Nedim Şener tahliyesini istiyor
Abone olİtiraz dilekçesinde soruşturma dosyasında bulunan 2009 tarihli görüşme kayıtlarının yasadışı delil olduğu belirtiliyor.
Şener'in
avukatları tutuklama kararına itiraz etti. İtiraz dilekçesinde,
“Hanefi Avcı’nın kitabını sen yazdın demek iftiradır“ denilen
dilekçede, Avcı’nın Devrimci Karargâh’tan, Şener’in Ergenekon’dan
suçlandığına dikkat çekiliyor.
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Milliyet muhabiri
Nedim Şener’in avukatları İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne
başvurarak müvekkillerinin tutuklanmasına itiraz etti. Mahkemeye
sunulan 20 sayfalık dilekçede, Şener’in tutuklanması için gerekli
ve yeterli şartların bulunmadığı belirtildi. Şener’in OdaTv’de
bulunan belgelerle hiçbir ilgisinin olmadığı, bu belgelerde isminin
geçmesinden dolayı kendisinin sorumlu tutulamayacağı ifade edildi.
Şener hakkındaki soruşturmanın 2010 tarihli olduğu belirtilen
dilekçede, dosyada bulunan 2009 tarihli görüşme kayıtlarının
yasadışı delil olduğu kaydedildi.
Şener’in Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar”
isimli kitabının bir bölümünü yazdığı iddiasının, iftira
kampanyasının ürünü olduğu, ayrıca Avcı hakkında “Devrimci
Karargâh” örgütüyle ilişkisi olduğu iddiasıyla dava açıldığı,
Şener’in ise bu kitap nedeniyle Ergenekon üyesi olmakla
suçlanmasının çelişki olduğu belirtildi. Dilekçede “Herhangi bir
suç unsuru içerdiğine ilişkin hiçbir mahkeme kararı bulunmayan bir
kitabı müvekkilimiz yazmış olsa dahi, bu hususun Ergenekon terör
örgütü üyeliğinin bir kanıtı olması imkânsızdır” denildi.
Savunma hakkının ağır bir şekilde ihlal edildiği de vurgulanan
dilekçede, Şener hakkında 6 Mayıs 2009’da Emniyet Müdürlüğü’ne
gönderilen ihbar mailinin hukuki bir değerinin olmadığı, Şener
hakkındaki dinleme talebine gerekçe olması için hazırlandığı
savunuldu. Şener’e ait ilk dinleme kaydının bu ihbardan 18 gün
sonrasına ait olduğuna da dikkat çekildi.
Dilekçede Şener’in CMK 100. madde kapsamında tutuklandığı
belirtilerek, “Ancak kararda hükmün dayanağı olan gerekçeler
yoktur. Zira ne müvekkilimiz ne de müdafi olan bizler; ‘Soruşturma
dosyası kapsamını’, ‘İletişim tespit tutanakları içeriklerini’ ve
‘Ergenekon soruşturması kapsamında OdaTv’de yapılan aramalarda ele
geçen belge ve bilgilerin neler olduğunu bilmiyoruz” denildi.
GÜL'ÜN SÖZLERİ DE
DİLEKÇEDE
İtiraz dilekçesinde, Şener’in 20 yılı geçen bir gazetecilik
geçmişine sahip, 9 kitap yazmış, ulusal ve uluslararası kuruluşlar
tarafından verilen birçok ödülün sahibi, sorumlu, objektif ve
“soruşturmacı” bir gazeteci olduğu belirtilerek tutuklama
kararlarının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı
değerlendirmelere de yer verildi:
“‘Nitekim Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül de müvekkilimizin
tutuklanması üzerine yaptığı değerlendirmede; ‘Yargı’nın, hâkim ve
savcıların işine karışmam söz konusu olamaz. Ancak olup bitenleri
takip ettiğimde intibaım şudur ki; kamu vicdanında kabul görmeyen
bazı gelişmeler oluyor. Bu hal Türkiye’nin geldiği ve ve herkes
tarafından takdir edilen görüntüsünü gölgelemektedir. Bundan kaygı
duyuyorum’ demek suretiyle, bu tutuklama kararının ‘Kamu vicdanında
kabul görmeyen’ bir nitelik gösterdiğini açıkça ifade
etmiştir.”
GÖSTERİLMEYEN
GÖRÜŞMELER
“Kısıtlama kararı”nın da eleştirildiği dilekçede, “Bu nedenle,
müvekkilimize yönelik suçlamayla ilgili olarak sadece emniyet ve
savcılıkta sorulmuş soruları bilebilmekteyiz. Bu olumsuz koşullarda
‘savunma yapmanın’ zorluğu ve hatta imkânsızlığı tartışmasızdır.
Çağdaş ceza yargılamasının temel ilkelerinden birisini oluşturan
‘silahların eşitliği’ ilkesi müvekkilimiz aleyhine açıkça ve ağır
surette çiğnenmiştir” ifadesi kullanıldı. Bu durumun adil yargılama
hakkını da ihlal ettiği belirtilerek, “kısıtlama kararı” gerekçe
gösterilerek şüpheliye ve savunmaya gösterilmeyen bazı telefon
görüşmelerinin içeriğinin dün bazı gazetelerde yer aldığı
anlatıldı.
Dilekçede, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın tutulandıktan sonra “eşi
ve gönül ilişkisi olduğu kadından hemen sonra” Şener’e mesaj
atmasına ilişkin soruya da değinilerek şu ifadelere yer verildi:
“Soru her yönüyle hukuksuzluk içermektedir. Öncelikle tutuklanmış
olan kişide telefon nasıl olur? Daha gözaltına iken kişilerden her
türlü iletişim aracı alınmakta, o şahısta nasıl kalmış? Eğer o
şahsın telefonuna da el konulmuş ise bu SMS’yi kim göndermiştir?.
Ayrıca, bu mesajın neden müvekkilimize gönderildiği sorusunun
muhatabı olsa olsa o mesajı yazan kişi olabilir” denildi.
Şener hakkındaki soruşturmanın 2010 tarihli olduğu ifade edilen
dilekçede, dosyada 2009 tarihli görüşme kayıtlarının bulunduğu
belirtilerek “Şu haliyle dosyada mevcut ve tutuklama kararına
gerekçe yapılan iletişimin tesbiti tutanakları ‘yasadışı delil’
niteliğinde olup CMK 206/2-a bendi kapsamındadır. Bu nedenle de
reddedilerek hiçbir karara dayanak yapılmaması gerekmektedir”
denildi.
ŞENER İKİ YILDIR DİNLENİYOR
Bazı gazetelerde Şener’in iki yıl değil 6 ay boyunca teknik takibe
alındığı iddia edildi. Ancak soruşturma dosyasındaki dinleme
kayıtlarından Şener’in 2009 yılından beri dinlendiği anlaşılıyor.
Çünkü Şener’e savcılıkta sorulan telefon konuşmalarından ilki 24
Mayıs 2009 tarihine ait. Bu tarih aynı zamanda polise Şener
hakkında çeşitli iddialar içeren e-posta’nın gönderildiği 6 Mayıs
2009 tarihinin 18 gün sonrası. Ayrıca Şener hakkındaki
soruşturmanın numarası 2010/857, bu numara da Şener hakkındaki
soruşturmanın 2009’da değil 2010’da başlatıldığını
gösteriyor.
'SABRİ UZUN'LA GÖRÜŞMEK GAZETECİLİK
FAALİYETİ'
Dilekçede, Şener’in Sabri Uzun’la ilişkisi ve Uzun’un bir telefon
görüşmesinde ‘Sabit nuramdan görüşelim’ demesiyle ilgili olarak da
şöyle denildi: “Sabri Uzun Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire
Başkanlığı görevinde bulunmuş bir kişidir. Bu sıfatı nedeniyle,
müvekkilimizin gazetecilik faaliyeti çerçevesinde tanıyabileceği
bir kişidir. Ancak Sabri Uzun’un müvekkilimizle ‘gizliliğe dikkat
ederek’ konuşacağının düşünülmesi somut dayanaktan yoksundur.”
‘ODATV BELGELERİYLE
HİÇBİR İLGİSİ YOK'
Dilekçede, OdaTv’de bulunan belgelerle hiçbir ilgisi olmadığı
belirtilen Şener’in bu belgelerde kendi adının yer almasıyla ilgili
olarak Soner Yalçın hakkında suç duyurusunda bulunduğu
hatırlatıldı. Dilekçede, “Müvekkilimizin bu soruşturmada önce
şüpheli ardından da sanık olmasının tek nedeni, Soner Yalçın’ın
‘yazmadığını’, ‘daha önceden görmediğini’, ‘okumadığını’ bildirdiği
belgede geçen Nedim isminin müvekkilimiz olabileceği yönündeki
‘faraziyesi’ oluşturmaktadır. Çağdaş bir hukuk düzeninde, bir
kişinin bir başkası tarafından düzenlenen bir
belgede sadece adının geçmesi sebebiyle sorumlu tutulabilmesi,
yargılanabilmesi ve tutuklanabilmesi mümkün değildir”
denildi.
'KANIT OLMADAN SEN YAZDIN DEMEK
İTİRAFTIR'
Dilekçede Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı
kitabının bir bölümünün Şener tarafından yazıldığı iddiası da
reddedilerek, şu ifadelere yer verildi: “Müvekkilimiz bu konu
ortaya ilk çıktığı günden itibaren ‘böyle bir durumun olmadığını’
açıkça ifade etmiştir. Üstelik bizzat bu kitabı yazan kişi
kendi yazdığını söylemekte, müvekkilimiz de söz konusu kitabı
‘piyasaya çıktığında gördüğünü’ beyan etmektedir. Bu olguya karşın,
başka hiçbir kanıt olmadan ‘Sen yazdın’ denmesi tamamen iftiradır,
kendisini çekemeyen bazı gazetecilerin müvekkilimiz aleyhine
başlattıkları karalama kampanyasının bir sonucudur.”
'DEVRİMCİ KARARGAH VE ERGENEKON
ÇELİŞKİSİ'
Dilekçede, Hanefi Avcı hakkında “Devrimci Karargâh Terör Örgütü”
ile ilişkisi olduğu iddiasıyla dava açıldığı hatırlatılarak bu
durumun Şener’in Hanefi Avcı’nın kitabını yazdığı iddiasıyla
Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmakla suçlanmasıyla çelişkili olduğu
vurgulandı. Dilekçede “Herhangi bir suç unsuru içerdiğine ilişki
hiçbir mahkeme kararı bulunmayan bir kitabı müvekkilimiz yazmış
olsa dahi, bu hususun Ergenekon terör örgütü üyeliğinin bir kanıtı
olması imkânsızdır” ifadesi kullanıldı.