Nerede yargılanacağı bilinmiyor
Abone olIrak liderinin teslim olması ya da sağ ele geçirilmesi durumunda hangi mahkemede yargılanacağı sorusuna hala net bir yanıt bulunabilmiş değil.
ABD, eski müttefiki Saddam Hüseyin ile köprüleri attı. Saddam'ı
devirme savaşı 12. gününde. Amerikan yönetimi kendi deyimiyle Irak
halkını Saddam'dan kurtarmak istiyor, ancak şu sıralar
Washington'da kafaları karıştıran en önemli soru, Amerika'nın
kendisini Saddam'dan nasıl kurtaracağı. Saddam Hüseyin'in canlı
olarak ele geçirilmesi ihtimali, Washington'da kabus senaryosu
olarak görülüyor. Irak liderinin teslim olması ya da sağ ele
geçirilmesi durumunda hangi mahkemede yargılanacağı sorusuna hala
net bir yanıt bulunabilmiş değil. Savaşın meşruiyeti konusundaki
tartışmalar, yargı sürecinde de Amerika'nın karşısına çıkacak
görünüyor. Ya Saddam Hüseyin canlı olarak ele geçirilirse... İşgal
birlikleri Bağdat'a yönelik büyük nihai saldırıya zemin oluşturmaya
çalışırken Amerikalı uzmanlar bu sorunun cevabını bulabilmek için
kafa yoruyorlar. Uluslararası meşruiyeti tartışmalı bir savaş ve
sonrasında esir alınacak BM üyesi bir ülkenin Devlet Başkanı. Bu
senaryonun gerçekleşmemesi ve Saddam Hüseyin'in bombardımanlardan
birinde ölmesi şüphesiz Amerika'nın daha çok işine gelecek. Nitekim
savaş başlar başlamaz Bağdat'taki kilit noktalara düzenlenen füze
saldırılarıyla Saddam Hüseyin'in öldürülmesi amaçlandı, ancak hedef
henüz tutturulamadı. Uluslararası savaş hukuku, düşman ordunun
komutanlarına saldırıyı mümkün kılıyor. Amerika da Saddam'a yönelik
saldırıları bu maddeye dayandırıyor, Irak ordusunun Başkomutanı
olarak Saddam Hüseyin'in meşru bir hedef olduğunu savunuyor. Ancak
bazı uzmanlar, bu maddenin yoruma açık olduğuna dikkat çekiyor.
Örneğin Ohio Eyalet Üniversitesi Devletler Hukuku Bölümü'nden John
Quigley, geçmişteki savaşlardaki uygulamalara bakıldığında Devlet
Başkanı'nın hedef alınmasının sözkonusu olmadığını vurguluyor.
SADDAM İÇİN KAPSAMLI İDDİANAME Ancak işgal kuvvetleri Saddam
Hüseyin'i meşru müdafa diyerek sıcak çatışmada öldürebilirler, o
zaman hukuksal bir sorun kalmayacağı belirtiliyor. Saddam Hüseyin
sağ ele geçerse durum hukuki ve siyasal açıdan daha da
karmaşıklaşıyor. Irak lideri ellerini havaya kaldırıp binadan
çıktığında yapılacak bir şey kalmıyor. Teslim olan kişiye ateş
açılamayacağı hukuken tartışmaya yol açmayacak kadar kesin. O zaman
işin asıl karışık boyutu, yargılama kısmı gündeme geliyor. Amerikan
yönetiminin hazırladığı kapsamlı iddianamenin dayanak noktaları,
siyasi muhaliflerin öldürülmesi, 1998'de Kürt nüfusa karşı zehirli
gaz kullanılan Halepçe katliamı ve 1991'deki Körfez Savaşı'nda
Amerika'ya karşı işlenen savaş suçları. Şu anki savaşla ilgili de
dosyaya yeni şeyler muhtemelen eklenecektir. Asıl sorun, Irak
liderinin nerede yargılanacağı konusunda ortaya çıkıyor. Amerikan
askeri mahkemesi, sadece devletler hukuku açısından değil, siyasi
açıdan da tartışmalara yol açacaktır. Amerikan eski Başkanı Bill
Clinton yönetiminde savaş suçlarının soruşturulmasından sorumlu
kişi olan David Scheffer, böyle bir uygulamanın "galip tarafın
hukuku işler" anlayışı doğuracağını ve Arap dünyasını galeyana
getireceği uyarısında bulunuyor. İkinci bir ihtimal, 2. Dünya
Savaşı sonrasında Alman savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg
mahkemeleri türünden, Amerika'nın müttefiklerle ortak oluşturacağı
bir mahkeme kurulması. Ancak bu da galibin mahkemesi suçlamalarının
önünü kesemeyecektir. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ Amerika'nın
yargılama sürecini, BM'ye dayandırarak geniş bir tabana yayması,
uzmanlara göre hukuki açıdan daha uygun. Bu yönde 2 seçenek
bulunuyor: Biri, Saddam Hüseyin'in, eski Yugoslavya Devlet Başkanı
Slobodan Miloşeviç gibi BM'ye bağlı bir mahkemeye çıkarılması.
İkincisi ise, savaş sonrası Irak'ta kurulacak yeni bir mahkemede
yargılanması. Ancak Saddam'ın devrilmesi ile yerine getirilecek
yeni Iraklı kadroların halk tarafından benimsenmesi ve işgal
güçlerinin kuklası imajından kurtulabilmesi uzun zaman alacaktır.
Savaş suçlularını yargılamak üzere Avrupa'nın girişimleriyle yeni
kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi de bir başka ihtimal. Ancak
"Amerikan ve İsrail askerlerine karşı da dava açılır" korkusuyla
mahkemenin kuruluşunu engellemek için elinden geleni ardına
koymayan ve sonuçta da Mahkeme'yi reddeden Amerika'nın, şimdi baş
düşmanını buraya teslim etmesi de beklenemez. Kaldı ki bu mahkeme
kuruluşu itibariyle sadece 1 Temmuz 2002'den itibaren işlenen
suçları yargılayabilir. Başka bir ihtimal, Amerika'nın BM'ye
Yugoslavya ve Ruanda örneklerindeki gibi ayrı bir mahkeme
oluşturulması için başvurması olabilir. Washington bu yolla, BM
Güvenlik Konseyi ile zarar gören ilişkilerini de onarmaya
çalışabilir. Ancak Konsey'in Saddam Hüseyin için özel bir mahkeme
kurulmasını onaylaması da hayal gibi görünüyor. Veto gücüne sahip
Konsey üyeleri Rusya ve Fransa, savaşı meşrulaştıracağı
gerekçesiyle böyle bir öneriye yeşil ışık yakmayacaktır.