Geçen hafta ne kadar demokratikleşebileceğimizi sormuştum.
Anlamak istemeyen okurlar oldu (istemedikleri apaçık ortada
çünkü interneti takip edenleri belli bir zeka seviyesinde kabul
ediyorum ve etmek de istiyorum).
Referandumdan sonra yasalarla Avrupa standartlarının yakalanacağı
yazıldı basında.
Ben de beyinler aynı standarda gelecek mi diye
sordum?
Ancak dedim ya bazıları ya üstüne alındı savunmaya geçti ya da
anlamak istemedi. Allahtan anlayanlar çoğunluktaydı ve anlayanlar
anlamayanlara anlattı.
Pazar sabahı arkadaşımla Yeşilköy sahile doğru bir yerde kahvaltıya
gittim.
Hava mis, bütün hafta çalışmışım...
Sakin huzurlu bir kahvaltı yapmak niyetim. Öyle de oldu.
Ta ki, sonlara doğru adamın biri elinde matkapla profil
çakana kadar. Bu orda oturan herkese karşı yapılan çok büyük bir
saygısızlıktı.
İnsanlar oraya haftanın yorgunluğunu atmaya, yazdan kalan son
günlerin keyfini çıkarmaya gitmişlerdi.
Pazar sabahıydı...
Pazar sabahı ve matkap sesi!
Gelelim tekrar bir türlü anlayamadığımız Avrupa standartlarına.
Avrupa’da Pazar günleri elektrik süpürgesi
çalıştıramazsınız.
Çamaşır makinası keza öyle. Çim biçemezsiniz. Araba yıkayamazsınız.
Hafta içi gece 22:00 den sonra da yapamazsınız bunları.
Çünkü komşunuzun dinlenme gününde onu rahatsız
edemezsiniz.
Ben garson kıza memnuniyetsizliğimi söylediğimde, bir üstündeki
geldi.
Akşam maç var da, büyük ekran konulacak dedi. Hafta içi
organize olamamalarının cezasını bizler mi
çekmeliydik?
Ona göre sadece beş dakika süren ufak bir işti bu. Birşey
olmaz mantığı bütün şark kültürlerinde vardır. Kendi işi
görülsün de birşey olmaz! İki dakikadan ne çıkar!
İki dakikadan birşey çıkmaz, idare ederiz, hallederiz...
Uzatabilirim bu kelimeleri.
Yeşilköy, İstanbul’un en medeni yerlerinden biri. Burda
bunu yaşıyorsam ne kadar eğitilebilir insanlar diye sormam çok da
şaşılacak bir soru olmasa gerek.
Hepinize iyi haftalar...