Kaş yapayım derken göz çıkarmak kadar üstümüze
mahir bir toplum yok maalesef.
Bir şeyi kötüleyelim derken o şeyin reklamını
yaptığımızın farkında bile değiliz. Ama bize ait bir
şeyi lanse etmede, dikkatlere sunmada ise maalesef hiç de
becerikli değiliz.
Geçtiğimiz günlerde bütün dünyanın gözünün önünde
Fransızların ünlü Notre Dame kilisesi
büyük bir yangında adeta kül oldu. Bütün dünya medyasında geniş yer
bulan bu olay haliyle Türk medyasında da kendine yer edindi.
Ama bir farkla: Bizim medyamız olaya dünya medyasının vermiş
olduğu önemden çok daha fazla bir değer verdi.
Kilisenin bir dünya mirası olmasından tutun da “cayır
cayır” yandı diyenler, “iyi olmuş” diyenlerden tutun
da gözyaşı dökenlere kadar birçok tepki geldi.
Lakin işte bu noktada olaya “cayır cayır yandı, iyi oldu,
onlar da bizim mabetlerimizi yakıyor, yıkıyor” diyenlerin
maksadının aksine bir durum gelişti.
Olayı o kadar abarttık ki Notre Dame’ın ismini
duymayanlar bile birden bire bu kiliseye
ilgi duymaya başladılar.
Öyle ki bu kiliseyi konu alan “Notre Dome’ın Kamburu”
kitabı satış rekorları kırıyor.
“Kaş yapayım derken göz çıkarmak” terimi tam da
buraya uyuyor.
Kötülemek istediğimiz bir şeye insanların ilgi duymasını
sağlamak, belki de sempati beslemesini sağlamak…
Âlem bir milletiz vesselam…
Oysa aynı ilgi ve merakı kendi değerlerimize
çekemiyoruz maalesef.
Örneğin Notre Dame’dan daha eski bir
geçmişe ve daha büyük bir öneme ve daha
büyük bir üne sahip olan Şam Emeviye
Camii…
Uzun yıllar İslam devletinin merkezi, başkenti,
payitahtı Şam’daki Emeviye Camii. Dünyanın en eski
yerleşim yerlerinden biri olan birçok uygarlığa ev sahipliği
yapmış, hilafetin simgelerinden olan Şam Emeviye
Camii.
Peygamber Hz. Yahya’nın türbesi,
insanlığın en güzeli, en yücesi Efendimiz Hz.
Muhammed Mustafa’nın torunu Hz.
Hüseyin’in türbesi, Kudüs’ü Haçlılardan
kurtaran büyük kumandan Selahaddin Eyyubi’nin
türbesi, dört ayrı mezhebin mihrabı ve daha nicesi gibi maneviyatı
derin ve yüksek olan Şam Emeviye Camii.
Savaş öncesi iki kez İslam’ın bu kadim mabedini ziyaret
etmek nasip olmuştu çok şükür…
Yakın bir zamanda Suriye’deki iç savaş sonrası
bu insanlık ve dünya mirası olan yapı yerle bir
edildi, kullanılamaz hale geldi. Yıllardır süren bu zulme maalesef
Notre Dame kilisesine verdiğimiz önem kadar değer
vermedik, yazıp çizdiğimiz kadar sözünü etmedik.
Oysaki bu Camii Notre Dame’a tepki gösterenler
için çok daha büyük bir öneme ve üne sahip. Niye Notre
Dame’a dikkatleri celbettiğimiz kadar Şam Emeviye
Camii’ne nazarları celb edemedik?
Kendi değerlerimize olan ilgisizlik sadece yapılarla sınırlı
değil maalesef.
Bilim insanlarımıza da gereken önemi göstermiyor, onları hem
dünyanın hem de insanımızın gündemine taşıyamıyoruz.
Ali Kuşcu, Cezeri, İbn-i Sina gibi büyük büyük
kametler maalesef tarih kitaplarımızda birkaç satırla
geçiştiriliyor.
İbn-i Sina Tıbbı üzerinde ülkemizde bir tane
bile uzman yokken İsrail’de bu konuda uzmanlaşmış
6 tane insan var!
Batılı bilim adamlarının icatları karşısında hayret
nidaları yükseltip, onları öve öve bitiremiyoruz ama
batılı bilim adamlarının bugün “bulduk, keşfettik”
dedikleri icatların yüzyıllar önce İslam âlimleri ve bilim
adamları tarafından icat edildiğini bilmiyoruz
maalesef.
Batılılar bize ait değerleri araştırmada çok mahirler ama
biz maalesef “bizim olana” bile sahip
çıkamıyoruz.
Notre Dame yangını karşısında konuşup, yazıp
çizdiğimiz kadar kendi kültür değerlerimizi konuşsak, kendi
insanımıza yer versek inanın bugün çok farklı yerlerde
olurduk.
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser