Nâzım'ın tek avuntusu mektuplardı
Abone ol‘Komünizm propagandası yapmak’ suçuyla hapise atılan Nâzım Hikmet'in tek tessellisi yazdığı mektuplar oldu. Nâzım'ın annesine yazdığı mektuplar çok dikkat çeki
Nazım Hikmet, cezaevlerinde geçirdiği uzun yıllar
boyunca ressam annesi Celile Hanım'a çok sayıda mektup yazdı.
HÜRRİYET, yıllardır gizli kalan mektupları
açıklıyor.
Názım’ın ailesinde çok sayıda paşa,
paşazáde, milletvekili ile yazar vardı ve bu akrabalar, şairin
mahkûmiyetini rahat bir şekilde geçirebilmesi için devreye
girmişlerdi. Ama, mahkûmiyet Názım’ın ruh halini perişan ettiğinden
olacak şair bazen son derece bedbinleşecek ve annesine gönderdiği
mektuplarda ‘Anacığım, beni bir ölüyü düşünür gibi düşün. Daha
rahat edersin, daha az üzülürsün. Senin daha az üzüldüğünü bilmek
de benim için bir bahtiyarlık olur’ diyecekti. İşte bütün bu
yazışmaları bugüne kadar muhafaza eden ve Názım’ın kuzeni olan
Melekşah Arslan’dan aldığım mektuplardan bazıları...
NÁZIM Hikmet 1938’de ‘komünizm propagandası yapmak’ suçuyla
tutuklanıp 28 yıl 4 ay hapse mahkûm edilmiş, İstanbul ve Çankırı
hapishanelerinden sonra Bursa cezaevinde yatmıştı.
Názım’ın ‘İstanbullu bir paşa ailesine mensup olduğu’ hep
söylenmiştir ama, son derece geniş olan bu ailenin mensupları
hakkında pek detaylı bilgi verilmemiştir. ‘Risále-i Tevhid’
adındaki tasavvufi eserin mütercimi Názım Paşa, aslen Alman olan ve
Sultan Abdülmecid döneminde küçük bir çocukken Türkiye’ye gelip
sonradan ‘Mehmed Ali Paşa’ diye bilinen Carl Detroix, 31 Mart
ayaklanmasını bastırmak maksadıyla Selanik’ten İstanbul üzerine
yürüyen Hareket Ordusu’nun ilk kumandanı Hüseyin Hüsnü Paşa,
İstiklál Savaşı’nın önemli isimlerinden Ali Fuat Cebesoy, İttihad
ve Terakkki Partisi’nin Merkez Komitesi üyesi ve İttihadçılar’ın
İzmir Valisi Rahmi Bey, Osmanlı döneminin Hariciye Nazırlarından
Reşid Paşa, politikacı Mehmet Ali Aybar ve yazar Semih Mümtaz gibi
bir devrin önemli isimleri, Názım’ın dedeleri, dayıları, kuzenleri,
enişteleri yahut bir başka yoldan akrabaladır.
Názım ile annesi Celile Hanım’ın mektuplaşmalarından, 1940’lı
yıllarda hayatta bulunan güçlü akrabaların, şairin hapishanede
fazla sıkıntı çekmemesi için devamlı olarak teşebbüslerde
bulundukları anlaşılıyor. Ama, mahkûmiyet Názım’ın ruh halini
perişan ettiğinden olacak, şair bazen son derece bedbin bir hál
almakta ve vaziyetini mektuplarına da yansıtmaktadır.
İşte, bu mektuplardan biri. Názım, annesine Bursa hapishanesinden
1949’un 9 Ekim günü gönderdiği mektupta ‘Beni bir ölüyü düşünür
gibi düşün, daha rahat edersin, daha az üzülürsün. Senin daha az
üzüldüğünü bilmek de benim için bir bahtiyarlık olur’ diyor.
Aşağıda tam metnini verdiğim mektupta geçen isimlerin kim
olduklarını da söyleyeyim: ‘Sáre teyze’, şairin annesi Celile
Hanım’ın kızkardeşi olan ve Deli Fuad Paşalular’dan Şevket Mocan’la
evlenen Sáre Mocan’dır. ‘Nimet teyze’, Celile Hanım’ın kuzeni ve
İttihadçı Rahmi Bey’in eşi Nimet Hanım; ‘Ayşe’ ise İkinci
Abdülhamid’in başmabeyincisi Arap İzzet Paşa’nın torunu, gazeteci
Semih Mümtaz’ın kızı ve Nimet Hanım iie İttihadçı Rahmi Bey’in
gelini Ayşe Zeynep Mümtaz’dır.
İşte, Názım’ın en sonunda hapishane müdürünün ‘görülmüştür’
kaydıyla imzasının bulunduğu mektubu:
‘Anacığım,
Bundan önceki mektubunu da almış hemen cevap vermiştim. Her halde
eline ulaşmıştır. Sáre teyzeme, dediğin gibi mektup yazdım, içine
Nimet teyzeme yazdığım mektubu da koydum. Her halde kendisine
gönderir.
Ayşe’nin beni görmeğe gelmek istemesi pek hoşuma gitti. Kızcağızın
aklında fikrinde böyle bir şey yoktu her halde, sen yalvarıp
yakarmışsındır. Her ne hal ise, kızcağızı durup dururken rahatsız
ettiğimi düşünmekle beraber onu görmekten memnun da olacağım. Ah,
anacığım ‘gelecek bayramını evinde yaparsın inşallah’ diyorsun. Hiç
sanmıyorum. Çünkü, bir kere, daha bayramlarca bayram buralarda
kalacağımı biliyorum. Sonra, evim barkım mı var ki, çalacak kapım
mı var ki. Günün birinde, belki beş on yıl sonra, sakat ve göçmüş
burdan çıksam bile meskenim bekár odaları olacak. Ne diye bunları
sana yazıyorum? Alışasın diye, hayale kapılmıyasın diye. Beni, bir
kere ölmüş farzetsen, bunu kabul etsen, acısına bir kere katlanmış
olursun ve her acı gibi bu da geçer, sonra alışırsın. Acılara ancak
hapiste alışılmıyor, hapiste insan hiçbir şeyi unutamıyor, halbuki
dışardaki insanlar için unutulmıyacak, alışılmayacak acı
yoktur.
Bütün bunları sana, hakikati olduğu gibi görmen, hayallere kapılıp
boşu boşuna üzülmemen için yazıyorum. Farzet ki, ben öldüm. Beni
bir ölüyü düşünür gibi düşün, daha rahat edersin, daha az
üzülürsün. Senin daha az üzüldüğünü bilmek de benim için bir
bahtiyarlık olur.
İşte böyle anacığım. Ellerinden öperim, Nimet teyzemin gönderdiği
parayı aldım. Dedim ya, kendisine Sáre teyze eliyle mektup da
yolladım. Bir kere daha ellerinden öperim.
Oğlun
Názım’
Eski İttihadçılar, Názım için devreye girmişlerdi
NÁZIM’ın annesi Celile Hanım, kuzeni Nimet Hanım’a 5 Haziran
1943’te yazdığı mektupta Nimet Hanım’ın kocası İttihadçı Rahmi
Bey’in Názım’ın Bursa hapishanesinde rahat edebilmesi için
yaptıklarına teşekkür ediyor.
Mektupta bahsi geçen ‘Piraye’ Názım’ın o zamanki eşi; ‘Seyda’,
Celile Hanım’ın kızı yani Názım’ın kızkardeşi Samiye Hanım’ın
kocası; ‘Paşa’ denilen kişi Ali Fuad Cebesoy, ‘enişte’ ise
İttihadçı Rahmi Bey’dir.
‘Sevgili kardeşim,
Piraye dün bize geldi. On gündür Bursa’dan dönmüş fakat çocuğu
hasta olduğundan bana gelememiş. Biz telefon ettik, evde yok
dediler. Yeri uzak olduğundan bulamayız korkusundan habersiz
gitmiyoruz. Netice-i kelám, Názım’ın karısıyla size gönderdiği
teşekkür mektuplarını geç yolluyorum.
Eniştemin mektubunu vali bey hemen alamamış, o aralık Ankara’da
imiş. Son, Názım’ın karısına yazdığı mektupta vali beyin
hapishaneyi gezmek bahanesiyle cezaevine geldiğini, Názım’la
konuştuğunu ve ona ‘Rahmi Bey sizin neniz oluyor?’ diye sorduğunu
ve işinin düzeldiğini yazıyormuş.
Sevgili kardeşim, eniştemin ve senin sayenizde, oğlumun biraz rahat
ettiğinin haberi beni çok sevindirdi, binlerce teşekkürler. Belki
istemezsiniz diye saygı sayıyor, size doğrudan doğruya mektup
yazmıyor. Bunun için de teşekkür mektupları geç kalıyor.
Seyda, haftada bir eve geliyor. Güya bu ayın on beşinde terhis
oluyor. İzmit’e gidecek. Niyeti de, senelik iznini 1 Temmuz’da
alacak, tekrar bir ay için buraya dönecek.
Bana gelince, bu günlerde yine fenalığım üzerimde. Bir iláç
alıyorum, bir ay rahat ediyorum, sonra yavaş yavaş yine
fenalaşıyorum. Annem, Ankara’da imiş. Paşa’dan aldığım bir mektupta
gözünden ameliyat olacak diyor.
Sevgili kardeşim, mektubumu kesiyorum. İnşaallah, eniştem artık eve
dönmüştür. Lutfen kendisine teşekkürlerimi tekrar et, arz-ı ihtiram
ederim. Teyzemin ellerinden, senin de maişlerinden binlerce
öperim.
Ablan
Celile’
YARIN: ‘Anne, beni görmeye gelip perişan olma’
Haber: Murat Bardakçı
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr