Neden İHH ve neden El Nusra?

Ben bu yazıyı yazarken Almanya'da son yılların en büyük ayaklanması başlamış ve ülke adeta cehennemini yaşıyordu.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Ben bu yazıyı yazarken Almanya'da son yılların en büyük ayaklanması başlamış ve ülke adeta cehennemini yaşıyordu.

Ülkede bulunan birkaç gurbetçi arkadaşıma ulaştım. Gösterilerin nedenini sordum. Hepsinden aldığım cevap aynıydı: "TV'ler yayın yapmıyor, gazetelerin internet sitelerinde hiç bir detay yok. Polis Hamburg'da olağanüstü hal ilan etmiş. Bölgeye giriş çıkışların yasaklandığını duyduk. Olay yerindekilerin cep telefonundan çektiği müdahale fotoğrafları dışında kimse ne olduğunu, ne yaşandığını bilmiyor!"

Görüyor musunuz elin oğlunu!

Adam terörist, anarşist gördü mü derhal tedbir alıyor; olaylara izin vermiyor. Üsteleyen olursa en ağır müdahaleyi ediyor. Sanatçıları provokatörlük yapmıyor. Muhalefet partileri göstericilerin alnına lanetli buseler kondurmuyor. Tüm televizyonlar aynı anda karar almış gibi yayını kesiyor. Basın mensupları BM'den, İsrail'den, İngiltere'den müdahale edin diye yardım dilenmiyor.

Bunları yapan ülke, Gezi olayları patlak verdiğinde bizi kınayan ülke! Televizyonlarını buraya gönderen, "Polisten ölçüsüz müdahale var!" diyerek polisimizi yerin dibine sokan ülke. Oysa, servis edilen birkaç fotoğrafa bakıyoruz, polisleri halkına sanki gavura vurur gibi vuruyor!

Bizdeki olayları hatırlayın?

Anamuhalefetin başı tezgahtaki ürününü satan Şener Şen gibi topuklayarak Taksim'e koşmuştu! Milletvekillerinden bazıları polisle çatışırken, bazıları o polise ana avrat küfrediyor, bazıları ise "Tayyip'in ölmüş anasına küfretme bedeli olarak" çocukların eline para tutuşturuyordu!

Askerin darbe yapması için ıkına ıkına bağıran postal yalayıcılar, İngilizce attıkları twitlerle dış ülkelerden müdahale ve yardım isteyen bıngıldak kafalı entel gubidikler, ABD'nin CNN kanalına çıkıp "Bizi öldürüyorlar. Kurtarın" diyerek işgale razı olduklarını söyleyen sözde sanatçılar....

Kafasında kurduğu tüm şeytani ihanet oyunlarını bu ülke üzerine uyarlamaya çalışanları izleyip görmedik mi?

Bugün de aynı ihanet oyunlarını görüp izlemiyor muyuz?

Hükümetin yerinde ve zamanında müdahalesi ile durdurulan ikinci operasyonda adı geçen isimlere dikkat edin! Tamamı bu ülkenin devasa projelerinin yapımını üstlenen büyük firmaların temsilcileri veya sahipleri. Biri Kanal İstanbul'u, diğeri 3. Havaalanı'nı, öteki Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü, beriki ise Nükleer Santral yapımını üstlenen isimler.

Bu isimlerin arasına Bilal Erdoğan ve Yasin El Kadı'nın da ismini büyük bir kurnazlıkla serpiştirmişler.

Niyet ne?

Hem Erdoğan'ı çocuğuyla vurup zayıflatmak, hem de "AK Parti iktidarı uluslararası terörist Yasin El Kadı'yı koruyup, besliyor" mesajını dünyaya yaymak!

Gelelim Hatay'daki TIR meselesine...

MİT'in yola çıkardığı bir TIR ihbar üzerine durduruluyor. Vali, polis, savcı kimse o TIR'ın kime ait olduğunu ve nereye gittiğini o saate kadar bilmiyor.

Ama bilen birileri var!

Hemen TIR'ın IHH'ya ait olduğu ve Suriye'deki El Nusra örgütüne silah taşıdığı yalanı sosyal medyaya ve özellikle bazı gazetelere pompalanıyor. O sırada nasıl oluyorsa birileri Hatay'da savcı yokmuş gibi Adana'daki savcıya haber veriyor, mübarek savcı da hazırkıta bekliyormuşçasına hemen yola çıkıyor!

Neyse ki daha sonra o TIR'ın İHH ile alakasının olmadığı, Suriye'deki Türkmenlere gıda ve insani yardım götürdüğü ortaya çıkıyor. Bölgeden yalan haberi köpürten CHP'li milletvekili bile acı ve ızdırap içinde bunu kabulleniyor, özür diliyor.

Peki, İHH ve El Nusra isimleri neden özellikle zikrediliyor?

Bunun üç önemli nedeni var.

Birincisi, Türkiye'nin teröre destek veren ülkeler listesine alınmasını sağlamak.

İkincisi, İHH'yı yardım kuruluşu statüsünden çıkarıp, tüm dünyada teröristlere destek veren terörist örgüt konumuna sokmak.

Üçüncüsü ise, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın uluslararası teröre destek veren lider olduğuna dış ülkeleri ikna edip, O'nun uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlamak!

Vay efendim neymiş? O TIR MİT'in olmuş olsa bile içindekileri görmek, nereye gittiğini bilmek, MİT'in çalışmaları hakkında bilgilendirilmek istiyormuş!

Hem de detaylı...

Bizim yörenin deyişiyle "hele ite bak, yattığı yere bak" yahu!

***

"Bu sadece bir yolsuzluk operasyonu değil" dememiz bundan. "Karşınıza dikilip papağan yutmuş gibi, "Yolsuzluk var mı, yok mu, sen onu söyle!" diyenleri ikna etmeye, onları kendi safınıza çekmeye çalışmayın" dememiz bundan.

Mesele yolsuzluksa, o yolsuzluğu yapanlar içeride. Mesele rüşvetse, o rüşveti yiyenler adalet huzurunda hesap verecekleri günü bekliyor. Mesele onların babalarıysa, hepsine görevden el çektirildi.

Sizi yolsuzluk tartışmasının içine çekme nedenleri belli.  Görüyorsunuz ki amaç yolsuzluk üzerinden bir yerlere uzanmak. Türkiye'yi o eski hasta adam konumuna düşürünceye kadar şeytanı bile utandıracak her yolu deneyecekler.

Ülkesi elden giderken, bir takım elbisenin, bir saatin, ayakkabı kutularının içindeki milyon dolarların, para kasalarının hesabını yapanlarla boşa zaman kaybetmeyin.

Bu ucu içeride, kökü dışarıda bir savaş. Unutmayın; Bir öküzün sırtına zırhlı koşu takımı giydirmeniz, o öküzü cepheye sürebileceğiniz anlamına gelmez. Kılıcın hangi ucunu tutacağını dahi bilmeyen işe yaramazların gamsız gevezelikleriyle zaman öldürmeyin!

Bu daha sonranın hikayesi...

Atalarınız bütün hayatını başka adamların tarlalarını sürmekle geçirdi. "Biz ırgat değiliz ve asla olmayacağız" diyeceğiniz zaman geldi, çattı!

90 yıldır ne zaman başınızı doğrulttuysanız saldırdılar. 90 yıldır bir kalkanın arkasına büzüşüp korunmaya çalıştınız. İyi bir amaca hizmet etmeyecekse, indirin o kalkanları! En iyi savunma, bütün hızınızla ve tüm hiddetinizle üzerinize gelenlere ölümcül darbeyi indirmek.

Hazreti Muhammed, size şu tarihte yer almanız için mukaddes bir başrol verdi! "Yapmanız gereken tek şey, birlik olmak" dedi.

Kimin ümmeti olduğunuzu hatırlayın!

600 yıl 3 kıtaya hükmeden sultanlar, tarihin nasıl yazılacağını, bugün üstünüze gelen milletlerin uşaklığa ne kadar da yatkın olduğunu gösterdi.

Kimin torunları olduğunuzu hatırlayın!

Yüzyılın ihmal edilmişliğiyle körelmiş ve paslanmış kılıçlarınızı yeniden kuşanın. Ve hatta örse itaat eden kaderin yeni kılıcına bizzat siz dönüşün!

Üzerinize gelenlere indireceğiniz tek darbe, dışarıdakilerin böğürerek ağıllarına dönmelerine, içerideki hainlerin de eman dilemesine neden olacak.

Şunun şurasında kaldı 83 gün!

30 Mart sabahı şafak sökerken atacağınız tek oyla onları ta cehennem kapılarına kadar süreceksiniz!

O güne kadar, "Size bir evladımızı daha kurban vermeyeceğiz" diye haykırın!

Bunu yaptığınız sürece hergün birinin, bir gün hepsinin yok olup gittiğini göreceksiniz!