Mutlaka okuyun!

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

10 yılda, 1 kitap düşüyor her birimize…

 

Yanlış okumadınız!

 

Bu kadar okuyoruz…

 

Bağımsız Eğitimciler Sendikası"nın AR-GE bölümü tarafından hazırlanan "Türkiye'nin Okuma Alışkanlığı" adlı rapora göre on yılda, bir kitap bitiriyoruz…

 

Yani özetle, “okuma alışkanlığı” adlı bir alışkanlığımız yok…

 

Sıralamada Afrika ülkelerinin bile gerisindeyiz…

 

İhtiyaçlarımız listesinde 235 numarada kitap var…

 

Korkunç!

 

Düşünebiliyor musunuz?

 

(Okuyorsanız düşünebilirsiniz.)

 

 

Bu gerçeği bilmek için araştırmaya da rapora da gerek yok aslında…

 

Şöyle dönüp Türkiye"nin içinde bulunduğu duruma bakarsanız, insanların okuma alışkanlığı olmadığını, öğrenmek istediklerini genellikle bir bilene(!) danıştıklarını, kendi düşünceleri yerine başkalarınınkine sarıldıklarını görebilirsiniz.

 

Bu yüzden de ileriye adım atmak isterken, neden geriye doğru gittiğimizi anlamanız zor olmaz…

 

Okumak yerine, bir hocaya danışanların, kitaba verilecek parayı “gereksiz” görenlerin, okuma ihtiyacı gibi bir ihtiyacın “saçma” olduğunu düşünenlerin, kitabı eline aldığında “sayfa sayısı” ile ilgilenenlerin bolca bulunduğu bir memlekette yaşıyoruz.

 

Çok üzücü…

 

Büyük önderimiz Atatürk, kitap okumanın önemini vurgulayan şu ibret dolu sırrını paylaşmış yıllar önce:

 

Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim, bu gün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım".

 

(Kim bilir belki bugünleri gördü o engin öngörüsüyle.)

 

Bize bıraktığı büyük mirasın yanında, ne büyük ve ne anlamlı bir mesaj…

 

Anlayabilene!

 

Okumayan bir toplumun, her zaman bir çobana ihtiyacı vardır ve bir çobanın da mutlaka koyun sürüsüne!

 

Koyun sürüsüne dâhil olmamak için elimize geçen her yazılı belgeyi okumak, anlamak ve üzerinde düşünmek zorundayız…

 

Tabii güdülmek hoşunuza gitmiyorsa!

 

Cehaletten daha uygun bir durum olabilir mi insanları sürüleştirmek için?

 

Ayakta kalmak için, cahil kalmamak için, yaşadığımız ülkeye faydalı olabilmek için, anlayarak okumaktan başka çaremiz yok…

 

Karanlıktan aydınlığa çıkabilmenin, “özgür birey” olabilmenin, katılımcı olmanın, düşünebilmenin, anlatabilmenin, anlayabilmenin, tartışabilmenin, dinleyebilmenin, hoşgörüyle yaklaşabilmenin, sevebilmenin, önyargılardan uzaklaşabilmenin tek çaresi…

 

Okumak, okumak, okumak…

 

Mutlaka okuyun…