Ne değişti?

Kemal ÇAPRAZ kemal@internethaber.com

Türkçede güzel bir tabir vardır: “Ha kel Hasan, ha Hasan kel” ne fark eder? Cumhurbaşkanlığı seçimi de aynen o aşamaya geldi. Ha, Tayyip Erdoğan, ha Abdullah Gül... Fark eden ne?.. Türkiye, Abdullah Gül aday olunca gerilmeyecek mi? Abdullah Gül’ü, Tayyip Erdoğan’dan farklı kılan ne? Sonuçta aynı ekolden gelen ve aynı icraatlara imza atan, Türkiye’yi dış politikada esamesi okunmaz bir ülke haline getiren Abdullah Gül değil mi? Tabiî ki, bir fark var, onu yazmak lazım... Tayyip beyle ABD arasındaki buluşmaları Abdullah Gül sağlıyordu. Şimdi artık kendisi bizzat görüşür... Telefonu açtığı gibi direkt karşısında ABD başkanı Bush... 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal da arada sırada ABD başkanını arayıp görüşmeler yapardı. Yani değişen bir şey olmadı. Turgut Özal’ın devamcısı bir Cumhurbaşkanı daha seçilecek bu ülkeye... Zaten başvurdukları, sözünü dinledikleri en önemli kişileri de Korkut Özal değil mi?

 

            Turgut Özal’ın yaptığı hatalar yüzünden hâlâ Türkiye büyük sıkıntı çekmektedir. Onun döneminde şimdi Irak’ın kuzeyinde kurulmaya çalışılan kukla devletin temelleri atılmamış mıydı? Çekiç Güç onun döneminde yerleşmemiş miydi? Bu çete liderlerine onun döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı pasaportu verilmemiş miydi? Türkiye ciddi dış borçlanmalarını onun döneminde yapmamış mıydı? Eee ne değişti? Şimdi de yine Özal kafasında bir anlayış devletin tepesine tırmanıyor. Özal da diyordu; “Federasyon dahil her şeyi tartışmalıyız” diye... Şimdi Türkiye’nin bütün kırmızı çizgileri çiğnenmedi mi? Türkiye’de bölücüler artık açıktan faaliyet göstermiyorlar mı?

 

            Hatta sanki sömürge ülkesiymişiz gibi, gelen yabancı heyetler Ankara’yı devre dışı bırakıp Diyarbakır’ı yolgeçen hanı gibi ziyaret etmiyorlar mı? Burada bölücü terör örgütünün temsilcileriyle görüşmüyorlar mı? Veya onların siyasî kanadıyla temaslar kurmuyorlar mı? Peki, soruyorum size bütün bunlar olup biterken “Sayın” Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı değil miydi? Avrupa Birliği’nin her isteğini emir telakki edip TBMM’den karar olarak çıkartmadılar mı? Ben burada Hayrunnisa Gül’ün Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet etmesini, Kaddafi’nin çadırında Erbakan’la birlikte fırça yemesini dile bile getirmiyorum. Hangi birini yazsak ki?..

 

            AKP’de takdir ettiğim bir konu var ki, bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Ne şartta olurlarsa olsunlar, sonuna kadar birbirlerinin yanında oldular.  Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç bu üçlü şimdi ülkemizin zirvesindeki üç isim haline geldi. Bundan sonra eğer Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçilirse bu üçlü ülkeyi yönetecek. O zaman vay halimize...

 

            Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül’ün adaylığını açıklarken, “Adayım Abdullah Gül kardeşimdir” dedi. Yani artık Başbakan’ın kardeşi (!) köşke çıkacak. “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısı eşliğinde Çankaya yokuşunu tırmanacaklar.

 

            Yine Erdoğan konuşmasında, “Başladığımız işi bitirmeden bırakmayız” dedi. Evet daha yapılacak çok iş var. Daha satılacak birçok kuruluşumuz var. Daha medya kuruluşlarımızın yabancılara satışı ile ilgili kanun çıkmadı... Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in onaylamadığı birçok kanun artık rahatlıkla geçecek. Toprak satışı ile ilgili kanunlar çıkacak. Mektup yazarak, “Canım kardeşim” dediği Barzani, daha devletini kurmadı, o işlerin de gerçekleşmesi lazım. Onlar da hele bir tamamlansın... Daha eş başkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesi de gerçekleşmedi... Bu büyük proje gerçekleşmeden iş bırakılır mı hiç?

 

            Başbakan doğru söylüyor. Daha yapılacak birçok iş var. Hele bir Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olsun bakalım... Köşkte bekleyen birçok kararname jet hızıyla geçecek. Yarım kalan işler tamamlanacak...

 

            Yarım kalan satışlar da teker teker tamamlanacak. Çünkü artık hiçbir engel kalmamış olacak karşılarında...

 

            Türkiye’miz daha neler görecek?.. Hep birlikte bakacağız...