Neo-Nazi davası için Türk medyası Münih'te
Abone olAlmanya'da sekizi Türk, on kişiyi öldürmekle suçlanan Neo-Nazi grubuyla ilgili dava bugün başlıyor. Gazeteci Ayça Tolun, dava nedeniyle Münih'e çıkarma yapan Türk medyasının bugüne kadar iyi bir sınav veremediğini irdeliyor.
Almanya'da "yüz yılın davası" olarak nitelenen ve sekiz Türk, bir Yunan ve bir Alman polisi seri cinayet edasıyla katleden Neo-Nazi grubundan bir kişiyle, örgüte yardım ve yataklık yaptıkları iddia edilen 4 sanığın yargılandığı davayla ilgili olarak bugünlerde sadece Alman adaleti değil, Alman ve Türk medyası da zorlu bir sınav verecek.
İkisi intihar eden 3 kişilik Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü'nün (NSU), 2000-2007 arasında işlediği cinayetleri Türk medyası da Alman makamları ve medyası gibi 'dönerci cinayetleri' olarak lanse etmişti. Türk medyası, ne zaman Alman medyasında bu olaylarla ilgili sansasyonel bir haber çıktıysa, o haberi bire bir kullanmakla yetindi.
Oysa eşlerini, babalarını, ağabeylerini, kardeşlerini kaybeden
maktul yakınları, kayıpları yetmiyormuş gibi, yıllarca zan altında
kalmışlardı.
Her biri Almanya'da küçük esnaf olan maktüllerin cinayete kurban gitmesi, olsa olsa Türkiye asıllı göçmenler arasında mafya, uyuşturucu veya fuhuş bağlantılı hesaplaşmaların sonucu olabilirdi.
Yetkililer ve medya maktül yakınlarını mağdur etti
Nitekim Alman polisi 10 yıl boyunca bu yönde iz sürmekte direndi ve maktul ailelerini bir kez daha mağdur etti.
Alman medyası da ayni 'izleri' sürmekten geri kalmadi. Ama bunlardan daha kötüsü - en azından acılı aileler için - Türk medyasının da aynı şekilde davranması oldu.
Cinayetler Türkiye'de zaten pek bilinmiyordu.
Arada bir çıkan habelerdeyse, "döner cinayetlerine kurban giden 8 Türk"ten bahsediliyordu.
Böyle haberlerin devamında, hepsi küçük esnaf olan maktullerin, büyük bir ihtimalle mafya, fuhuş, haraç ya da uyuşturucu ticaretiyle ilgili bir hesaplasmaya kurban gittikleri" belirtiliyordu.
Acılı aileler için bir de, durumun böyle olmadığını Türkiye'deki eşe dosta anlatma sorunu vardı.
İlk haftadan sonra kimler izleyecek?
Türkiye medyası şimdiye dek pek de iyi bir sınav veremedi. Bundan sonra nasıl olacak, o da belli değil.
Duruşma salonundaki basın tribününde Türkiye'den, isimleri beş medya kuruluşu temsilcisi var.
Dışarıdaysa, duruşma salonunda yer alamayan ama haber peşinde koşan, Türkiye'den bir dizi televizyon kanalı hazır bekliyor.
Alman medyası da konuyu çok daha fazla ciddiye alıyor ve artık resmi mercilerin lafına güvenmeyip konuyu kendi olanaklarıyla araştırmaya başlamış durumda.
Bu nedenle, Alman medyasının haberlerini kullanacak Türk medyası için de durum bu defa daha sağlam...
Ancak dava en az iki buçuk yıl sürecek. Yaz ortasındaki bir mola hariç, duruşmalar iki buçuk yıl boyunca, her ayın üç haftasınde, üçer gün boyunca yapılacak.
Buradaki Türk medya mensupları şimdiden, ilk haftadan sonra duruşmaları takip edemeyeceklerini, ancak sansasyonel bir şey olursa duruşma salonuna döneceklerini dile getiriyor.
Davayı izleyen Alman medyasının önemli bir bölümü de aynı şekilde, duruşmaları 3-5 haftadan sonra izlememeye başlayacak. Ne zaman bir skandal patlarsa o zaman duruşma salonuna dönecekler.
Diğer yandan, hem Almanya'da çok güçlü olan kamu radyo ve televizyon kurumları, hem de yaygın ve saygın olarak nitelenen yüksek tirajli gazeteler davayı günü gününe takip etmeyi sürdürecekler.