Soğuk algınlığı herkesin yakalandığı bir hastalık olarak evrensel özellik taşır. Bu hastalığa sebep olan 200'ü aşkın virüs, neredeyse bir o kadar da ilaç diye önerilen tedavi yöntemi işitmişizdir. Evde uyguladığımız tedavilerin amacı bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Vücudumuza virüs girdiğinde iki savunma mekanizmasıyla karşılaşır. Doğuştan gelen bağışıklık sistemi işgalci virüsleri dışarı atmaya uğraşırken, edinilmiş bağışıklık da vücudun karşılaştığı hastalık yapan belli patojenleri hedef alır ve tekrar karşılaşma halinde hazırlıklı olmak üzere hatırlayıcı hücreler oluşturur. Suçiçeği gibi bazı çocukluk hastalıklarıyla sadece bir kez karşılaşmanın nedeni budur. Soğuk algınlığına neden olan virüs ise bir insandan diğerine geçerken sürekli değişir. Hatırlayıcı hücreler bu nedenle onları tanıyamaz ve defalarca soğuk algınlığına yakalanabiliriz. Hem yaşam tarzı hem de beslenme, bağışıklık sisteminin ne kadar güçlü olduğunu etkiler. Bağışıklık sistemi herhangi bir vitamin veya mineral eksikliği olduğunda aksar. Bu nedenle, zaten iyi bir beslenme düzenimiz varsa, soğuk algınlığına karşı bağışıklık sistemini güçlendirecek takviye gıda ve vitaminlerin pek katkısı olmayacaktır. Herhangi bir vitamin, çinko veya demir gibi önemli bir besin eksikliği durumunda takviye gıda veya vitaminlerin yararı olur. Peki, genel kullanım açısından takviyeler çözüm mü? Besin takviyesinin soğuk algınlığına yararı olup olmadığına dair çalışmalar herhangi bir gıda ürünü değil vitamin takviyeleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Bir araştırmada sarımsağın soğuk algınlığına karşı koruyucu etkisi olabileceği görüldü. 146 sağlıklı yetişkinle yapılan deneyde, kışın 12 hafta boyunca katılımcıların yarısına plasebo (etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma hali) kapsül, yarısına ise kapsül şeklinde sarımsak takviyesi verildi. İlk grupta 65 soğuk algınlığı vakası ortaya çıktığı ve 366 günün hastalıkla geçtiği kaydedilirken, sarımsak takviyesi alan grupta 24 soğuk algınlığı ve 111 hasta gün tespit edildi. Soğuk algınlığına karşı çoğu insanın başvurduğu takviyelerden biri de C vitamini. Bazı araştırmalarda C vitamininin de yararı olabileceği, ancak bunun sanıldığı kadar olmadığı görüldü. Bu konuda yapılan 29 araştırmayı değerlendiren bir çalışmada, C vitamini takviyesinin, soğuk algınlığı riskini azaltma veya semptomları hafifletme etkisinin pek olmadığı sonucuna varıldı. Ancak hastalık süresini çocuklarda yüzde 14, yetişkinlerde ise yüzde 8 oranında azalttığı görüldü. C vitamini içerdiği düşüncesiyle soğuk algınlığı için tavsiye edilen portakal suyu ise pek işe yaramıyor. Zira bir bardak portakal suyunun içerdiği C vitamini, takviye haplardan çok daha düşük. Bir araştırmada, günlük emilen çinko pastillerinin burun tıkanması ve akması süresini üçte bir, hapşırmayı yüzde 22, öksürmeyi ise yaklaşık yüzde 50 oranında azalttığı görüldü. Semptomların başladığı günden itibaren günlük 80 mg dozda alınan çinko asetat pastillerinin soğuk algınlığı tedavisinde etkili olduğu sonucuna varıldı. Uzmanlar vitamin ve minerallerin takviye haplardan ziyade en iyi besinler yoluyla alınacağını vurguluyor. Ancak C vitamini gibi bazı türleri yüksek dozda almak için takviye haplar daha etkili. Çinko açısından da aynı şey geçerli. Yavaş emilen türden çinko pastiller, çinko bakımından zengin besin ve haplardan daha etkili. Zira çinko temas ettiği bölgede etkili oluyor. Ancak araştırma öncesinde katılımcıların C vitamini veya çinko düzeyleri ölçülmediği için, kaydedilen olumlu etkinin takviyeden ziyade vücuttaki bu eksikliğin giderilmesinden kaynaklanabileceği belirtiliyor. Tavuk çorbası veya portakal suyu gibi halk arasında soğuk algınlığı tedavisinde başvurulan yöntemlerin işe yaraması plasebo etkisine de bağlı olabilir. Plasebo ilaçların ağrıdan rahatsız bağırsak sendromuna kadar birçok hastalıkta belirtileri hafiflettiği biliniyor. Ancak bunun neden kaynaklandığı bilinmiyor. Ekinezya gibi bitkisel ilaçların soğuk algınlığına iyi geldiğine inananlarda hastalık süresinin biraz kısaldığı, inanmayanlarda veya habersiz olarak ekinezya verilen kişilerde ise herhangi bir etkisinin olmadığı görüldü. Süt açısından da aynı şey söz konusu. Soğuk algınlığı sırasında içilen sütün balgam yaptığına inananlar süt içtikten sonra bu etkiyi hissettiklerini söylüyor. Oysa araştırmalar bunun doğru olmadığını ortaya koydu. Bazı insanların genleri onları belli hastalıklara karşı daha zayıf kılabilir. Bu nedenle genetik farklılıkların önemli olduğu vurgulanıyor. Bazıları nezle olduğunun farkına bile varmazken bazıları yataklık olabiliyor. Bağışıklık sisteminde herhangi bir sorun olmayan çoğu insan için soğuk algınlığına karşı biraz çinko ve sarımsak takviyesi yapmak işe yarayabilir.