Necip Fazıl bir tabu mu?
Abone olNecip Fazıl şiirini analiz ettiği için hakaretlere maruz kalan Hilmi Yavuz'dan ilginç bir yazı. Yavuz, Üstad'ın şiiriyle ilgili konuşmanın bedelini örnekleriyle ortaya koy
Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri'nin önemli isimlerinden Necip Fazıl
hala bir tabu mu? Günümüz şiirinin 'marka
isimleri'nden biri olan Hilmi Yavuz, bugün kaleme
aldığı adlı yazısında Necip Fazıl şiirini tahlil etmenin bedelini
okurla paylaştı:
Yazı: Hilmi Yavuz
Kaynak:
- Bundan bir süre önce ‘Bir Gün’ gazetesi Kültür
Servisi’nden genç bir muhabir arkadaş aradı. ‘Türkiye’de Tabu’
konusunu soruşturuyorlarmış;- hâlâ ‘tabu’lardan söz edilebilir mi
imiş, ya da eğer hâlâ ‘dokunulamaz’ olanlar varsa, bu
‘dokunulmaz’lar hangileri imiş?
Muhabir arkadaş, benim bu konuda ne düşündüğümü öğrenmek istediğini
söyledi. Ben de bunun üzerine, Türkiye’de, bir süreden beri
‘tabu’lardan söz edilemeyeceğini, ‘dokunulamaz’ olan hiçbir şeyin
kalmadığını söyledim. Gerekçem şuydu: Türkiye’de kamuoyunun
özgürleşmesi ve elbette kamusal alanda sivilleşmenin hegemonik
değilse bile ağır basan bir etkinlik kazanmasıyla, giderek
‘tabu’ların birer birer ‘dokunulmazlık’larını kaybederek ‘tabu’
olmaktan çıkıyor olmaları! Ben böyle düşünüyordum…
Ama yanılmışım!
Yanılmışım, evet çünkü Türkiye’de hâlâ birtakım ‘dokunulmaz’lar
olduğu anlaşılıyordu...
Hikayeyi baştan anlatmalıyım: Bundan iki yıl kadar önce, ‘Zaman’da
Necip Fazıl üzerine bir dizi yazı yayımlamış; önce ‘üstad’ın 1934’e
kadar yazdığı şiirlerin ‘lirik’ olduğunu; 1934’ten sonra da ‘dava
adamlığı’nın onun şiirini giderek ağır bir ‘retorik’le malul
kıldığını yazmıştım. Dahası, ‘üstad’ın şiirinin retorikleşmesinin,
onun mistisizmini ancak Batı mistisizmine eklemleyebileceğini; Doğu
mistisizminin (ya da Necatigil’in deyişiyle ‘Doğu Hikmeti’nin) ise
‘lirik’ olduğunu, dolayısıyla da Necip Fazıl’ın şiiriyle
örtüşmesinin sözkonusu olamayacağını önesürmüştüm.
Vay, sen misin ‘üstad’a ‘dil uzatan’(!)... Necip Fazıl’ı
‘dokunulmazlık’ katına yükseltmiş olanlardan, galiz ve bir
Müslüman’a asla yakışmayacak düzeysizlikte ithamlara maruz
bırakıldım. Bunlardan biri, bir internet sitesinde Hz. Peygamber’in
kullanmaktan kaçındığı ‘münafık’ sıfatını bile kullanmakta beis
görmedi benim için!
Oysa ben ‘üstad’ı eleştirmemiş, sadece şiirine ilişkin bazı
tespitlerde bulunmak istemiştim;- o kadar! Her zaman söylemişimdir
ve söylerim: 1934’e kadar Necip Fazıl, büyük ve ‘sahih’ bir
şairdir. 1934’ten sonra şiirini ağır ve tumturaklı bir belagate
teslim etmiş olması, yazdıklarını ‘düzyazısal’ kılmıştır.
Söylediğim şudur: ‘Üstad’ın şiirinin bir güzelliği varsa, bu
1934’ten sonra, bir ‘düzyazısal güzellik’tir (beauté
prosaique’).
Bitmedi. Necip Fazıl şiirinin 1934 sonrasında ağırlıklı olarak
‘emir kipi fiiller’le yazıldığını; emir kipinin ise askeri ve dini
söylemin başat fiil kipi olduğunu önesürmüş; ‘üstad’ın şiirinin
muhafazakar ve Müslüman çevrelerce benimsenmesinde, bu söylemin
belirleyici olabileceğini yazmıştım. Önce Zafer Acar (Ağustos 2004)
ve sonra Ali Sözer (Mayıs 2005) ‘Yedi İklim’de , ‘üstad’ın
savunmasına geçip bana cevap verdiler. Ama asıl zılgıtı, ‘Kırklar’
dergisinde yazdığı bir yazı dolayısıyla Hüseyin Akın yedi;- benim
bu son tespitimle mutabık olduğunu belirttiği için!.. ‘Yedi
İklim’in ‘Necip Fazıl Özel Sayısı’ olarak yayımlanan Mayıs 2005
sayısında, Ali Haydar Haksal, Akın’a, ‘özel ve dini bir radyoda
program yap[an][...], Milli Gazete gibi siyasi istikameti olan bir
gazetede yaz[an]’ biri olarak bu durumu nasıl ‘izah’ edeceğini
sordu. Bunun anlamı şuydu: Hem, dini bir radyoda program yapar hem
de ‘Milli Gazete’de yazarken, nasıl olur da ‘üstad’ı eleştirmeye
kalkarsın?
‘Üstad’ın ‘dokunulamaz’ olduğunu bundan daha iyi hiçbir örnek
anlatamaz...
Hamiş: Adıyaman Valisi sayın Hikmet Tan’dan bir mesaj aldım. Geçen
haftaki yazım dolayısıyla durumu tavzih ediyor ve Adıyaman’da
Gaziantep, Şanlıurfa Harran ve Malatya İnönü üniversitelerine bağlı
4 fakülte ve 4 yüksekokul bulunduğunu, dolayısıyla, bu fakültelerin
birleşmesi ile oluşacak olan ‘Adıyaman Üniversitesi’nin 3 yardımcı
doçentle kurulmasının sözkonusu olmadığını bildiriyor. Sayın Tan’a
bu açıklamasından dolayı teşekkür ederim.