir şekilde ifade etmek istiyoruz: Baskı ve zulüm hiçbir zaman
fayda etmez, baskı ve zulüm en fazla yapanlara zarar verir. Bu
baskıyı yapanların, neyi istiyorlarsa, istediklerini ortaya
çıkarmaya asla ve asla müsaade etmez. Her baskı daha çok şiddet
doğurur. Her baskı daha çok nefret ve toplumların birbirlerinden
daha çok uzaklaşmalarına neden olur."
İKİNCİ ÇAĞRI ULUSLARARASI CAMİAYA
"İkincisi, uluslararası camiaya çağrımızdır. İnsan hakları ihlallerini takip etmek için nice uluslararası kuruluşlar gayret sarf ediyor, bu kuruluşlar kendi faaliyetlerini icra ediyor. Ama maalesef çoğu zaman Müslüman ülkelerdeki insan hakları uygulamaları, onların aleyhine olan baskılar gündeme geldiği zaman, ne yazık ki insan hakları örgütlerinin çok fazla sesi çıkmıyor. Aynı şekilde Uygur, Sincan bölgesindeki bu insan hakları ihlalleri noktasına Birleşmiş Milletler'i, dünyada bütün insan hakları kuruluşlarını, vazifelerini icra etmeye çağırıyorum. Bu baskının açık bir şekilde dünya kamuoyu ile paylaşılması, bir haksızlık varsa bu haksızlığın açık ve diplomatik yollarla ifade edilmesi, herhalde hem BM'nin hem de insan hakları ihlallerini takip eden örgütlerin en önemli vazifelerinden birisidir.
Üçüncüsü ise bizzat Sincan bölgesinde yaşayan Müslüman Türk kardeşlerimizedir. Bizim kültürümüz, tarihimiz, aynı zamanda hicret tarihidir. Hicretin altında kahır ve zulüm vardır. Biz, inandığımız kutlu Peygamberin bile kendi hayatında nice kahırlar, nice zulümler çektiğini bilen bir milletiz. Hz. Peygamber, bütün çekmiş olduğu zorluklara, işkencelere karşı sabırla ve metanetle direndi. Ne inancından taviz verdi ne de olgunluğunu, sabrını ve metanetini terk etti. Onun sonunda Hz. Peygamber, Hicret ile emir olundu, Hicret etti ve Medine ortaya çıktı. Şimdi Uygur Sincan Bölgesi'ndeki Müslüman kardeşlerimiz 1952'de Türkiye'ye gelmeye başladılar. Türkiye'de de yaşayan artık o bölgenin insanları var. Ama büyük bir olgunlukla, bütün bu zulümlere karşı da direnmesini, sabretmesini becerebiliyorlar. Biz Uygur halkına sabretmelerini, inançla ve inatla bu anlamda da kendi haklarını, hukuklarını korumalarını tavsiye ediyoruz. Biz Türkiye'deki kardeşleri olarak, dünyanın dört bir tarafındaki bütün mazlum milletlerin, haksızlığa ve zulme uğramış olan milletlerin, hakkını savunmak için nasıl üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz; 2015 yılının Ramazan ayında, şu günlerde de Uygur Sincan Bölgesi'nde yapılan bu faaliyetlerin açık bir insan hakları ihlali olduğu biliyor, bunu açık bir dille her yerde ifade etmeye çalışıyoruz"
İftarda, davetliler arasından bazı kişilerin yöresel hediyeler verdiği Numan Kurtulmuş, Doğu Türkistan'a ait "Doppa" şapkasını takarak basın mensuplarına poz verdi.