Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Hepimiz, dünyanın en iyi korunan lideri bizim Cumhurbaşkanımızdır diye düşünürken dün bir şokla karşılaştık.
Genç bir adam, sadece arabasının üzerine bir çakar koyup, üzerine de ‘Protokol’ yazarak milyarlarca liralık bütçeyle kurulan geçilmez güvenlik kordonunu deldi ve devletin bir numarasının uçağının beş metre yakınına kadar girdi…
Bana 1986 yılında bir Alman gencinin Cesnna tipi tek pervaneli bir pırpırla Kremlin’in avlusuna inmesi olayını hatırlattı.
Berlin Duvarı’ndan önce Kremlin’in güvenlik duvarı yıkılmıştı.
Neyse ki bu haberi öğrendiğim saatlerde, beni teselli eden bir gelişme oldu.
Biz kendi Cumhurbaşkanımızın güvenliğini düşünürken, Beyaz Saray’ın güvenlik sisteminin çok daha büyük bir açık verdiğini öğrendim..
Haber şuydu:
Dünyanın en kanlı seri katili ve teröristi ‘Chucky’ Beyaz Saray’a sızmıştı.
Hedefi de direk ABD Başkanı’ydı.
Kimdir bu Chucky diyeceksiniz…
Fotoğraftaki teröristtir…
Adını bazılarınız duymamış olabilir…1990’lı kuşakların apolitize edilmiş çocuklarına sorarsanız anında size kim olduğunu söylerler.
Aslında bir oyuncak bebek… Boyu küçük ama insan düşmanlığı boyundan çok büyük.
Önüne gelenin kafasını kesiyor.
Gerçek biri değil.
1988 yılında yapılmış bir korku filminin hayali kahramanı.
Oyuncak bir bebek ama arada canlanıyor ve önüne geleni bıçaklıyor.
Asıl haber ise şu.
Chucky 35 yıl sonra bir dizi olarak döndü.
Dizinin üçüncü sezonu iki hafta önce Türkiye’de Bein Plus’ta gösterime girdi.
Üstelik bu defa ABD Başkanlık binasına sızıp, Başkan’ın küçük oğlunun oyuncak bebeği olmayı başardı.
Küçük çocuk onu babasının çalışma yeri olan Oval Ofis’e kadar soktu.
Dizinin henüz ilk 2 bölümü yayınlandı.
Chucky sadece bu iki bölümde, önce Başkan’ın Secret Servis yakın korumasını gözüne tabanca ile ateş edip hunharca öldürdü.
Sonra sekreterinin kafasını kesti.
Sonra Beyaz Saray’a gelen bir başka kadını da boğarak öldürdü.
Şimdi adım adım başkana doğru gidiyor…
Chucky zaman içinde Amerika ve emperyalizm düşmanı bir oyuncak bebek haline geldi.
Nereden mi anladım?
Üçüncü bölümde ikinci kadını, başkanın arkasındaki Amerikan bayrağını kafasına çuval gibi geçirip boğarak öldürdü.
Amerika ve emperyalizm karşıtlığının bundan daha sembolik bir işareti olabilir mi?
ODTÜ kampüsünde Amerikan bayrağı yakmak veya Dolmabahçe’de Amerikan bahriyelisini denize dökmekten daha anlamlı bir eylem değil mi bu?
Başka milletlerin kafasına çuval geçiren Amerika başkanının en yakınının kafasına, hem de Oval Ofis’te Amerikan bayrağı geçirerek öldürmek…
İşte o nedenle, dünyadaki bütün mazlum milletler, ezilmiş halklar ve bütün anti emperyalist güçler, dizinin üçüncü ve geri kalan bölümünü sabırsızlıkla bekliyor.
Chucky, başkanın masasındaki küçük bir Seppuku (Harakiri) kılıcına benzeyen mektup açma bıçağını çaldı ve yavaş yavaş emperyalizmin en büyük başkanına doğru gidiyor.
Onu da öldürmeyi başarırsa ABD emperyalizmi 11 Eylül’den sonraki en büyük darbesini yiyecek.
Chucky, bütün dünyaya ABD emperyalizminin aslında kağıttan bir kaplan olduğunu ispatlayacak.
İkinci bölümü seyrederken, Bebek Oteli’nin terasında rastladığım bazı zengin arkadaşlarım aklıma geldi ve arayıp onlara bu diziyi tavsiye ettim. Bugünlerde hepsine çok iyi gelebilir.
Çünkü hemen hepsi bugünlerde müthiş anti emperyalist oldular.
Rusya’nın Ukrayna ile savaşını Batı’nın ve Emperyalizmin oyunu olarak görüyorlar.
Solcu arkadaşlar derseniz onlar zaten 1960’lardan beri dünyada fena giden her şeyi emperyalizmden biliyorlar.
Kervana son katılanlar da İslamcılar ve milliyetçiler oldu.
Şimdi İsrail- Hamas savaşı.
Nereye baksalar, neyi düşünseler arkasında hep Batı ve Batı emperyalizmi.
Mazlum Müslümanları bu hale getiren emperyalizm ve Batı…
Chucky Beyaz Saray’da yılanın başını kesmeye doğru yürürken, ben de içinde yaşadığım Müslüman dünyasına baktım.
Bu ülkeler sömürgecilerden ne zaman kurtulmuş, bağımsızlıklarını ne zaman elde etmiş?
Mesela İslam’ın ana coğrafyası Arap yarımadası ve Arap ülkeleri…
Önüme çıkan tablo şöyleydi…
(*) Hepsi 1916-18 savaşı ile Osmanlı egemenliğinden kurtulmuş.
Yani aradan 95 yıl geçmiş…
Oradan Kuzey Afrika’ya geçtim… Magrib’e yani…
(*) Fas 1956 yılında bağımsızlığını ilan etmiş… 67 yıl…
(*) Cezayir 1964’de bağımsızlığını kazanmış… 59 yıl…
(*) Tunus 1956… 67 yıl geçmiş…
(*) Libya 1951… 72 yıl olmuş…
(*) Ürdün 1946… 77 yıl olmuş…
(*) Mısır 1922 bağımsızlığını ilan edelim 101 yıl olmuş.
Sınırımıza geliyorum…
(*) Suriye 1946… 77 yıl …
(*) Irak’ta Cumhuriyet 1958’de kurulmuş… 65 yıl önce yani…
Afrika kıtasında aşağılara iniyorum……
Sadece 1960 yılında 18 ülke sömürge yönetimlerinden kurtulmuş.…
Kaç yıl geçti?
63 yıl.
Nereye geldiler bu 63 yıl boyunca?
“Kahrolsun Fransız emperyalizminden, yaşasın Putin emperyalizmine…”
Söyler misiniz bunca yıl bu ülkeleri kim yönetti?
İthal emperyalist ecnebiler mi?
Arap, Müslüman ve Afrikalı siyasetçiler değil mi?
Hepsi milliyetçilikte mangalda kül bırakmayan yerli ahaliden değil miydi bu insanlar?
Evet ama 70 yıl sonra soruyorsunuz Arap sokağında en aydınından en lümpenine kadar…
Kardeşim neden hâlâ böylesiniz?
Hep mazlum, hep mağdur…
Hep ezilmiş gibi…
Cevap?
Kahrolsun Amerikan emperyalizmi… Kahrolsun sömürgeciler…
Ey Ehl-i Müslümin hâlâ farkında değil misin?
“Kahrolsun emperyalizm lafı yıllarca senin en büyük afyonun oldu…”
Dinden ve milliyetçilikten başka satacak başka hiçbir şey bulamayan yerli siyasetçilerin her seçimde yutturdukları bahane bu değil miydi?
Aydını, solcusu, milliyetçisi, dincisi de aynı masalı anlatmadı mı sana?
Git bugün harabeye dönmüş zavallı Gazze’nin sokaklarında hâlâ kahrolsun emperyalizm diye bağıranlara sor;
“Arkadaş, Katar’dan gelen milyarlarca doları Hamas nereye harcadı?”
Alacağın cevabı şuraya yazayım:
“Kahrolsun Amerikan emperyalizmi, kahrolsun Batı…”
Oysa Gazze’de gözümüzün önünde olup biten bu insanlık trajedisi suratımıza haykıra haykıra şunu söylüyor:
Artık bu emperyalizm balonuna, komplo teorisi ve hurafelerine iğneyi batırma zamanı geldi.
Nihayet geçen cumartesi günü bir Müslüman…
Hem de inancından kimsenin şüphe etmeyeceği samimi bir Müslüman…
İmam Hatip mezunu, Yüksek İslam Enstitüsü mezunu, yazarlık hayatı hep İslami hassasiyete sahip gazete ve dergilerde geçmiş bir insan…
Karar Gazetesi Yazarı Ahmet Taşgetiren, hem de İsrail-Hamas savaşının tam da ortasında, çıktı ve Müslümanlara “bir dakika” dedi…
“Neden hep böyle mazlumuz…”
“Ümmet ne zaman ayağa kalkar…”
‘Neden’ sorusunun cevabını vermeden Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olarak 2010 yılındaki İSEDAK toplantısında çıkardığı şu İslami Coğrafya bilançosunu koydu önümüze:
“Bugün İslam coğrafyasında yüz milyonlarca insan, gıda kıtlığından ve yetersiz beslenmeden mustariptir. 57 İslam ülkesinin yaklaşık yarısı, BM’nin en az gelişmiş ülkeler listesinde yer almaktadır.”
Ve arkasından “Bir Müslümanın bir Müslümana sorması gereken üç Müslüman sorusunu da nihayet sordu:
(*) “2002’den 2023’e… Türkiye ve İslam dünyasında iç enerjiler nereye aktı acaba? Niye biz hep mazlûmiyetleri konuşmak ya da bir şeylere gücümüzün yetmediğine hayıflanmak zorundayız ve bunu daha kaç yıllar yapacağız?”
(*) “Halen İslam ülkelerini yöneten kadrolar, mesela kaç yıllık bir periyodda dünyanın İslam ülkelerinin başarılarını ve insanlığa katkılarını konuştuğu bir dönem geleceğini öngörmektedirler?”
(*) “Mesela Birinci Dünya Savaşı yıkılışından bu zamana geçen 100 yıllık aralığa sığan yeniden inşa hedefi bundan mı ibaretti?”
Ahmet Taşgetiren’in Müslümana “İçerden” sorduğu bu sorulara ben de “dışardan” bir soru ekleyeyim:
Ey Müslüman ülkeler, daha kaç yıl kendinizi ve Müslümanları emperyalizm hurafeleri, üst akıl zırvaları, hayali dış düşmanlar ve “Kahpe Batılı” masallarıyla uyutmaya devam edeceksiniz?
Son noktayı da Ahmet Taşgetiren’in son cümlesinde sorduğu gerçek soruyla bitiriyorum…
(*)”Gazze acıları bunları düşünme fırsatı olsun mu ne dersiniz?”
Yoksa işi Chucky dizisinin üçüncü bölümüne mi bırakalım?
Anti emperyalizmin yeni kahraman direnişçisi Chucky Amerikan başkanının da kafasını keserek, emperyalizmi tam da kalesinin içinde yıksın…
Belki o zaman mazlum Müslüman halkları da bu 70 yıllık hurafe ve yalan düzenini yıkarlar…