Ne melek ne de şeytan

Abone ol

Herkes onu konuştu. 'Zehirli kadın' Sanem nasıl birisi? Melek mi şeytan mı? İşte cevabı...

Yağmurlu bir günde çağrıldığı yapım şirketinin kapısından girdiğinde hayatının belki de en önemli adımını attığını tahmin bile etmiyordu. Sırılsıklam olmuş uzun paltosu ve şapkasıyla içeri girdiği anda, "Tamam, o" dedi herkes.
Hayatına gireni mahveden zehirli kadın Yasemin rolü için görüşmeye gelen neredeyse 150'nci adaydı. O alışılmadık, kalın sesiyle "Merhaba, benim adım Sanem. Görüşmeye geldim" cümlesini bitirdiğinde rol onundu.

'Sadece bir rol'

Üç yıl boyunca 'nefret edilerek sevilenler' listesinin ilk sırasını kimseye kaptırmayacaktı. Topu topu 21 yaşında, konservatuvar öğrencisi bir kızdı ve en çok kurduğu cümle, "Ben Kara Melek değilim, o sadece bir rol" oldu.
Bu macerayı 'tükenmeden bitirmeyi' o genç yaşında kafasına koymuştu ve 3 yılın sonunda bunu becerdi. Bu piyasanın alışık olmadığı türden bir karakterin de sinyalleriydi bunlar. "Akarken küpü doldurmalı" değil, "Kariyerim paradan önemli" diyen, kimseye eyvallahı olmayan, kimseyi de koltuk değneği yapmayan yalnız bir kadındı...

Kendisine yine kendisinden fayda olduğunu küçük yaşta öğrenmişti Sanem Çelik. 1975'te Üsküdar'da doğmuş, anne babası o 2 yaşındayken ayrılmıştı. Çocukluk denince sokak geliyor aklına. Ağaçlara tırmanan, futbol oynayan bir 'erkek Fatma'. Bu biraz da korunma mekanizmasıydı. Güzel olduğu söylenince utanır, okula çatık kaşla gidermiş ki erkekler ona bakmasın.

Derken bu 'sokak çocuğu'nun kuğuya dönüşme zamanı gelir. Sekiz yaşındayken jimnastiğe yazdırır annesi onu. Bulgar antrenör, onu olimpiyatlara hazırlamak isteyince hayatının ilk önemli kararını alması gerekir, baleyi seçer.
Hemen konservatuvara yazdırılır ve ancak 11 senelik eğitimin sonunda aklına gelir ne istediğini düşünmek. Önünde Devlet Balesi'nden başka seçenek göremeyince danstan vazgeçer. Özgür ve inatçı yapısına terstir çünkü.

İlk ödül

Dansı oyunculukla birleştirip müzikallerde oynama hayaliyle tiyatro bölümüne girer. Daha ikinci sınıftayken oynadığı bir reklam filmiyle kapılar peşpeşe açılır... Bir dergiye kapak olur, Nihat Durak'ın ilgisini çeker ve ilk rolünü alır: 1996 tarihli 'Yaban' filmi, ona aynı zamanda ilk ödülünü de getirir, Altın Koza'da en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü...

Başarılı ama küskün

Derken 'Kara Melek' gelir... İlk kez bir televizyon dizisi 'kötü' bir karakter üzerine kurulur. "Hem melek, hem de şeytan. Ağlayan ve ağlatan aynı insan" şeklindeki şarkısıyla 'Kara Melek' bir fenomen olur. Sanem Çelik de 'ilk göz ağrısına' vefasızlık etmez hiç, "Ne öğrendiysem 'Kara Melek' sayesinde öğrendim. Hatırlanması beni onurlandırıyor" der.
Ama ona boyundan büyük bir şöhret getiren dizi, kariyerine sekte de vurur bir yandan. Bugün Sanem Çelik'i gözü yaşlı bir anne sananlar, o gün de kötü kadından başka bir rolde düşünemezler genç kızı.

Yaklaşık sekiz yıl kayda değer bir teklif almaz. 2000'de Derviş Zaim'in 'Filler ve Çimen' filminde oynar, Altın Portakal dahil altı ödül alır. Şansı döner mi? Hayır. Ama önemli bir şey öğrenir kendi deyişiyle: "Bu ülkede başarılı çocuğun arkasında durulmadığını." Küskündür, "Ödülleri aldıkça işsiz kaldım" der hayretle.

'Ben onlar değilim'

Bu dönemde yeni korunma mekanizmaları geliştirmiştir. 'Aliye'yle yeniden parladığında özellikle basına karşı gardını almış bir Sanem Çelik vardır karşımızda. Kırılganlığını sert bir kabukla örtmeyi de öğrenmiştir.

Bu kez izleyen herkesin yüreğini titreten bir anneyi oynamaktadır, ama bunun ekmeğini yemeye çalışmaz. Zamanında nasıl "Vallahi kötü kadın değilim" dediyse, şimdi de "Aliye değilim, çocuğum yok, bunları yaşamamak için evlenmedim belki de" der durur.
Aliye değildir, 'azize' hiç değildir. Bildiği gibi yaşar, 'şöhretlerin' mekânlarında boy göstermez, ona Yakup Restoran'da ya da İsmet Baba'da rastlamanız mümkündür, özel hayatıyla gündeme gelmez, polemiklere girmez.

O hiç konuşmadı...

Şimdi içine düştüğü durum hakkında ilgili ilgisiz herkes konuşuyor, o susuyor. Kudret Sabancı Savaş Ay'a hesap verirken, eşi Esra Akkaya gelişmeleri gün gün medyaya aktarırken, 'hanımefendi sanatçı' Berna Laçin dudak uçuklatan açıklamalarda bulunurken Sanem Çelik köşesinden izliyor. Ağlamıyor, af dilemiyor, bu yüzden daha da sinir bozucu geliyor büyük 'engizisyona'.

Magazin siteleri dizide onun yerine kimin geçmesi gerektiğini bile seçti. Kudret Sabancı'nın yerine yönetmen arayan yok ama. Anlaşılan Aliye değişirse dizinin 'namusu' temizlenecek. Gelgelelim, dizinin reytingleri 'skandaldan' etkilenmedi ve ekipte Birol Güven yok. Çelik'in bu olaydan öğreneceği yeni şey ise olsa olsa bir daha 'umuma açık yerlerde' daha dikkatli olmak olabilir. 'Başarılı çocukların sevilmediğini' çoktan öğrenmişti çünkü...

Haber: Asu Maro
Kaynak.

Günün Önemli Haberleri