Nazlı Ilıcak'tan oğluna Cemaat yanıtı
Abone olBugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, oğlu Mehmet Ali Ilıcak'ın Cemaat eleştirilerine üstü kapalı bir yanıt verdi.
İNTERNETHABER.COM - Mehmet Ali Ilıcak İnternetHaber'e
konuşmuş ve annesi Nazlı
Ilıcak'ın cemaat taraftarlığını 'Körü körüne savunuyor" sözleriyle
yorumlamıştı. Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, oğluna üstü
kapalı bir yanıt verdi: "Birileri körü
körüne Cemaat düşmanlığı yaparsa, ben körü körüne Cemaat'i
savunurum."
Mehmet Ali Ilıcak Hadi Özışık'ın sorularını şöyle
yanıtlamıştı:
- Nazlı Ilıcak'ın yaptığı yayınlardan dolayı çok tepki oldu...
-Doğru bulmuyorum. Benim neye inandığım, baktığım önemli. Mesela Mesut Yılmaz beni çağırdığında, "Şu koltukta az önce Dinç Bilgin oturuyordu, şimdi sen geldin" dediğinde, "Ben Tansu Çiller'in aleyhine yazmam ama sizi desteklerim" dedim. Ben hiçbir zaman inandığım şeyin dışında bir şey konuşmam. Anneme cemaatçi diyorlarsa, kat'iyyen değil. Ama annemin duygusal bir yapısı var, bir şeye inandı mı, körü körüne.
"ANNEM ÖNCE ERDOĞAN'A KÖRÜ KÖRÜNE İNANDI, ŞİMDİ DE CEMAAT'E"
- Anneniz körü körüne mi gidiyor?
-Başka bir şeye izin vermediğine göre.
- Anneniz, dediğiniz gibi bir yapının içine girmiş, körü körüne bir mücadele veriyor.
-Ama inandığı o, nasıl bir dönem Tayyip Erdoğan'a körü körüne diyelim, inanıyordu, önceden nasıl Demirel'ciydi, annem böyle.
"ANNEM CEMAAT'E FANATİKÇE SAHİP ÇIKIYOR"
- Bugüne kadar demokrasi mücadelesi vermişti. Bu seferki çok daha farklı. Nazlı Ilıcak'ın Tayyip Erdoğan'a milletvekili yapılmamasından dolayı bir öfke duyduğundan bahsediliyor...
-Kat'iyyen böyle bir şey yok. Annem Cemaat'e onlardan çok daha fazla, fanatikçe sahip çıkıyor. Ama bunun milletvekilliğiyle alakası yok. Annem seçimden sonra Tayyip Bey'le çok görüştü. Bu dediğiniz milletvekilliği olayı tam Ergenekon başlamadan önceydi. İyi ki de milletvekili olmamış, annem milletvekili olsaydı benim hayatım kaymıştı. Bana adım attırmazdı. Tayyip Bey anneme her zaman saygısını göstermiştir.
NAZLI ILICAK'TAN OĞLU MEHMET ALİ'YE
ÜSTÜ KAPALI CEVAP
Bugün gazetesindeki köşesinde "Birileri körü körüne Cemaat
düşmanlığı yaparsa, ben körü körüne Cemaat'i savunurum"
diyen Nazlı Ilıcak, isim vermeden oğlu Mehmet Ali Ilıcak'ın
İnternethaber'e yaptığı açıklamalara yanıt verdi:
Birileri körü körüne Cemaat düşmanlığı
yaparsa, ben körü körüne Cemaat'i savunurum. Bir kere, Özel
Yetkili Mahkeme hâkimlerini ya da savcılarını neye göre "Cemaatçi"
diye damgalıyorsunuz? Bunların hepsi,
eski HSYK tarafından Özel Yetkili Mahkemeler'e atanmıştı. Bazı
davaların adil yürütülmediğini ileri sürebilirsiniz. Usul
hatalarından söz edebilirsiniz. Ama yanlışları hangi somut verilere
dayanarak Cemaat'e fatura ediyorsunuz?
Suret-i haktan görünmek için mağdurla arama mesafe
koyamam. Her türlü yasa dışı işlemin Cemaat’e mal
edilmesi, belli ki yolsuzlukları örtmeye çalışan iktidarın taktiği.
Mesela sınav soruları çalındı; Cemaat çaldı. Başbakan’ın
ofisine böcek kondu; Cemaat koydu. Usulsüz dinlemeler yapıldı;
Cemaat yaptı. Hrant Dink öldürüldü; Cemaat öldürdü. Tahşiyeciler’e
operasyon düzenlendi; Cemaat düzenledi.
“Cemaat ile ilişkiyi nasıl kuruyorsunuz” diye
sorduğunuzda, körü körüne Cemaatçi oluyorsunuz.
Keyfiliği, adaletsizliği, hukuksuzluğu, yolsuzluğu ayyuka çıkmış
insanların yanında saf tutmaktansa, “körü körüne
Cemaatçiliği” tercih ederim. Bir cadı avına hiçbir zaman
iştirak etmedim, bugün de etmem.
28 Şubat’ta körü körüne Merve Kavakçı’yı savundum;
üniversiteye gidemeyen başörtülü kızlarla protesto gösterilerine
katıldım; imam hatiplerin orta kısmının kapatılmasını, üniversiteye
gitmelerinin engellenmesini makalelerimde eleştirdim.
Tayyip Erdoğan bir şiirden dolayı mahkûm edilince, onun
yanında yer aldım. Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak için çok
eski kasetleri ortaya çıkardılar. Bu kasetlerle Erdoğan
linç edilirken, tartışma programlarında tek başıma onu savundum.
“Muhtar bile olamaz” denildiğinde, Erdoğan’a sahip çıkmakta bir an
bile tereddüt göstermedim. Çok farklı bir dünyanın
insanıydım ama dünyalarımızı birleştirdim. Onların derdi benim
derdim oldu. Onlara yapılan hakareti kendi üstüme alındım.
Bugün Cemaat şeytanlaştırılıyor. Tayyip Erdoğan, Bank
Asya’yı batırmaya çalışıyor, Cibuti’de her biri ayrı bir fedakârlık
mahsulü olan Türk okullarının kapatılması talimatını
veriyor. Fethullah Gülen’e en ağır hakaretleri yapıyor.
Yargıyı hallaç pamuğu gibi atıyor. Yolsuzlukları takip eden polis
ve yargı mensuplarına keyfi bir biçimde “Cemaatçi” yaftasını
yapıştırıyor. Birçok polis haksız yere cezaevinde; 7 aydır
iddianame yazılmadı. Bu durumda, sırf bir denge kurmak adına,
iktidarın yanı sıra Gülen Cemaati’ne de yüklenmek adil bir tavır
olur mu?
Sınav meselesine, böceğe, usulsüz dinlemelere, Tahşiye
operasyonuna, Hrant Dink cinayetine birçok yazımda temas ettim ve
“Cemaat ile ilişkiyi nasıl kuruyorsunuz” diye sordum.
Birileri, Hrant Dink’i öldürdü. Birileri böcek koydu, sınav
sorularını çaldı, usulsüz dinleme yaptı… En kolay yol, bütün
sorumluluğu Cemaat’e yüklemek ve yaratılan ağır atmosfer sayesinde,
bu konuda bir mutabakat sağlamak. Kimileri, Tayyip
Erdoğan’a güvendiği için iddialara inanıyor; kimileri bel kemiksiz
olduğundan inanmış gözüküyor; kimilerinin ise baştan beri düşmanlık
besledikleri bir Cemaat’i yıpratmak işine geliyor.
Böyle bir ortamda, evet ben körü körüne Cemaat’i
savunuyorum. Zira bizler, paralel devletle meşgulken, yolunu
bulanların hesap vermekten kaçtığını çok iyi
görüyorum.