‘Bozkırın tezenesi’olarak bilinen halk ozanı Neşet Ertaş, ölümünün 9. yılında Kırşehir’deki mezarı başında törenle anıldı. Kent merkezindeki Bağbaşı Mezarlığı’nda düzenlenen törene katılan Neşet Ertaş’ın oğlu Hüseyin Ertaş, “Bizim en acılı olduğumuz günlerden bir tanesi, bugün aşiretimizde; düğün eğlence, festival ve hareketli türkü dahi çalınmaz. Bugün içimize dönüp acımızı yaşadığımız günlerden birisi. Acısı hâlâ taze, hiçbir zaman da iyileşmeyen bir yara” dedi.Tören sonrası konuşan Kırşehir Valisi İbrahim Akın ise, “Büyük ozan Neşet Ertaş, gönül tellerine dokunan sesi ve mütevazı kişiliğiyle büyük halk kitleleri tarafından sevilmiştir. Kırşehir’in yetiştirdiği en önemli değerlerden biridir Neşet Ertaş. Babası ve ustası Muharrem Ertaş’ın üslubunu devam ettiren Ertaş, halk müziğine de yeni bir üslup katmıştır” diye konuştu. Törene Ertaş Ailesi ile Kırşehir Valisi İbrahim Akın, Belediye Başkanı Selehattin Ekicioğlu, siyasi partilerin temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.Abdal müziğinin son temsilcisi olarak anılan Neşet Ertaş, yaşamı boyunca çıkardığı 400 plak, kaset ve kayıtlarla bozlak türkülerini koruma altına almıştır. Müzisyen bir babanın oğlu olan Neşet Ertaş, UNESCO tarafından yaşayan insan hazinesi olarak kabul edilmiştir. Gelenekten gelen türküleri kendine has üslubuyla icra eden, "Bozkırın Tezenesi", "Türkülerin Babası", "Anadolu Efsanesi" ve "Abdal Müzisyen" gibi lakaplarıyla da bilinen Neşet Ertaş, vefatının 9'uncu yılında anılıyor.Bozkırın Tezenesi Ne Demek? Bozkırın Tezenesi adından da anlaşılacağı gibi bozkır ve tezenenin birleşiminden bir araya gelmiştir. Bozkır Anadolu’yu çağrıştırırken tezenenin anlamı ise Anadolu’daki insanların bağlama çalmak için kullandığı araçlardır. Bütün olarak Bozkırın Tezenesi ise Anadolu kültürünün türkülerini söyleyip bu türküleri daha farklı ve geniş kitlelere sevdiren kişidir. Bozkırın Tezenesi Türk ozanlarından Neşet Ertaş için söylenen kalıp bir cümledir. Neşet Ertaş hem türküleri hem de türkülere kattığı yorumlar ile insanların kalbinde taht kurmuş bir ozandır. Bozkırın Tezenesi, Neşet Ertaş’a Yaşar Kemal tarafından verilmiştir.Anadolu’da yetişmiş en büyük halk ozanlarımızdan biri olan Neşet Ertaş 25 Eylül 2012 yılında hayata gözlerini yumdu. Sayısız eser bırakan ve gönüllere taht kuran Neşet Ertaş'ın ölüm yıldönümünde sanatçısından siyasetçisine binlerce isim büyük ozanı unutmadı. Büyük ozanı tanımayanlar ya da hayat hikayesini bilmeyenler şimdi Neşet Ertaş kimdir? sorusuna cevap arıyor.Neşet Ertaş kimdir? Neşet Ertaş, 1938 Çiçekdağı, Kırşehir'de doğdu. 25 Eylül 2012, İzmir'de vefat etti. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi. Yaşar Kemal, Ertaş'ı "Bozkırın Tezenesi" olarak adlandırmıştır.Babası bağlama ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Ertaş'tır. 8 yaşına kadar doğduğu köy olan Kırtıllar Köyü'nde yaşamış, sonrasında ailesi ile birlikte İbikli Köyü'ne yerleşmişlerdir. 12 yaşındayken annesi Döne'yi kaybetmiştir. Babası Muharrem Ertaş, Yozgat'ın Kırıksoku Köyünden Arzu isminde bir kadınla evlenince bir süre bu köyde yaşadıktan sonra Yozgat'ın Yerköy ilçesine yerleşmişlerdir. Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile türküler söylemeye başladı. Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyler. Bu durumu şu şekilde ifade eder; "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız." Neşet Ertaş, Kırşehir ve ardından 2 yıl da Kırıkkale'de bulunduktan sonra 1957 yılının sonunda İstanbul'a gelerek Şen Çalar Plak'ta ilk plağını Neden Garip Garip Ötersin Bülbül adı ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkarır. 2 yıl İstanbul'da çalıştıktan sonra Neşet Ertaş Ankara'ya yerleşir ve sahne hayatına burada devam eder. 1962'de İzmir Narlıdere'de askerliğini yapar. Askerliğini yaptıktan sonra Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanışır ve hemen evlenir. Babası Muharrem Ertaş, Neşet'in bu evliliğine şiddetle karşı çıkar. Bu olaylardan sonra Neşet Ertaş ve Muharrem Ertaş uzun yıllar konuşmazlar. Neşet Ertaş ve Leyla Ertaş'ın bu evlilikten Döne, Canan adında iki kız ve Hüseyin adında bir erkek çocukları olur. 7 yıl evli kaldıktan sonra 1970'lerin başlarında ayrılırlar.1978 yılında alkol ve sigara kullanımından dolayı parmaklarından felç geçirir ve işsiz kalır. Kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gider. Tedavi olur. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım." diyerek geri çevirmiştir.Halk bu tavra destek vermiş ve Neşet Ertaş âdeta yaşayan bir efsane olmuştur. Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutulmuştur. Hayatı ve eserleri Doç. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap hâlinde yayımlanmıştır.25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığında toprağa verilmiştir. Mezarı ise babası Muharrem Ertaş'ın yanındadır. Mezar taşında ise ''Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk'a bağlı. İncitme canı, incitme.'' yazılıdır.