Numan Kurtulmuş'tan 'Bana oy veremeyecekseniz sandığa gitmeyin diyen Kılıçdaroğlu'na tepki
Abone olAK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Bana oy vermeyeceksen sandığa gitme” diyen Kılıçdaroğlu'na tepki gösterdi. "Sandığa gitmeyin çağrısını yapan ilk siyasetçi oldu" diyen Kurtulmuş, "Bu korkunç bir yenilgi psikolojisinin dışa vurumudur ve kendi kendisiyle hesaplaşan bir tutum içerisindedir." ifadelerini kullandı.
Millet ittifakı cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'nun dün akşam konuk olduğu FOX TV'deki açıklamaları
tartışmalara yol açtı.
Kılıçdaroğlu, "Sandığa gitmeyecek. Bana da oy vermek istemiyorsa ama bu günaha da ortak olmak istemiyorum diyorsan gitme o zaman sandığa." dedi.
NTV'de yayınlanan "Özel Röportaj" programının canlı yayın konuğu olan Kurtulmuş, Kılıçdaroğlu'na tepki gösterdi.
"Acayip bir ruh haleti içerisinde"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir video paylaşarak, "Karartma altındayım. BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) kısa mesajlarımı engelledi. Seçim yapılamaz duruma geliyor' demesini nasıl yorumladığı sorulan Kurtulmuş, "Biliyorsunuz ki kişiler hakkında konuşmayı sevmeyen birisiyim ama maalesef Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını izlediğimde mağlup olmuş bir adamın böyle kendisiyle de hesaplaşan bir görüntüsünü gördüm. Yani acayip bir ruh haleti içerisinde." diye konuştu.
Bu kadar yıldır siyaseti ve kendilerinden önceki dönemlerin
Türkiye siyasetini bildiklerini ifade eden Kurtulmuş, "Hatta sizin
ilk sorunuz seçime katılımla ilgili bir soruydu. Ben şimdiye kadar
'Seçime katılmayın' diye mesaj veren ilk siyasetçi olarak
Kılıçdaroğlu'nu gördüm. Yani açıkçası diyor ki, 'Bana oy
vermeyecekseniz katılmayın.' Yani milliyetçi seçmene güya
sesleniyor, 'Erdoğan'a oy verecekseniz gitmeyin sandığa' diyor.
Yani sandığa gitmeyin çağrısını yapan ilk siyasetçi oldu, Türkiye
tarihine geçti." değerlendirmesini yaptı.
"Bu korkunç bir yenilgi psikolojisinin dışa vurumudur"
Kurtulmuş, Türkiye'de oyları çok küçük ve marjinal partilerin liderlerinin bile hiçbir zaman "Sandığa gitmeyin" demediğini vurgulayarak, şunları ifade etti:
"O anlaşılır bir şey değildir. Bu korkunç bir yenilgi psikolojisinin dışa vurumudur ve kendi kendisiyle hesaplaşan bir tutum içerisindedir. BTK'nın mesajlarını engellemesinden bahsediyor da mesajları engellenmiyor. Kalkıyor, 'Bu mesajlarım engelleniyor, karartılıyorum.' dedikten sonra Türkiye'de bir televizyon kanalına çıktı ve bunları orada söyledi. Yani bugün de konuşmalarına devam edecek. Bugün de mesajlarını göndermeye devam edecek. Sonuç itibariyle bir şekilde Türkiye'deki her siyasi aktör söyleyeceği her şeyi sonuna kadar söylüyor. Yani böyle bir seçimde, seçim süreci içerisinde, yasaklar hariç. Resmi seçim yasakları dışında ki zaten Kılıçdaroğlu onun içerisine girmiyor. Bugün 6'ya kadar her söyleyeceği şeyi söyleyebiliyor. Her mecrayı kullanarak bunları söylüyor. Yani SMS atabiliyor, sosyal medya mesajları veriyor, Twitter üzerinden mesajlarını gönderebiliyor. Televizyonlara çıkıp gönderebiliyor."
Ekonomi politikaları değişecek mi?
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanı olarak seçilmesi durumunda ekonomi politikalarında bir değişiklik olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye, pandemi süreciyle birlikte özellikle karşı karşıya kaldığınız riskleri aşabilmek, ekonomik sorunların üstesinden gelebilmek için gaza basmayı yani daha fazla büyümeyi, daha fazla güçlenmeyi, daha yüksek üretim yapabilmeyi, dünya piyasalarıyla rekabet edebilmek ve ihracatı esas alan, istihdamı esas alan bir politika izliyor. Bu politikadan tabii ki geri dönüşü olmayacaktır. Yani 'Artık üretmeyelim. Yurt dışında ne satılıyorsa onu alalım. Öyle gidelim.' O, hayır olmayacak. Türkiye daha çok üretecek, daha çok istihdam yapacak, daha çok ihracat yapacak ve her sektörde küresel olarak rekabetçi bir seviyeye ulaşacak. Tabii ki bunu yaparken de günün şartları gereği ne gerekiyorsa bu söylediğimiz istikamette yürümek için hangi revizyonların yapılması gerekiyorsa bunları da kuşkusuz yapacak, adım atacak."
"5,2'lik seçmen kitlesi birçok farklı nedenlerle Sinan Bey'e oy verdi"
Suriyelilerin geri dönüşlerinin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde sağlanması gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, hükümetin bu konuyla ilgili uzun süredir son derece programlı ve takvimleştirilmiş bir siyaset izlediğini vurguladı.
Kurtulmuş, "Hem Sinan Oğan'ın hem de Ümit Özdağ'ın yollarını ayırmasının seçmen nezdinde milliyetçi oyların nasıl yansımasını bekliyorsunuz?" sorusu üzerine, "Oradaki 5,2'lik seçmen kitlesi birçok farklı nedenlerle Sinan Bey'e oy verdi. Ama bir numaralı nedeni teröre karşı mücadeledir. Türkiye'nin milli birliğinin bütünlüğünün sağlanmasıdır. Özellikle Suriye ve Irak'ta Türkiye'ye gelen PYD/YPG tehdidinin ortadan kaldırılmasıdır. FETÖ tehdidinin ortadan kaldırılmasıdır. Bununla ilgili bir numaralı duygularının, ana fikirlerinin bu olduğunu biliyoruz. Terörle mücadelede çok başarılı olan, terörle mücadelede tavizsiz olan Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleme konusunda bir tereddütleri olmayacağını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Bunlar tekrar gözden geçirilebilir"
Yüzde 50 artı 1'in dönem dönem tartışıldığı aktarılarak, yeni dönemde bununla ilgili bir revizyona gidilip gidilmeyeceği sorulan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu Anayasa değişikliği gerektiren bir husus. Nihayetinde Anayasa değişikliği parlamentonun içerisinde olacak. Yani millet iradesiyle olacak. Ama 5 yıllık tecrübe sırasında şu da görüldü, benim de şahsi kanaatim odur. 50 artı 1, bir şekilde sistemi zorlayan, sistemin bir yerde de kutuplaşmasını temin eden bir faktör olarak ortaya çıktı. Halbuki 50 artı 1 konulurken, bu düşünülürken daha çok siyasi istikrar ortaya çıksın diye düşünülmüştü. Bunlar tekrar gözden geçirilebilir. Zaten bizim seçim beyannamemizin son bölümünde 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin gözden geçirilmesi' diye bir başlığımız var. Orada bu 50 artı 1 ile ilgili bir şey söylemiyoruz. Ama bu dahil olmak üzere birçok konu gözden geçirilebilir. Mühim olan etkin, istikrarlı ve gerçekten güçlü bir yönetim anlayışının ortaya konulmasıdır ve siyasette istikrarı sağlarken de kutuplaşmanın önüne geçecek mekanizmaların oluşturulabilmesidir."