Ne olacak bu memleketin solu
Abone ol"Ne olacak bu memleketin solu" adlı kitapta 100'den fazla gazeteci, yazar, siyasetçi ve düşünürün önerileri var...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı, 20 ve 21. dönem İzmir
milletvekili, yazar ve araştırmacı Hakan Tartan’ın, Türkiye’de
sosyal demokrasinin sorun ve sancılarını ele aldığı yeni kitabı ‘Ne
olacak bu memleketin solu!’ yayımlandı. Hakan Tartan’ın geçen yıl
yayımlanan ve büyük yankı uyandıran Türkiye’de bankacılık
sektörünün sıkıntıları ile batık bankaların yarattığı ekonomik
sorunları ele alan ‘Hortumun Ucundakiler’ adlı kitabından sonra
Ümit Yayıncılık’tan piyasaya çıkan yeni çalışması ‘Ne olacak bu
memleketin solu!’nda da Türk demokrasisinin güncel sorunları,
sosyal demokrasinin açmazları, sancıları ve dünyadaki gelişmeler
geniş kapsamlı bir çerçevede ameliyat masasına yatırılıyor. CHP
eski Genel Başkanı Altan Öymen’in önsözü ile yayımlanan kitapta
100’den fazla gazeteci, siyasi, yazar ve düşünürün ‘solun yaşadığı
sorunlarla ilgili olarak’ görüş, öneri, değerlendirme ve yazıları
yeralıyor. Altan Öymen, önsözde şu vurgulamaları yapıyor: ‘Sosyal
demokrat, demokratik sol, sosyalist, yeni sol... Dünyadaki ve
Türkiye'deki adları ne olursa olsun, kendilerini “sol” diye
adlandıran partilerin potansiyel seçmenleri toplumdaki gelir düzeyi
düşük kalan vatandaşlardır. Ücretle, maaşla çalışanlar veya iş
bulamadıkları için çalışamayanlardır. Çünkü sol partilerin “ülkeyi
kalkındırma” hedefinin içinde, toplumun sadece bir bölümünün değil,
tümünün yaşam düzeyini yükseltmek vardır. İnsanlara,
çocukluklarından itibaren fırsat eşitliği sağlamak vardır. Eğitim
ve sağlık kurumlarından sadece parası olanların değil, herkesin
yeterince faydalanabilmesini sağlamak vardır. Kısacası, herkesin
insanca yaşama hakkının gereğini gerçekleştirmek vardır. Ülkemizde
bunun ne kadar çok vatandaşımız için ne kadar büyük bir ihtiyaç
olduğu meydandadır. Durum böyleyken, sol partilerin, o ihtiyacı en
fazla duyan insanların yaşadığı bölgelerden, ilçelerden ve
mahallelerden oy alamaması, olağan sayılamaz. Başta sol partilerin
yöneticileri olmak üzere, solla ilgili herkes bu gerçeğin nedenleri
üzerinde önemle durmalı ve bu olağan dışı durumu değiştirmenin
çaresini aramalıdır. Konuyla ilgili tartışmalar her platformda
yapılmalı ve bundan mümkün olduğu kadar kısa bir süre içinde yapıcı
sonuçlar çıkarılmalıdır’. Hakan Tartan ise şunları dile getiriyor:
‘Her seçimde aynı tablo! Kusur seçmende mi? Bu dağınıklığa neden
olanlar.. Kaprisleri hiç bitmeyenler.. Dar kadrocu anlayıştan
vazgeçmeyenler.. ‘Önce Türkiye’ yerine ‘Önce ben, önce partim’,
daha doğrusu ‘önce koltuğum’ diyenler.. Demokratik kitle örgütleri
ile sağlıklı iletişim kuramayanlar.. Gençlerin sorunlarına sahip
çıkmayan, onlarla dertlerini-sorunlarını paylaşmayanlar.. Kadından
sadece her seçimde kapı kapı dolaşıp broşür dağıtmada
yararlananlar, onların yürek güçleri ile bitmek-tükenmek bilmeyen
enerjilerini verimli kullanmayanlar.. Ekonomiye, dış politikaya ve
dünyadaki değişimlere göz kapatan, kulak tıkayan ve sadece
sloganların arkasında kendilerine ‘pembe bir dünya’ kuranlar..
Evet, onlar.. Onların yaşananlarda kusuru ne? Kimler yeterince
özeleştiri yapıyor? Kimler çağdaş dünyanın yeni gereksinmeleri
konusunda projeler üretiyor? Bilgi toplumunun hedeflerini kimler
sağlıklı özümseyebiliyor? Daha doğrusu, kimler halkın tam anlamıyla
önce ‘gözcü’sü, sonra da ‘sözcü’sü olabiliyor?’. ‘Sol
Alternatifsizlik’ Dünyadaki gelişmelerin aksine Türkiye’deki bir
temel sıkıntı da; ‘solun bir türlü alternatif’ olamaması. İşte
Yunanistan seçimleri. PASOK, 19 yıllık bir hükümet döneminden sonra
iktidarı Yeni Demokrasi Partisi’ne, Karamanlis’e, yani sağa
devretti. Yıllardan beri Yunanistan’da solun alternatifi sağdı. Son
seçimde sağ, solu yendi. Bizde ise sağın alternatifi maalesef yine
sağ. 1970’li yıllarda biraz Ecevit, 1980’li yılların sonunda biraz
İnönü ‘alternatif gibi’ oldu, ama alternatif olamadı. Bugün durum
yine aynı. 2002 seçimlerinin galibi AKP ve Tayyip Erdoğan’a yerel
seçimlerde ciddi rakip çıkmadı. Çıkamadı. Fark büyüktü. Üstelik sağ
partilerde bir kıpırdanma yaşandı. Sol yine bölük-pörçüktü.
Görevini yapamadı. Sağın alternatifi yoktu. Rakamlar arasında büyük
uçurum var. Güçlü, etkili ve nitelikli bir sol alternatifin
olmaması ise Türkiye’de en önemli sorun. Hal böyle olunca,
iktidarlar çabuk şımarıyor, istediğini yapıyor, atı alan Üsküdar’ı
geçiyor. Türkiye kaybediyor. Oysa sol etkili bir alternatif
oluştursa, Türkiye’de ekonomik ve siyasi dengeler de rayına
oturacak. Demokrasinin önemli eksikleri, zaafiyetleri ortadan
kaldırılmış olacak. Ama olmuyor. Önce Adnan Menderes’in, bir dönem
Demirel’in, daha sonra bir ölçüde Özal’ın yaşadığı ‘tek başına
iktidarlarda sol ayak eksikliği’ AKP Lideri ve Başbakan Tayyip
Erdoğan’a da ‘bir büyük piyango’ olarak yansıyor. Bu belki AKP için
piyango! Ama ya Türkiye için. Ya Türkiye’nin gençleri için. Ya
demokrasimiz için?