Numan Kurtulmuş'tan Başkanlık açıklaması
Abone olBaşkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Başkanlık sistemini dayatacak değiliz" diye konuştu.
1 Kasım seçimlerinin ardından alevlenen Başkanlık
Sistemi tartışmalarına ilişkin, Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş, Başkanlık sistemi ile ilgili olarak “Bu konu kişilerle
ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsıyla ve Ak Parti ile ilgili
bir tartışma da değil” diyerek, “bunu dayatacak, diretecek değiliz”
diye açıklama yaptı.
Numan Kurtulmuş, Vatan’dan Murat Çelik’e yaptığı açıklamada, “Vakti zamanı geldiğinde, uygun ortam oluştuğunda, öncesinde yasa gerektirmeyen işler ile yasal düzenlemeyle çözülecek konular halledildikten sonra, en sonunda bu Anayasa tartışması yapılır” dedi.
İşte o açıklamalardan çarpıcı satırlar:
“7 Haziran’da seçmen AK Parti’ye bir sarı kart gösterdi. Ak Parti
de bu uyarıyı doğru okuyup, gereğini yaptı. Evet, yüzde 49.5 büyük
bir orandır ama ben konuya şöyle bakıyorum: Bu Süper Lig’di, Ak
Parti Süper Lig’de şampiyon oldu ama sonuçta bir de Milli Takım
var. Milli Takım da Türkiye Büyük Millet Meclisi. Şimdi bizim bir
Milli Takım ruhuyla, Parlamento’ya girmiş olan bütün diğer
partilerle beraber, Türkiye’nin temel meselelerini halledebilecek
bir programla işe başlamamız lâzım.”
"AMASIZ, FAKATSIZ, 1 SANİYE BEKLEMEDEN..."
“Ak Parti’nin bundan sonra hiçbir mazereti olamaz. ‘Ama’sız, ‘fakat’sız, bir saniye bile beklemeden milletin bize yüklediği sorumluluğun gereğini, hiçbir kibir ve gurura kapılmadan yerine getirmemiz gerekiyor. Refahın topluma yayılması, orta direğin ve alt gelir gruplarının alım gücünü artıracak mikro politikaları da hayata geçirmemiz lâzım. Bunun farkındayız. Bize oy vermemiş, hatta Ak Parti’ye kurumsal, kategorik olarak karşı olmuş yurttaşlarımızın da iktidarıyız. Türkiye’de bu anlamda ortamı yumuşatacak, ülkenin bütün toplumsal kesimlerini kucaklayacak ve herkesi bir arada tutabilecek bir anlayışla yolumuza devam edeceğiz.”
“Evet, seçim öncesinde belki bir takım gerginlikler,
kutuplaşmalar yaşandı ama bu sürdürülebilir bir durum değil, doğru
da değil. Siyasetin bütünleştirici, kapsayıcı, herkesi ortak
değerler etrafında toparlayıcı; ötekileştirmeyen, kamplaştırmayan,
kutuplaştırmayan bir dille yoluna devam etmesi gerekiyor. Burada
bütün partilere büyük görev düşüyor. Biz, karşılığını bulamasak da,
ısrarla bu dili kullanmak durumundayız.”
"İLK 100 GÜN ÇOK ÖNEMLİ"
“7 Haziran’da oyunu artıran özellikle iki partinin (MHP ve
HDP’yi kastederek) oylarının 1 Kasım’da ciddi oranda düşmesinin
temel nedeni güvenlik ve istikrar konusunda onlara yönelik duyulan
endişelerdir. Her partinin 7 Haziran ve 1 Kasım sonuçlarından
gerekli dersleri çıkardığını ve bundan sonra ona göre davranacağını
umuyoruz ve diğer partilerden de katkı bekliyoruz. İlk 100 gün çok
önemli. Sonrasında ilk 6 ay içerisinde ana eksen ortaya çıkmış
olacak. Bir yıl içinde herkes hükümetin reformlar konusundaki
samimiyet ve kararlılığını net bir şekilde görmüş olacak.”
“İşin Türkçesi, 7 Haziran’da vatandaş bize, ‘Böbürlenme padişahım,
senden büyük Allah var’ dedi. 1 Kasım’da da diğer partilere
‘Uzlaşmaz tutumlarınızı bırakın, demokrasi dışı arayışları bırakın’
dedi. 7 Haziran Ak Parti’ye sarı kartsa, 1 Kasım da CHP, MHP ve
HDP’ye çok koyu bir sarı karttır. Belki kırmızı kart değil ama çok
koyu bir sarı karttır. Bir turuncu kart gibi... Dolayısıyla,
onların da buradan ders almalarının, üçünün de özeleştiri
yapmalarının zorunlu olduğu kanaatindeyim. Nasıl iktidar gücünü
elinde bulunduranın dayatması kabul edilemezse, aynı şekilde
muhalefetin de her şeyi reddetmesi kabul edilemez. Bu gerçeği bütün
partilerin bundan sonra görmesi ve bu anlayışı göstermesi lazım ki
sonuç alabilelim ve Türkiye yol alabilsin. Bu olursa, Türkiye
sorunlarını sistematik olarak çözmüş olacak. CHP, MHP ve HDP bu
sürece destek olursa, biz katkılarına hazır olduğumuzu ifade
ediyoruz.”
"HDP DE PKK DA ÖZELEŞTİRİ YAPMALI"
“Bugün gelinen noktada, hem HDP ‘nin hem PKK’nın bütün
unsurlarıyla, 1 Kasım seçimlerinden sonra derin bir özeleştiri
içine girmek mecburiyetinde olduğunu görüyorum. Siz haklarını
koruma iddiasında olduğunuz bir halka hayatı zindan ediyorsunuz.
Şimdi her iki tarafın da bir özeleştiri eğiliminde olacağını
görüyoruz. Bunların işaretleri var. ”“Bütün konuları kamplaşmadan,
kutuplaşmadan azade bir şekilde tartışmamız gerekiyor. Açık olan
bir gerçek var; 12 Eylül sistemi çöktü. Ama Anayasası ve
yasalarıyla yaşıyorYeni bir Anayasa ihtiyacı aşikar. Ve biz
başkanlık sisteminin tartışılmasını da, Türkiye’nin bu reform
paketinin içindeki başlıklardan, konulardan biri olarak ele
alıyoruz. Yoksa meselenin aslı sadece bir konuyu, sadece başkanlık
sistemini tartışmak değil. Bir bütünün parçası... Ayrıca bu konu
kişilerle ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsıyla ve Ak Parti ile
ilgili bir tartışma da değil. Türkiye’nin böyle bir ihtiyacı olduğu
tartışılıyor ama sonuçta bunu dayatacak, diretecek değiliz. Vakti
zamanı geldiğinde, uygun ortam oluştuğunda, öncesinde yasa
gerektirmeyen işler ile yasal düzenlemeyle çözülecek konular
halledildikten sonra, en sonunda bu Anayasa tartışması yapılır.
Toplumun bütün kesimleri, bütün siyasi partiler katılır. Bir oldu
bitti ile değil, tam manasıyla bir siyasi konsensüs ile ortaya
çıkacak bir Anayasal reforma ihtiyacımız olduğu açık. Biz nasıl
bunu sadece bir kişinin ya da Ak Parti’nin ihtiyacı olarak değil,
nasıl Türkiye’nin reform alanlarından biri olarak görüyorsak, bütün
partiler de samimi olarak böyle görerek görüşlerini ortaya
koyarlar, sonuçta da kararı millet verir.”
“Türkiye’nin ihtiyaçlarını ve neler yapılması gerektiğini biliyoruz. 2002’den bu yana yapılanlar ortada. Şimdi kalan bir takım reformlara ihtiyaç var. Bu, üretim devrimi diyebileceğimiz bir yeni süreç. Siyaset ve hukuk alanında da, tam demokrasi devrimine ihtiyaç var. Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, Meclis İçtüzüğü, Seçim Yasası başta olmak üzere, 12 Eylül’den kalma, antidemokratik ne varsa ortadan kaldırmaktan söz ediyorum. Toplumun farklı kesimlerinin, kendilerini farklı kimliklerle ifade eden insanlarımızın kendilerini eşit ve özgür yurttaş olarak bulabilecekleri, bu ülkenin sahibi olarak görebilecekleri adımları atmamıza ihtiyaç var. Bunları yaparken, hiçbir zaman bir dayatma, bir diretme içinde olmayacağız.”