Nihat Hatipoğlu'ndan lüks otel iftarları için uyarı! İbadetler sosyal medyada paylaşılabilir mi?
Abone olİlahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, ramazan ayında otellerde düzenlenen lüks iftarlar için uyarılarda bulunarak "Zenginin zengini davet ettiği, hiç fakirin olmadığı sofra hayırlı bir sofra değildir." dedi.
İlahiyatçı, Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Kurucu Rektörü, Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu ile Sabah gazetesine
konuştu. Hatipoğlu: "Dinlenme, dirilme, durulanma, Allah'la ahdi
yenileme fırsatı gibi görülmeli ramazan. Vicdanımızı rahatsız eden
şeylerden vazgeçmeli, tövbe etmeliyiz. Hz. Peygamber, 'Dostun
sofrasında israf olmaz' diyor. İmkanınız varsa, çeşit çeşit
yemeklerin olduğu sofralar hazırlayabilirsiniz ama o sofra da
mutlaka yoksullar da olsun" diyor.
- İnsanlık psikolojik olarak yorgun. Pandemi süreci ve
savaşlar tüm insanlığı gelecek konusunda endişelendirmeye başladı.
Böyle bir dönemde, ümit ayı ramazana girdik. Bu ramazanı nasıl
değerlendirmeliyiz?
- "Allah insanı imtihan için dünyaya gönderdi" deriz ya, işte bunu
tüm insanlık olarak yaşadık, deneyimledik. Allah insanın kendini
tekrar gözden geçirmesini istiyor belki. Ufak bir virüsle
sevdiklerimize sarılamaz olduk, sağlığın değerini anladık.
Hatırlamalıyız ki, en güçlü zannettiğimiz devletlerden de üstün bir
güç vardır. O Allah'tır ve bizimledir.
- Ramazan bize neleri hatırlatmalı?
- Ramazan sadece aç kalmak değildir. Bu ramazan bizde tevhit,
kulluk, insan olma, fedakârlık, iyilik yapabilme ve düşeni
kaldırabilme bilincini uyandırmalı. Nice oruç tutan var ki, aslında
hiç tutmamıştır. Boşuna kendini aç, susuz bırakmasın, Onun orucu
yok" diyor Peygamberimiz.
Neden? Oruç tuttu ama kötü söz söyledi, ticaretinde ahlaki
davranmadı, gıybet yaptı. İşte orada sadece aç kalmanın bir önemi
kalmıyor. Ahlakımız İslami olmalı!
- Pandemi, savaşlar, krizler... "Her şey bizim dönemi mi
denk gelir" diyoruz çoğumuz. Oysa bizden öncekiler de benzer şeyler
yaşamıştı...
- Eskiden de vardı. Hastalıklar, toplu katliamlar, toplumları
sindirme baskıları, kıtlık, başka toplumların mallarını elinde alan
devletler...
Her dönemde oluyor bunlar. Bakın, Afrika ülkeleri hâlâ sömürülüyor.
Bunların sorumlusu tüm insanlıktır. Allah nimeti yaratıyor.
Tüm çocuklara eşit hava, su, yiyecek yaratıyor ama insanlar
gasbediyor bunları. Medeni hırsızlar, bütün toplumu mahkûm
ediyor.
Buna sesiz kalan bizler de sorumluyuz bundan. Peygamberimiz,
"Herhangi bir yanlışı gören eliyle, diliyle, gücü yetmiyorsa
kalbiyle nefret etsin o işten" diyor. Kalbiyle nefret edenler imanı
en zayıf olanlardır. İşte bizler imanı zayıf olanlar kategorisini
yaşıyoruz. Hepimiz seyirci kalıyor ve dünyayı değiştirmeye
çalışmıyoruz.
- Ramazanı nasıl geçirelim?
- Dinlenme, dirilme, durulanma, Allah'la ahdi yenileme fırsatı gibi
görülmeli ramazan.
Vicdanımızı rahatsız eden şeylerden vazgeçmeli, tövbe etmeliyiz.
Allah'la irtibatımızı sağlamalıyız.
İç alemimizi sorgulamamız gereken bir dönemdeyiz. Allah'a küsmüş,
dünyaya darılmış olabilirsiniz, ama son dönüş Allah'adır.
Günahlar günahı işleyene aittir.
- Sahura kalkmadan oruç tutanlarımız oluyor, bu doğru
mu?
- Sahura mutlaka kalkmalıyız. Çünkü diğer dinlerde de oruç vardı
ama sahur yoktu. İslamiyet'le diğer dinler arasından en büyük
farktır, sahur. Onlar sahursuz oruç tutuyorlardı. Biz mutlaka
sahura kalkalım. Gecenin bir yarısından kalkıyoruz, şeytanın
bacağını kırıp yemek yiyor, ibadetlerimizi yapıyoruz. Bir hadiste:
"Allah'ı o kadar anın ki, münafıklar, 'bunlar gösteriş yapıyor'
desin" diyor. Ne kadar güzel değil mi?
- Çeşit çeşit hazırladığımız yemeklerle kurduğumuz iftar
sofraları israfa girer mi? Daha mı makul
davranmalıyız?
- Hz. Peygamber, "Dostun sofrasında israf olmaz" diyor. Biri size
sofra hazırlamışsa, "Niye bu kadar şey hazırladın" demeyin,
istifade edin. Ama Allah'ın en sevmediği sofra da zenginin davet
edilip fakirin davet edilmediği sofradır. İbrahim peygamber
misafirsiz sofraya oturmazdı.
Sofra hazırlandığında dışarı çıkar misafir arardı. İmkân olduktan
sonra yiyebileceği kadar çeşitli yemek yapmak haram değildir.
Gösteriş için yapılmayacak.
Beş yıldızlı otellerdeki iftarlara sıcak bakmıyorum
- Otellerde ve lüks mekânlarda verilen iftar davetlerini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Beş yıldızlı otellerde verilen iftar lüks, şatafatlı davetlere
sıcak bakmıyorum. Çok önemli bir şey yoksa gitmemek lazım.
- O önemli şey ne olabilir?
- O sofrada muhtaç olanlar için bir yardım ya da karar çıkacaksa ve
yoksullar bundan fayda görecekse gidebilirsiniz. Ama zenginin
zengini davet ettiği, hiç fakirin olmadığı sofra hayırlı bir sofra
değildir.
- Peki, gittiğimiz davetleri, hazırladığımız iftar
sofralarını sosyal medya hesabımızdan paylaşırken günah işlemiş
olur muyuz?
- Bütün TV kanallarında yemek programları var. Börekler, etli
yemekler, tatlılar hepsi görülüyor, bunları engellemek mümkün
değil. Belki şu yapılabilir, iki sosyal medya hesabınız olsun, biri
genel paylaşımlar için biri de özel, aile ve dostlarınız için. İşte
orada istediğinizi paylaşın. İnsanın yemeği sevmesi, yemesi günah
değil, göstermemesi daha doğru olur. Bu paylaşımlarda nimeti inkâr
yok ama gücü yetmeyenler düşünülmeli! Parayı denkleştirip alamayan
biri görüyorsa, onların vebali olabilir.
- Yaptığımız ibadeti sosyal medyadan paylaşmak günah olur
mu? Kıldığımız namazı, gittiğimiz teraviyi...
- Burada niyet önemli. Allah için ve sizi takip edenleri teşvik
etmek içinse ibadetleri ilanda hiçbir sakıncası yok.
Hz. Ali stokçulukla
mücadele etti
"Hz. Ali döneminde de kıtlık oluşmuş. Karaborsacılar ortaya çıkmış.
Malları stoklamışlar bazı satıcılar. Hz. Ali stoklanan malları
tespit ettirmiş ve meydanda hepsini yaktırmış. İnsanlara
dağıtabilirdi ama öyle yapmamış, yaktırmış. Neden?
Çünkü malın ne kadar değersiz olduğunu göstermek istemiş. Malı saklayıp gariban halkı daha da gariban hale getirmek isteyen zihniyeti eleştiriyor, "Sizin malınız ancak yakılmaya müsaittir" diyor. Şu an bu stokçuların artması da gösteriyor ki, biz hastalıktan, pandemiden yeterince ders almamışız."