NTV'de Can Dündar depremi
Abone olMedyada bir ayrılık haberi daha... Can Dündar da NTV ile yollarını ayırdı. Kendi sitesinden haberi duyurdu.
NTV'den bir ayrılık haberi daha geldi. Can Dündar da
sorunlar yaşadığı NTV ile yollarını ayırdı.
Banu Güven'in ardından NTV bir ünlü programcısını daha kaybetti.
Bugün de Can Dündar NTV ile ilişkisini bitirdiğini duyurdu.
Kendisine ait resmi web sitesinden açıklama yapan Can
Dündar, ayrılığın gerekçesini "ANA HABERİN" kendisinden alınması
olarak gösterdi.
Gazeteciler.com sitesinin haberine göre Can Dündar, "Böylece benim
grupla 2006'dan beri (sırasıyla "Neden", "Canlı Gaste" ve "Canlı
Ana Haber"le) sürdürmekte olduğum habercilik ilişkisi son bulmuş
oldu" diyerek, NTV ile yollarının kesin olarak ayrıldığını
belirtti.
ANA HABERİ VERMEKTEN VAZGEÇTİLER
İşte Can Dündar'ın anlattıkları:
Geçen ay sonu yazdığım Günce'de NTV'de yaşananlara biraz
değinmiştim. "Bundan sonra ne olur bilemiyorum" diye yazmıştım.
Ancak seçim öncesi Canlı Ana Haber'e –vaktinden önce- veda ederken,
olabilecekleri tahmin ederek seyirciye veda etmiştim.
Çünkü kanal yönetimi, haberciliğe başka bir çizgide devam etme
iradesini daha o zamandan belli etmişti. Bana da kurulacak yeni
kanalın (TVEN) ana haberini yapacağım söylenmişti.
Bu hafta, "ana haberden vazgeçtiklerini" bildirdiler. Böylece benim
grupla 2006'dan beri (sırasıyla "Neden", "Canlı Gaste" ve "Canlı
Ana Haber"le) sürdürmekte olduğum habercilik ilişkisi son bulmuş
oldu.
GEYİĞİNİ YAPIYORDUK, MİRGÜN'ÜN
KEHANETİ GERÇEKLEŞTİ
Sezonu kapatırken Mirgün'le (Cabas) geyiğini yapıyorduk. O, "Mirgün
Cabas'la Her şey" programını, her gece "Her Şey'in sonuna
geldik" diyerek kapatıyordu. Sonunda programlarımız
(sırasıyla Çiğdem'in, Mirgün'ün, Nuray'ın, Banu'nun,
Ruşen'in, benim) peşpeşe yayından kalkınca, Mirgün'ün kehanetinin
gerçekleştiği ve en azından bizler için, "her şeyin sonuna
gelindiği" anlaşıldı.
* * *
ÜZGÜN MÜYÜM?
Doğrusu evet... Çünkü NTV, birçok çalışanı ve izleyicisi gibi beni
de kendisine bağlamış bir kanaldı. Yıllar içinde ilmek ilmek inşa
edilmiş bir itibarı, ağırlığı, güvenilirliği vardı. İçerde de
(sıkıntılar yaşansa da) medyada artık görmeye alışkın olmadığımız,
uyumlu bir hava hüküm sürüyordu.
Bana zor zamanımda kapılarını açtılar. Her daim el üstünde
tuttular. Dış baskılara karşı kolladılar ve meslek hayatımın en
huzurlu dönemlerinden birini yaşamamı sağladılar. Onlara
yöneticisinden muhabirine, editöründen çaycısına kadar teşekkür
borçluyum (ve bunu bizzat yapmak kısmet olmadığı için buradan
yapabiliyorum.)
BASKIDAN YILDILAR, NTV BİZLERDEN DEĞİL,
KENDİNDEN VAZGEÇTİ
Kenarda el ovuşturan bazı meslektaşlarımızın iddia ettiği gibi kötü
bir iş mi yaptık? Kişisel beceriksizliklerimiz yüzünden mi
dışlandık?
Sanmıyorum.
Gelen tepkiler, verilen ödüller, alınan ratingler gösteriyor ki,
kanalla yolları ayrılanlar, bu ekranın ilgiyle izlenen yüzleriydi.
O yüzden kanalın yeni çizgi arayışının ardında, bizlerin
mesleki zaaflarından duyulan bıkkınlık değil, genel basıncın
yarattığı yılgınlık yatıyor diye düşünüyorum.
Dolayısıyla “NTV bizlerden değil, kendinden vazgeçti”
diyebiliyorum.
TASFİYE OLACAĞI SÖYLENİYORDU
Aslında uzunca bir süredir medyada geniş bir tasfiye yaşanacağı,
“yeni dönem”de bazı gruplara, kanallara, gazetelere, kadrolara,
isimlere yer olmayacağı yazılıyor, söyleniyordu. Birçok
medya organı da bu tasfiyeyi zamana yayarak yaşamış, yeni döneme
sessizce uyum sağlamıştı. Ama NTV öyle prestijliydi ki, en çok
tartışılanı o oldu.
Şair’in dizelerini uyarlayarak söylersek, “Bütün kanallar
aynı hızla değişiyordu; birinciliği NTV’ye verdiler”.
İKİ İŞYERİMDE OLANLAR TESADÜF MÜ?
Bu kararı verenleri suçlamak en kolayı olur. Aydın Doğan’a
yaşatılanları gördükten sonra kimseden kahramanlık bekleyemeyiz.
Bize düşen, patronlardan kahramanlık beklemek değil, patronların
kahramanlık göstermesini gerektirmeyecek bir medya düzeni için
mücadele etmektir.
Kaygım kişisel değil:
Sadece bir bülteni, işi, kanalı değil, bir mesleği kaybetme
noktasında olduğumuzu görüyorum. Son dönem her sorana –ille
tahtalara vurarak- NTV’de ve Milliyet’te çok huzurlu çalıştığımı
söylüyordum. Nasıl bir rastlantıysa ikisi aynı hafta türbülansa
girdi. Her yerin birden karışması tesadüf mü?
* * *
Lakin “Olmasaydı sonumuz böyle” şarkısını
söyleyerek oturmanın alemi yok. Bir yerde olmazsa başka bir
yerde, şimdi değilse ilerde, habercilik tıkanırsa köşelerde, orası
da kapanırsa kitapta, senaryoda, filmde, dizide, nette, derste,
bildiğimizi, inandığımızı söylemeyi sürdüreceğiz.
Başta söylediğim şakaydı yani:
Henüz “her şeyin sonuna gelmedik.”