Nazlı Ilıcak'tan Şamil Tayyar bombası
Abone olŞamil Tayyar'ın kendisi hakkındaki sözleri üzerine Sabah yazarı Nazlı Ilıcak deyim yerindeyse açtı ağzını yumdu gözünü...
GAZETECİLER.COM
(ÖZEL HABER) Twitter'ın Annesi lakabıyla anılan
Sabah yazarı Nazlı Ilıcak bugün lakabının hakkını
verecek bir polemiğin fitilini ateşledi. AK Parti milletvekili
Şamil Tayyar'ın kendisi hakkında sarfettiği eleştirileri
Twitter'dan yanıtlayan Ilıcak, amacının tartışmak değil, cevapsız
kalan iddilara yanıt vermek olduğunu yazdı ama mesajları açıkça
yeni bir polemiğe yol açacak gibi görünüyor.
İşte Nazlı Ilıcak'ın Twitter bombaları:
"ERGENEKON'U VİSKİ MARKASI
SANAR"
* Şamil Tayyar benim icin "Ergenekon'u viski markası sanar.
Oda Tv'den şikayetini de çektiği icin de o artık konuşamaz"
demiş
* MİT-Yargı mücadelesinde iktidarı eleştirmem üzerine de "Ben onun
neden böyle yazdığını biliyorum ama söylemem" demiş
"O SAYEDE MİLLETVEKİLİ BİLE
OLDU"
* Ergenekon konusunda Tayyar'la rekabet ne mümkün! O bu
sayede Milletvekili bile oldu. Ben sadece onbinlerce kitap
satıyorum
* Neden MİT meselesinde hükumeti eleştirmiştim? Bilip söylemediği
nedir arkadaşım? Yorum yanlış denilir ama kisiyi hedef almak
Milletvekiline yakışmaz
* Cemil Çiçek Fazilet Partisi'nden Milletvekili
seçildiğimde "Seçilip arka kapıdan çıkanlar vardır" demişti. Ben
öyle olmadım. Tayyar'in da olmasını istemem!
"AĞZINDAN ÇIKANA DİKKAT
EDECEK!"
* Öyleyse ağzından çıkana dikkat edecek. Meslektaşının başarısına
haset etmek yerine sevinecek. Kendisine de bir gün bizler gibi
olmak nasip olur...
* Bu sözleri tartışma açmak icin değil cevapsiz kalan
iddiaların farklı yorumlara yol açabileceği düşüncesiyle
yazıyorum
Ilıcak, Twitterdaki bombardımanı üzerine "Şamil Tayyar da Ergenekon
ile ilgili kitaplar yazdı ve sattı" diyen bir kullanıcının mesajı
üzerine ise şöyle yazdı:
* Az sattı Keske daha çok satsaydı da benimle anlamsız bir
rekabete girmeseydi
BÖYLESİNİ YUNANLILAR BİLE DEMEDİ
BARIŞ HAREKATINA SOYKIRIM BENZETMESİ
[PAGE]BARIŞ HAREKATINA SOYKIRIM
BENZETMESİ
GAZETECİLER.COM - ÖZEL HABER - Vizyona
giren 1453 filmine çıldıran Yunanlılar ihtiyaç duydukları karalama
malzemesini bir Türk yazardan temin ettiler.
Ta Nea gazetesi, Hürriyet Daily News yazarı Burak
Bekdil'in yazısı ile 1453 filmine vurdu.
Haberde Bekdil'in yazısı referans gösterilerek bu
film ile Türkiye'nin milliyetçilik eğilimlerini
köpürttüğü iddia edildi.
Filmde tarihi bir çok hata bulunduğu iddia edilen haberde,
Bekdil'in yazısına şu ifadelere yer verildi;
"En sert eleştiri Hürriyet Daily News gazetesinin yazarı Burak
Bekdil'den geldi. Bekdil, milyonlarca insana Türklerin sadece
kılıçla hüküm sürmedikleri aynı zamanda bundan keyif
aldıkları da öğretiliyor. Acaba Fetih 1974 filmi
de yapılacak mı?" diye eleştiride bulundu."
KIBRIS BARIŞ HAREKATI İÇİN SKANDAL
SATIRLAR
Ta Nea'nın alıntıladığı Hürriyet Daily News
gazetesindeki yazıda özellikle Kıbrıs Barış
harekatına dair skandal satırlar yer alıyor.
Burak Bekdil, tam olarak "soykırım" kelimesini
kullanmasa da Barış Harekatı için o manaya gelen
"nesli tüketme" (Extinction) sözünü kullandı.
İşte o yazıdan bölümler;
"Başka ulusların topraklarına oturuyoruz". Bir de
Kıbrıs var. Başka bir Türk yapımcı dolarlar için hızlı bir gözle
yakında "Fetih 1974'ü" çekebilir. Bir başka "Nesli tüketme
1915"
(Orjinal metin: ) "We are sitting on other nations' lands! Ah,
there is Cyprus too..." Another Turkish producer with a quick eye
for $$ should soon set off to release a "Conquest 1974," and
another, an "Extinction 1915."
ÜZÜCÜ OLAN ATALARIMIZLA GURUR
DUYMAMIZ(MIŞ)
"Daha da üzücü olanı, milyonlarca Türk sinema
salonlarına gidip, atalarıyla gurur duyacaklar. Çocuklarına 'bizim
üstünlüğümüzü anlatacaklar. "Biz sadece harika değiliz" çünkü, "Biz
aynı zamanda kılıçın gücüne de sahiptik. Bundan daha da üzücü
olanı. Bu fikri taparcasına seviyoruz. Bu aslında tam da Başbakan
Erdoğan'ın "Dindar nesil yetiştirme istiyoruz... Tarihi değerleri
kucaklayan bir nesil" sözleriyla aynı anlama
geliyor.
(Orjinal metin: ) Sadly, millions of Turks
will go to the theaters to feel proud of their ancestors and to
visually show their children "our greatness." We are great not only
because "we had the power of the sword" but, even more sadly,
because "we still adore the idea. This is what Prime Minister Recep
Tayyip Erdoğan must have meant when he recently said he wanted to
"raise devout generations...which should embrace our historic
values."
Hürriyet Daily News'daki yazının tam metni için tıklayın
HÜRRİYET'TEN BİR SKANDAL DAHA...
ARI SOKUNCA ERKEK KADIN OLUR MU? HÜRRİYET
YAPTI...
[PAGE]
ARININ SOKTUĞU ERKEK KADIN OLUR MU?
GAZETECİLER.COM - Hürriyet Gazetesi bir arı yüzünden rezil
rüsva oldu. Bulvar gazetesinde yer alan bir haberi dış haber
sayfasında asparagas bir başlıkla duyurdu. Okurların yanı sıra,
kendi yazarından da tepki aldı.
10 Şubat'ta Hürriyet'te "Arı soktu kadın oldu"
başlığıyla yayınlanan haber asparagas çıktı. Haberin aslını
yansıtmadığını ortaya koyan kişi de Hürriyet'in okurları ve haberin
takibin yapan okur temsilcisi Faruk Bildirici oldu.
Hürriyet'teki haberde Ted Prince adlı Amerikalı
bir erkeğin cinsiyet değiştirerek kadın olmasını konu alıyordu:
"Ted Prince'i (40) bir gün arı soktu ve bu olay, Ted'in
erkeklik hormonlarının seviyesini hızla düşürdü. Aslında daha
çocukken, kimi zaman kız elbiseleri giyen ancak yıllarca bu
duygusunu bastıran Ted, arı kazası sonrasında cinsiyetini
değiştirdi. Ted, Chloe adıyla, bir kadın oldu."
deniliyordu.
EMİN MİSİNİZ?
Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, okurlarından gelen "Emin misiniz?" sorusu üzerine önce Hürriyet'in sağlık muhabirine, sonra onun aracılığı ile uzman doktorlara danıştı. Uzmanların haberi yorumlaması ile yetinmedi, habere mahreç koymayan Hürriyet dış haberler servisini topa tuttu.
Ortada bir "Arı soktu kadın oldu" vakası
yok diyen Bildirici bir bulvar gazetesinde yayınlanan
haberin Hürriyet'te yer alma biçimini sert bir şekilde eleştirdi.
İşte Bildirici'nin yazısından bir bölüm:
"(...) "Arı soktu kadın oldu" başlığının tıbben mümkün olmadığı netleşmiş oldu. Peki, Hürriyet'in sayfalarında kendine yer bulan ve tıbben doğrulanmayan bu bilginin kaynağı neydi?
Dış Haberler Servisi tarafından Türkçeye çevrilen haberde maalesef Hürriyet'te alışık olduğumuz üzere mahreç yoktu, haberin kaynağı da belirtilmemişti. Kısa bir internet taraması, haberin kaynağının İngiliz bulvar gazetesi Daily Mail olduğunu ortaya koydu. Gazetenin internet sitesindeki haber "Kocam, karım oldu: Transeksüel kadın, arı sokmasının nasıl cinsiyetini değiştirdiğini ve karısının nasıl ona destek olduğunu anlatıyor" başlığıyla verilmişti. Chole (Ted) Prince, o haberde "arı sokmasının erkeklik hormonlarını düşürdüğünü" değil "düşmesini tetiklediğini" söylüyordu.
ÇEVİRMENLİK BAŞKA GAZETECİLİK BAŞKA...
Anladığım o ki, ortada bir "Arı soktu kadın oldu" vakası yok. Arı sokması üzerine cinsel ikileminin fiziksel kaynağını öğrenen bir erkeğin kadın olmayı seçmesi durumu var.
Çevirmenlik başka, gazetecilik başka iştir. Keşke haber hazırlanırken de çeviri ile yetinilmeyip gazeteci şüpheciliğiyle yaklaşılabilseydi. Tabii haber sayfaya konulurken editoryal süzgeçten geçirilebilir, en azından uzmanlara danışılması istenebilirdi. Neticede kaynak bir bulvar gazetesi.
CEMAAT, KENDİSİNE "CEMAAT" DENİLMESİNDEN
RAHATSIZ...
Yeni bir isim de buldular kendilerine... Artık
onlara...
[PAGE]CEMAATİN YENİ ADI CAMİA
GAZETECİLER.COM - Cemaat, kendisine cemaat
denilmesinden rahatsız.
Bu rahatsızlığı ilk kez Zaman'ın tepe ismi Ekrem Dumanlı açık bir
şekilde ifade etti.
Peki "cemaat" denilmeyecek de ne denilecek?
Dumanlı diyor ki;
"Camia sözü daha uygun"...
İyi de "cemaat" cemaat denilmesinden neden
rahatsız?
İşte o sorunun yanıtını da vermiş Dumanlı...
Diyor ki;
"Klasik sivil toplum örgütlerini de aşarak, dünyanın
dört bir yanında teveccühe mazhar olmuş, büyük bir camiaya, cemaat
deyip onlara marjinal bir grup muamelesi yapmak, tahmin
edilemeyecek kadar çok sayıda insanın
incitilmesidir."
Ekrem Dumanlı, cemaat ile camia arasındaki ayrımı da maddeler
halinde sıralamış...
İşte cemaatten camia
açılımı;
1. Camia, toplumun genelinde hüsnü kabul gören yapıdır. (...)Yeryüzünün bütün kültürleriyle diyalog haline geçmiş, sahip olduğu insanî değerlerle her kesimin gönlünde sempati uyandırmış bir kitle, dar manasıyla "cemaat" değil, kuşatıcı ve kucaklayıcı yapısıyla bir "camia"dır ve onun merkez üssü ma'şeri vicdandır.
2. Cemaat diye bahsedilen kitlenin içinde
Türkiye'nin her kesiminden, en eğitimli insanları da bulunmaktadır.
(...) Bu sivil yapıya ne zorla üye olunur; ne de istifa
dilekçesiyle yollar ayrılır.
3. Camia'nın kapısı herkese açıktır. Hatta
camianın aktif destekçileri onlarca yıldır anlamsız bir şekilde
düşmanlık yapanlarla bile diyaloğa girmekten
çekinmez. (...) Siz gönlü bu kadar geniş, tahammül gücü bu kadar
derin bir topluluğa "cemaat" deyip marjinal bir grup muamelesi
yaparsanız camia sizi inandırıcı bulmaz.
4. Camia, her siyasî eğilime saygıyla bakar. Onun
savunduğu ilkeler 'daha çok demokrasi', 'daha çok özgürlük', 'daha
çok şeffaflık'tır.
5. Camia'nın hizmet felsefesi "müspet hareket
etmek" üzerine kuruludur. Asla hiçbir kimse için kötülük beslemez,
intikam duygusu taşımaz. Hukuka saygılıdır, demokrasinin en güçlü
destekçisidir.
6. Camia, toplumsal değişim ve dönüşümün
vicdanıdır.
7. Camiayı bugünlere taşıyan evrensel değerler
olduğu kadar; o maksat uğruna gösterdiği hasbîlik, fedakârlık,
diğergamlık ve adanmışlık duygusudur. Hizmet ehli hiçbir dünyevî
beklenti içine giremez.
8. Doğrudur; "cemaat" çoğu kez "tek tip" insan
yetiştirebilir; ancak camianın böyle bir lüksü yoktur.
SERHAT ULUEREN"İ DELİRTECEK TAPE...
Güneş'in köşe yazarı bu telefon konuşmasını
yayınlayıp Ulueren'e ağır eleştiriler getirdi...
DİĞER SAYFADA
[PAGE]
SERHAT ULUEREN'İ ÇILDIRTACAK
TAPE
GAZETECİLER.COM - Serhat Ulueren'in Telegol programında Aziz
Yıldırım hakkındaki tapeleri yayınlamasına ilginç bir karşılık
geldi.
Davanın bir numaralı şüphelisi konumundaki Olgun Peker ile Ulueren arasındaki konuşmada ünlü programcı, Peker'e "babacağım" diye hitap ediyor.
"Serhat Bey kardeşim!" diyerek yazısının girişini yapan Güneş yazarı Zelyut, bu tapeyi neden yayınladığını şu satırlarla izah etti;
Serhat ULUEREN (S.U): Efendim
ENGİN ARDIÇ BU KEZ GERİ VİTESTE EZDİ; APTALLAR
Medya dünyası bu yazıya sinir oldu
[PAGE]GAZETECİLER.COM - Engin Ardıç'ın klasik taktiği... Kaleminin uçkuruna hakim olamaz, tepki alınca da "ironi yaptım siz aptalsınız"a yatar...
Yine aynısını yaptı.
Sert eleştirilerle karşılaşınca geri vitese taktı. Ancak bu kez de geri vitesteyken ezdi... O cümlede ironi yaptığını ancak aptal olanların anlamadığını öne sürdü.
Yazısının sonu ise Ergun Babahan'ın dünkü atışına malum üslubu ile yanıt verdi.
Dedi ki;
"Erguncuğum, sen de bu gazetenin yöneticilerine vurmak için beni kullanmaya çalışma lütfen. Kuyruk acını kendi kendine dindir, ben ağrı kesici değilim."
APTALLAR!
Şafak Pavey için "hem özürlü hem CHP"li diyen Engin Ardıç bu yazısını cümle alemin yanlış aldığı iddiasında. O aslında İRONİ yapmış ama onun bu esprisini algılayacak onun zekasında "bir akıllı" çıkmamış.
İşte yazısından bir bölüm;
"Bir şeyi, alaycı bir tavırla tabii, "söylemek istediğinin tam tersini söyleyerek" ifade etmektir. Bir söz sanatıdır. Örneğin, "Kılıçdaroğlu ne büyük bir muhalefet lideri" derseniz, ironi yapmış olursunuz...
Fakat, ironinin yerini bulabilmesi, yaptığınız esprinin geçmesi için "muhatapta asgari bir zekâ seviyesi" aranır elbette...
(...) Bir de, aptal olmaman. Elbette, bir sözün "tırnak içinde tekrar tırnakla" yazıldığı zaman bununla ne yapılmak istendiğini algılayabilecek kadar da temel eğitim... Kimi zaman ironinin aptallar tarafından da anlaşılabilmesi ve başını derde sokmamak için cümlenin sonuna ayraç içinde bir ünlem işareti konur. Yani şu: (!)... Fakat o zaman da esprinin tadı kaçar. "Espri yaptık ha, yanlış anlamayın" diye bağırmanın keyfi yoktur. Bir şeyi insanların kafasına vura vura anlatmak yazarlıkta pek makbul bir teknik değildir.
Yazının devamı için tıklayın
YAŞAR BÜYÜKANIT 27 NİSAN MUHTIRASIYLA İYİ İŞ ÇIKARDI...
RUŞEN ÇAKIR'DAN ÇARPICI YORUMLAR
[PAGE]YAŞAR BÜYÜKANIT İYİ İŞ ÇIKARDI!
GAZETECİLER.COM- Pelin Çift'in sunduğu Medya Kritik programına konuk olan Ruşen Çakır, iktidar - cemaat kavgasına dair çarpıcı tespitlerde bulundu. Çakır, "Gülen hareketinin geçmişinde görmediğimiz türden bir hataydı bu" diyerek MİT krizini yorumladı.
27 Nisan muhtırasına da değinen Çakır, Gülen ile Erdoğan'ı bu muhtıranın yakınlaştırdığını belirtip, "Yaşar Büyükanıt büyük bir iş başardı" dedi.
İşte canlı yayındaki açıklamalar;
SİYASİ İKTİDARA YAPILAN HAMLEYDİ
Başbakan'ın dünkü konuşmasında öne çıkarmak istediği asıl unsur
'kavga yok, kriz beklemeyin'di ama asıl cümle "Seçilmişleri
atanmışlara kul etmeyiz"di. Başbakan'ın bu cümlesi açıkca şunu
söylüyordu, MİT Müsteşarı'na yapılan bu hamle esas olarak siyasi
iktidara yapılmış bir hamledir. Yani bu olay aslında adliye ile MİT
arasındaki bir çekişme değil, adliye içindeki bir grup, bir yapı ya
da bir çevreyledir.
'7 ŞUBAT MÜDAHALESİ'
Aslında iktidar da biliyor ki savcılar KCK içindeki MİT üyelerini
değil PKK ile yapılan görüşmeleri yani Oslo görüşmelerini
sorgulamak istedi. Hepimiz biliyoruz ki hiçbir devlet görevlisi
böyle bir işe, yani Oslo görüşmelerine tek başına karar vermez, tek
başına bu görüşmeleri yapmaz. Siyasi bir irade lazımdır -ki bu da
vardı. Savcıların bu hamlesi de dolayısıyla siyasi irade üzerinde
yeni bir vesayet olarak okundu.
Birkaç gündür basında yer alan yazılarda; hükümete yakın yazarların yaşananları milli irade üzerinde yeni bir vesayet arayışı olarak okuduğu gördük. Hatta buna '7 Şubat müdahalesi' dediler.
BÜYÜKANIT BÜYÜK İŞ BAŞARDIBenim iddiama göre 27 Nisan Muhtırası'yla beraber Gülen Hareketi ile AK Parti arasında yakınlaşma hızlandı. Geçmişten gelen bazı sorunlar ve TSK'nın gücü nedeniyle bu birleşme yaşanmamıştı. Yaşar Büyükanıt büyük bir başarı ile 27 Nisan'da bu iki gurubu birleştirdi. Seçim döneminde böylece AK Parti hareketine oksijen pompalandı.
Seçim döneminden sonra Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, bunun böyle gitmeyeceğini bilerek askeri vesayetin üzerine gitti. Ergenekon ve Balyoz süreci ile de tüm bunlar yapıldı. Bir yerden sonra, Özel'in Genelkurmay Başkanı olması ile de gördük ki Türkiye'de artık askeri vesayetin esamesi okunmuyor.
BU OLAY BARDAĞI TAŞIRDI
Bundan sonra iktidarın birçok bileşeninden iki ana güç
arasında bir çekişme başladı. Çünkü Türkiye çok büyük bir
ülke, çok büyük imkanlar ve fırsatları var. Jeopolitik olarak çok
önemli bir ülke. Bunun dış boyutları da var, İran gibi Suriye gibi.
Öteden beri hükümetle bu çevre arasında Suriye ve İran
konusunda farklı bakış açısı var. Görüyoruz ki gittikçe de
bu farklılık artıyor. Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen
arasında çok büyük farklılıklar var. Tabii ki ikisi de
dindardır ama geçmişlerine baktığımızda büyük farklılıklar görürüz.
Bu farklılıkların tekrar su yüzüne çıkmaya başladığını
söyleyebiliriz. Bu son olayda da bardak taştı.
"GÜLEN HAREKETİNİN GEÇMİŞİNDE
GÖRMEDİĞİMİZ TÜRDEN BİR HATA"
MİT Müsteşarını ifadeye çağırmak çok büyük bir hataydı. Zaten son
yapılan açıklamalara baktığımızda hata olduğunu görmeye
başladıklarını da görüyoruz. Ama Gülen Hareketi'nin
geçmişine baktığımızda görmediğimiz türden bir hatadır bu.
Son yaşadığımız kriz tek başına bir savcının yaptığı hata olsaydı
ne medya bu olayla bu kadar uğraşırdı ne bu olay bu kadar büyürdü.
Bu hatanın bu zamanda yapılması çok şaşırtıcı. Çünkü şunu herkes
biliyor ki, Hakan Fidan bugün hem Cumhurbaşkanının hem de
Başbakanın gözbebeği.
AYŞENUR ABLA BİRAND'A O SORUYU NEDEN SORAMADI?
[PAGE]AYŞENUR ABLA BİRAND'A O SORUYU NEDEN SORAMADI?
GAZETECİLER.COM (ÖZEL) Mehmet Ali Birand'ın Son Darbe:28 Şubat belgeseli, belgeselin içeriğinden çok daha büyük bir tartışma ile gündemden düşmüyor.Belgeselin başlangıç aşamasında projenin içinde yer alan Rıdvan Akar'ın, Birand'ı "emek arsızlığı" ile suçlaması ve ardından dava açacağını ilan etmesinden sonra, Birand "Rıdvan benim maaşlı elemanımdı, belgesel benim belgeselim" dedi ve tartışma giderek büyüdü.
AYŞENUR ARSLAN O SORUYU SORMADI
Birand çarşamba günü polemiğe girdiği Rıdvan Akar'ın haber müdürü olduğu CNN Türk'te Ayşenur Arslan'ın hazırlayıp sunduğu Medya Mahallesi'nin konuğu olmuştu.
Ayşenur Arslan progamının konuğuna kanalının yöneticisiyle yaşadığı polemiği sormamış ve bu nedenle de bazı köşe yazarları tarafından eleştirilmişti.
Mahallenin Ablası Ayşenur Arslan, bugün canlı yayında neden Birand'a o soruyu sormadığını açıkladı. Yetinmedi "taraf tutmadan, kimsenin avukatlığını yapmadan" Birand ile Akar arasındaki gerilime nasıl baktığını açıkladı.
"BİRAND'A SORMADIM ÇÜNKÜ"
İşte Abla'nın o soruyu neden sormadığının yanıtı:
"Birand burada oturduğunda, bir gün önce internette Rıdvan Akar ile ikisi arasındaki rahatsızlık internete düşmüştü. 28 Şubat belgeseli tartışılıyordu. Rıdvan Akar CNN türk'ün yöneticisi. Akar, belgesele birlikte başlamışlardı. ama yolları ayrıldı. Akar gitti, Birand belgeseli başka isimlerle devam ettirdi. Ben tanığım, Erbakan'dan Demirel'e pek çok isimle Rıdvan Akar konuştu. Rıdvan Akar diyorum ama editörlerimizden sevgili Kerem yine pek çok isim konuştu.
Ben Birand'ın konuk olduğu gün o konuya girmedim. Balçiçek ilter'den Mustafa Sönmez'e pek çok arkadaşım bana sitem etti. Ben bunu üzerime alındım. Onlara söyledim ama sizlerle de paylaşmak gereği duydum. Ogün Rıdvan Akar bana dedi ki "lütfen Birand'a sorma bu konuyu." Kendince haklı bir gerekçeyle. Ama Birand bu konuyu başka yerlerde konuştu anlattı.
Taraf tutmak benim işim değil ama Akar bir inşaatın temelini atan en önemli isimdi o belgesel için. Tek beklediği de o belgeseli ardında isimlerin yer almasıydı. Ben Rıdvan Akar'ın yanında yer alırım ama benim derdim o değil. Birand diyor ki "bu belgesel benim, onlar da benim maaşlı elemanımdı..." Ben gazetecinin maaşlı eleman olarak görülmesini kabul edemem, edemiyorum. Rıdvan Akar'ın avukatlığını değil ama maaşlı eleman lafı bana çok dokundu."
CANLI YAYINDAKİ CEHALET GAFI DİLLERE DÜŞTÜ...
ROMA'YI SEZAR YAKTI SANIYOR...
[PAGE]CEHALET GAFIYLA DİLLERE DÜŞTÜ
GAZETECİLER.COM - Tv8 ekranlarında canlı olarak yayın yayınlanan Disko Kralı programına katılan Lerzan Mutlu, yaptığı cehalet gafıyla dillere düştü.
Lerzan Mutlu, Roma'yı "Sezar'ın yaktığını" sanıyor...
Sezar Ruhluyum!
Disko Kralı'nda Okan Bayülgen, Lerzan Mutlu'nun seslendirdiği
Kibrit adlı parçanın sözleri üzerine konuşurken Lerzan Mutlu geceye
damgasını vuran cümleyi kurdu " Romayı yakan Sezar
Ruhluyum". Bayülgen'in Roma'yı Neron'un
yaktığını söylemesi üzerine hem izleyenler hem de konuklar
kahkahalara boğuldu.
Lerzan Mutlu da tarih cehaleti ile sosyal medyada dillere
düştü.
İşte o cehalet gafı: