Türkçede güzel bir tabir
vardır: “Ha kel Hasan, ha Hasan kel” ne fark eder? Cumhurbaşkanlığı
seçimi de aynen o aşamaya geldi. Ha, Tayyip Erdoğan, ha Abdullah
Gül... Fark eden ne?.. Türkiye, Abdullah Gül aday olunca
gerilmeyecek mi? Abdullah Gül’ü, Tayyip Erdoğan’dan farklı kılan
ne? Sonuçta aynı ekolden gelen ve aynı icraatlara imza atan,
Türkiye’yi dış politikada esamesi okunmaz bir ülke haline getiren
Abdullah Gül değil mi? Tabiî ki, bir fark var, onu yazmak lazım...
Tayyip beyle ABD arasındaki buluşmaları Abdullah Gül sağlıyordu.
Şimdi artık kendisi bizzat görüşür... Telefonu açtığı gibi direkt
karşısında ABD başkanı Bush... 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal da
arada sırada ABD başkanını arayıp görüşmeler yapardı. Yani değişen
bir şey olmadı. Turgut Özal’ın devamcısı bir Cumhurbaşkanı daha
seçilecek bu ülkeye... Zaten başvurdukları, sözünü dinledikleri en
önemli kişileri de Korkut Özal değil mi?
Turgut Özal’ın yaptığı hatalar yüzünden hâlâ Türkiye büyük sıkıntı
çekmektedir. Onun döneminde şimdi Irak’ın kuzeyinde kurulmaya
çalışılan kukla devletin temelleri atılmamış mıydı? Çekiç Güç onun
döneminde yerleşmemiş miydi? Bu çete liderlerine onun döneminde
Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı pasaportu verilmemiş miydi? Türkiye
ciddi dış borçlanmalarını onun döneminde yapmamış mıydı? Eee ne
değişti? Şimdi de yine Özal kafasında bir anlayış devletin tepesine
tırmanıyor. Özal da diyordu; “Federasyon dahil her şeyi
tartışmalıyız” diye... Şimdi Türkiye’nin bütün kırmızı çizgileri
çiğnenmedi mi? Türkiye’de bölücüler artık açıktan faaliyet
göstermiyorlar mı?
Hatta sanki sömürge ülkesiymişiz gibi, gelen yabancı heyetler
Ankara’yı devre dışı bırakıp Diyarbakır’ı yolgeçen hanı gibi
ziyaret etmiyorlar mı? Burada bölücü terör örgütünün
temsilcileriyle görüşmüyorlar mı? Veya onların siyasî kanadıyla
temaslar kurmuyorlar mı? Peki, soruyorum size bütün bunlar olup
biterken “Sayın” Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı değil miydi? Avrupa
Birliği’nin her isteğini emir telakki edip TBMM’den karar olarak
çıkartmadılar mı? Ben burada Hayrunnisa Gül’ün Türkiye’yi Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet etmesini, Kaddafi’nin çadırında
Erbakan’la birlikte fırça yemesini dile bile getirmiyorum. Hangi
birini yazsak ki?..
AKP’de takdir ettiğim bir konu var ki, bunu da belirtmeden
geçemeyeceğim. Ne şartta olurlarsa olsunlar, sonuna kadar
birbirlerinin yanında oldular. Recep
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç bu üçlü şimdi ülkemizin
zirvesindeki üç isim haline geldi. Bundan sonra eğer Abdullah Gül,
Cumhurbaşkanı seçilirse bu üçlü ülkeyi yönetecek. O zaman vay
halimize...
Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül’ün adaylığını açıklarken, “Adayım
Abdullah Gül kardeşimdir” dedi. Yani artık Başbakan’ın kardeşi (!)
köşke çıkacak. “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısı eşliğinde
Çankaya yokuşunu tırmanacaklar.
Yine Erdoğan konuşmasında, “Başladığımız işi bitirmeden bırakmayız”
dedi. Evet daha yapılacak çok iş var. Daha satılacak birçok
kuruluşumuz var. Daha medya kuruluşlarımızın yabancılara satışı ile
ilgili kanun çıkmadı... Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in onaylamadığı
birçok kanun artık rahatlıkla geçecek. Toprak satışı ile ilgili
kanunlar çıkacak. Mektup yazarak, “Canım kardeşim” dediği Barzani,
daha devletini kurmadı, o işlerin de gerçekleşmesi lazım. Onlar da
hele bir tamamlansın... Daha eş başkanı olduğu Büyük Ortadoğu
Projesi de gerçekleşmedi... Bu büyük proje gerçekleşmeden iş
bırakılır mı hiç?
Başbakan doğru söylüyor. Daha yapılacak birçok iş var. Hele bir
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olsun bakalım... Köşkte bekleyen birçok
kararname jet hızıyla geçecek. Yarım kalan işler
tamamlanacak...
Yarım kalan satışlar da teker teker tamamlanacak. Çünkü artık
hiçbir engel kalmamış olacak karşılarında...
Türkiye’miz daha neler görecek?.. Hep birlikte
bakacağız...