Namus Kumkumaları!

Namus kumkuması ne anlama geliyor izah edeyim; Ahlaki değerleri kendine göre değerlendirip, yontup, eğip/büküp, her önüne gelenin de uymasını isteyen ve müdahale eden, kanaat önderleri(!)

Ayla ÖZYURT aylaozyurt@internethaber.com

Namus kumkuması ne anlama geliyor izah edeyim; Ahlaki değerleri kendine göre değerlendirip, yontup, eğip/büküp, her önüne gelenin de uymasını isteyen ve müdahale eden, kanaat önderleri(!)

Biliyorum ki, asla yabancı değilsiniz bu deyime, sabah akşam bunlarla yatıp kalkıyorsunuz, bünye alışık velhasıl…

Daha ileri gideyim; ülkemizdeki siyasi kutuplaşmaların, ötekileştirmelerin de altında yatan sebeplerden en mühimi, kanaat önderlerinin gün geçtikçe, kendinden daha emin, yanlışı yine yanlışla beslemesindendir derim.

Bendeniz altını çize çize diyorum ki; namus kumkumaları, yaptıklarının yanlış olduğunu anlayana kadar, bu zihniyet değişene kadar, kimseye rahat yok!

Ufukta, güzel günler var mı?

Bu bağlamda zor ki zor…

Namus kumkumalarını, sokakta, deniz otobüsünde, metroda, orda burda şurda, görmeniz ve dahi fark etmeniz için, farkındalık özelliğine de sahip olmanız gerekmiyor.

Öyle ki; bakışlarıyla, vücut dilleriyle barizler…

Daha da önemlisi ve en vahim olanı; toplumun önemli bir çoğunluğunu oluşturan bu namus kumkumalarının farkında olan ülke yönetiminin, bunun ziyadesiyle bilincinde olup, söz konusu kitleye, tam da bu noktadan şırıngayla, istedikleri karışımı zerketmesi sonucu, ortaya çıkan tek tip, provokatör, kendini güncellemeyi günah addeden ve dahi gün be gün gündemi rahat bırakmayan; “artık sıra bizde” diyen, şahsi görüşüm; dünya yerle bir olsa kafa yapısını değiştirmeyecek insancıklar… En vahimi!

Ortadan ikiye bölünen toplum, kendilerine rağmen sevgi,saygı, kardeşlik havası içinde varlığını sürdürebilir mi?

Evet dersek, bulunduğumuz yüzyıla uymayan, salaklık derecesindeki iyi niyetimizle eriyip gideriz.

Şimdi yüksek müsaadenizle, Vali’nin söyleyip/söylemediği, büyük ihtimal söylediği, yılan hikayesine dönen, ‘gavat’ kelimesi ve buna karşı oluşan tepkileri, farklı bi pencereden irdelemek istiyorum…

Namus kavramı içinde yuvarlandığımızdan, buna müteakip, bu kavramın uzantısında küfür türevleri üretmekte dünya markası olduğumuzu belirtmek istiyorum öncesinde…

Akabinde, birbirine sinirlenen, öfkelenen yurdum insanı, karşısındakini en yumuşak yerinden yani bel altından vurarak, bi nevi meditasyon yapıyor, rahatlıyor, öfke katsayısı düşüşe geçiyor… Yediden yetmişe bu böyle…

İtiraz eden var mı?

Yok. Peki…

Sorarım size, küfür diyerek altını çizdiğimiz kelimeleri günde kaç defa duyuyoruz?

Bir çok defa…

O halde şunu netleştirelim; hangi mevki ve statüde olursa olsun, toplumumuzda, sinir ve öfke anında, karşısındakini en hassas yerinden vurmak bir nevi şartlı refleksdir. Alışılmıştır.

Burada yine karşımıza namus kavramı çıkıyor…

Hal böyle iken;

Başbakan’ın; Kılıçdaroğlu’na; “ananı…” ile başlayan enerjik ayarı, Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a, işte efenim bi yerlerde “kadınları dikizliyor” tarzında düşük ayarı, Vali’nin, bir vatandaşa, “gavat” şeklinde ‘ağır ayarı’ gördüğünüz gibi birbiriyle kıyasıya yarışır kıvamdadır…

Eeeeee?

Alışmadık mı?

Toplumumuzda, çoğunlukla er kişilerin, kadın üzerinden yapılan namus şeysinin, birbirlerini yere yapıştırmak için kullandığını, bilmiyor muyuz?

Hadi, kadınların da bu konuda erkekleri aratmadığı, başka bir yazı konusu olsun…

Vali; “gavat” demeseydi, “hey dostum sakin ol” deseydi, alışık olmadığımız bir davranış modeli olduğundan, bünye kaldırmadı deyip, prostesto hakkımız doğardı…

Daha fazla uzatmak istemiyorum;

Gündemi, siyaseti, sabah akşam ti’ye almamız; aynı şeyler etrafında döndüğümüzden, kendimizi bıkmadan usanmadan tekrarlamamızdan...

Türkiye gündemini sürekli meşgule alan; “Kim ne giymiş, kim ne söylemiş!” sorunsalımız yüzünden, gerçekleri kaçırıyor olamaz mıyız?

Kendi adıma; kitabın bu sayfasını, yüzlerce kez okumaktan sıkıldım artık, sayfayı çevirmek istiyorum…