Mutlu'dan başkanlara veryansın

Abone ol

Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, Sabah gazetesine ilan yağdıran belediye başkanlarını halk parasıyla yağcılık yapmakla suçladı

Mutlu "Belediye başkanları, kimin parasıyla yağcılık yapıyor?" başlıklı yazısında belediye başkanlarını ağır bir dille eleştirdi:

Yazı : Mustafa MUTLU
www.vatanim.com.tr


Sabah Gazetesi bir süre önce Sabah Ankara isimli ücretsiz bir ek vermeye başladı.

Bu ekin yayın yönetmenliğine de gazetenin eski Adana Bölge Temsilcisi Ersin Ramoğlu getirildi.

Meslektaşıma yeni görevinde başarılar diliyorum.

Gelelim işin ilginç yanına:

Yayın hayatına başlamasıyla, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı belediyelerimizin başkanları bu ilaveye ilan yağdırır oldu.

Ersin Ramoğlu'na övgüler düzdüler, Sabah Ankara'ya uzun yayın hayatı dilediler.

Benim görebildiğim ilk ilan bu ilavenin 16 Aralık tarihli sayısındaki Adana Büyükşehir Belediye Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Aytaç Durak'a aitti ve tam sayfaydı.

Aynı gün Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan'ın da yarım sayfa "kutlama" ilanı yayınlandı.

Bu maratona daha sonra diğer il ve ilçelerin belediye başkanları da katıldı.

17 Aralık tarihli ilavede Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey'in tam, 19 Aralık'ta ise Yüreğir Belediye Başkanı Ömer Topçu ile Gaziantep Şehit Kamil Belediye Başkanı Metin Özaslan'ın yarımşar, Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'nün çeyrek sayfa ilanları yayınlandı.

Şimdi sormak istiyorum; acaba bu sayın başkanlar "kişisel ilişki" nedeniyle verdikleri bu ilanlara kaç para ödedi?

Ve daha da önemlisi; bu para kendi ceplerinden mi çıktı yoksa faturalar başkanı bulundukları belediyelere, birliklere mi kesildi?

Eğer ilanların bedeli, çoğu "ödeme güçlüğü" çeken belediyeler tarafından verildiyse, bunun hesabını soracak bir Allah'ın kulu yok mu?

Gündem belirleyen gazete hangisi?
Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz dünkü yazısında, "Son aylarda Türkiye hep Hürriyet manşetlerinin gündeme soktuğu konuları tartıştı. Bu Hürriyet ile 'diğerleri' arasındaki farkın giderek açıldığını gösteriyor" demiş.

Mehmet Yılmaz'la yarışa girecek halim yok. Ama sadece şu son bir haftadan örnek vereyim:

VATAN'ın 18 Aralık Pazar günkü sürmanşeti Kuzey Irak'ta başlarına çuval geçirilen Türk askerlerine tercümanlık yapan iki Türk'ün ABD'ye sığındıklarını anlatıyordu. Bu haber VATAN'ın o günkü tüm baskılarında vardı; yani Hakkari'deki VATAN okuru bile okuma şansı buldu.

Ama o haber aynı gün "diğer" gazetelere tek satır bile giremedi.

Hürriyet ise sadece İstanbul'un Avrupa yakası baskılarına yetiştirebildi.

Şimdi Türkiye günlerdir bu olayı konuşuyor. Refikimiz Hürriyet bile dünkü manşetini bu konuya ayırmıştı.

Gelelim ikinci örneğe:

20 Aralık Salı günkü "dokuz sütuna manşet"imiz ise, "Gavur İzmir polemiği"ydi...

Başbakan'ın AKP İzmir İl Örgütü'nün toplantısında söylediği sözleri bir tek VATAN manşete taşıdı. Bu da yetmedi, başyazarımız Güngör Mengi de o günkü yazısını bu konuya ayırdı.

Peki diğer gazeteler ne yaptı?

Hemen söyleyeyim:

Mehmet Y. Yılmaz'ın "gündem belirleyerek arayı açtığını" iddia ettiği gazetesi, bu çok önemli haberi birinci sayfanın en altlarından tek sütun gördü.

Sabah ve Milliyet de birinci sayfalarının en dibinde kullandılar aynı haberi.

Bir de dünkü gazetelere bakalım:

VATAN'da Güngör Mengi, Zülfü Livaneli, Mustafa Mutlu ve Haşmet Babaoğlu, Hürriyet'te Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan, Sabah'ta Yılmaz Özdil, Emre Aköz, İlker Sarıer, Milliyet'te Ece Temelkuran ve Güneri Civaoğlu "Gavur İzmir"i yazdı...

Sadece biz yazarlar değil; bütün Türkiye iki gündür bu sözleri konuşuyor, tartışıyor!



***

Dediğim gibi bu iki somut örnek sadece son beş günü kapsıyor.

Mehmet Y. Yılmaz isterse daha da geriye döneriz ve aynı araştırmayı birlikte yapabiliriz...

Bakalım o zaman da aynı düşüncede olacak mı?

Gizli kamera ve hademe cerrahlar!
Televizyoncu kardeşim Mehmet Ali Önel, Star televizyonunda önceki akşam yaynlanan Deşifre'de yine büyük bir habercilik başarısına imza attı.

Bazı devlet hastanelerinin acil servislerine gizli kamera sokarak, yaşanan rezaleti gözler önüne serdi. "Hademe cerrahlar"ın yaptıkları operasyonları tek tek belgeledi.

Sakın ola ki kimse faturayı bu garibanlara ya da çaresizlikten onları bu tür işlerde çalıştırmak zorunda kalan hastane yöneticilerine kesmeye kalkışmasın.

Suçun büyüğü hastaneleri doktorsuz, hastabakıcısız, hemşiresiz, ilaçsız ve aletsiz bırakan devlette!


***

Gelelim olayın bir başka cephesine:

Çocuk yuvalarındaki rezaleti ortaya çıkarmak için gizli kamera kullanan ve bu nedenle hakkında dava açılan Mehmet Ali Önel, eminim ki bu son haberi yüzünden de mahkemelik olacak!

Özel hayata ilişkin konularda gizli kamera kullanılmasına ben de karşıyım ama eğer bu tür toplumsal konularda da yasak sürerse kaç haberci Mehmet Ali kadar cesur davranabilir? O zaman da bu rezaletler kamuoyunun gündemine nasıl getirilebilir?

Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek:

Gelin; yeni Türk Ceza Kanunu'ndaki şu "gizli kamera yasağı"nı bir kez daha gözden geçirin!

Günün Önemli Haberleri