Ne evet ne hayır ne de boykot!
Abone olYeşiller Partisi'nden 12 Eylül'deki referanuma ilginç çağrı: Ne Evet Ne de Hayır Ama Boykot da Değil
Yeşiller Partisi, Eşsözcüleri Yüksel Selek ve Ümit Şahin'in imzasıyla yaptığı açıklamada, ."Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) anayasada yapılacak değişiklikleri toplumsal mutabakat aramadan dayattığını" belirtti ve referandumdaki tavrını açıkladı.
12 Eylül'de yapılacak referandum için "ne evet ne de hayır ama boykot da değil" diyen Yeşiller, "AKP paketi hukuka ve referandum mantığına aykırı olarak tek parça olarak halkoyuna sunma kurnazlığına başvurmuştur" dedi.
AKP'nin demokratikleşme ve barış için yapılacak düzenlemelerde Kürtlerin siyasi temsilcileriyle uzlaşma zeminine olanak sağlamadığını belirten Yeşiller, yüzde 10 seçim barajının da kaldırılması gerektiğine işaret etti.
Yeşiller Partisi, ayrıca pakette, geçici 15. maddenin kaldırılmasının "12 Eylül'le hesaplaşmak için yeterli olmadığını" ifade etti.
"Pakette sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının engellenmesi, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması, kamu denetçiliği ve anayasal şikayet kurumlarının getirilmesi gibi reform niteliği taşıyan değişiklikler yer almaktadır. Ancak yapılan değişikliklerin bazılarının nasıl bir yasal çerçeveye oturtulacağı belirsizdir."
"Boykot değil"
"Yeşiller Partisi bu oyunun dışında kalmayı seçerek ne evet, ne de hayır diyor. Bu bir boykot çağrısı da değildir" denilen açıklamada, şu ifadeye yer verildi:
"Çünkü inanıyoruz ki dileyen değişiklikleri madde madde okuyup inceleyerek, dileyen hukuki gerekçelerle, dileyen siyasi gerekçelerle, herkes vicdanının sesini dinleyerek en doğru kararı verecektir."
"AKP, doğaya karşı acımasızca saldırıda"
AKP'nin "doğaya karşı gerçekleştirilen acımasız yıkımın önünü açacak yasaları ardı ardına meclisten geçirdiği" belirtilen açıklama, "Bu yasaları kamuoyunda tartışmaya bile açmıyor. Bugüne dek hiçbir yönetim, vadileri, dağları, akarsuları, kıyıları ve yasam alanlarını bu kadar acımasız bir saldırıya maruz bırakmamıştı" diye devam etti.
"Başta Karadeniz olmak üzere ülkenin dört bir yanında yapılan hidroelektrik santraller (HES) nedeniyle dereler kurutuluyor, su kaynakları satılıyor, vadiler, ormanlar ve tarlalar tahrip ediliyor, dev barajlarla yasam alanları sular altında bırakılıyor, kömürlü termik santral için şirketlerin önü açılıyor, nükleer santral projelerine hız veriliyor, açılan maden yataklarıyla ormanlar, köyler, tepeler yerle bir ediliyor, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı (GDO) tohumlar her yere yayılıyor, üçüncü köprü uğruna milyonlarca ağaç kesiliyor, güvenlik gerekçeleriyle ormanlar yakılıyor." (