Muta nikahı nedir nasıl kıyılır dinen haram mı
Abone olMuta nikahı nedir? Muta nikahı nasıl kıyılır? Dinen bir sakıncası var mıdır? Mezheplerin bakışı nasıldır? Muta nikahının süresi ne kadardır? Muta nikahıyla ilgili merak edilen soruların yanıtı haberimizde.
Muta nikahı nedir? Muta nikahı nasıl kıyılır? Dinen bir
sakıncası var mıdır? Mezheplerin bakışı nasıldır? Muta nikahının
süresi ne kadardır? Şii mezhebinde Muta nikahı için erkek ve kadın
belirli bir süre ve ücret karşılığında anlaşırlar.
Şii mezhebinde Müt'a nikahı için erkek ve kadın belirli bir süre ve ücret karşılığında anlaşırlar. Bu evliliğin süresi en az bir cinsel birleşme kadar, en çok 99 sene olabilir.
Erkek, rızası olan kadına, "Beni (...) (aylık) bir zaman için müt'alandır" veya " (...) kadar para karşılığında seninle müt'alandım" der. Müt'a nikahı ile evlenen kadın, nikahın süresi ne kadar olursa olsun mirastan hak iddia edemez.
Müt'a nikahı ile evlenen erkek, sonradan normal nikahın şartlarını yerine getirip bu kadını sürekli eş olarak alabilir.
Sözlükte "kendisinden faydalanılan şey" anlamına gelen müt'a,
bir fıkıh terimi olarak, boşanma veya evliliğin feshinden sonra
kocanın, kadına verdiği elbise ve benzeri hediyeye denir.
"Bir de harp esiri olarak elinize geçen cariyeler dışında, evli kadınlarla evlenmeniz Allah yazısı olarak haramdır. Bunların dışındakileri ise, zinadan kaçınıp namuslu yaşamak üzere mallarınızla istemeniz size helal kılındı. O halde hangisiyle nikah ile münasebette bulundunuzsa mehirlerini kendilerine bir farz olarak verin. O mehri kesiştikten sonra aranızda bir değişiklik yapmak hususunda anlaşmanızda da size bir günah yoktur. Her zaman Allah hakkıyla bilen mutlak hüküm sahibidir." (4:24)
Caeteni, Taberi ve İbn Kesir’i kaynak göstermek suretiyle Muhammed’in Esma bt. Numan'la nikahlandıktan sonra müt'a verdiğini kaydeder.
Muhammed, Esma bt. Numan ile nikah yapmış, ancak bu kadının vücudunda beyaz lekeler olduğunu ve bunun kendisinden gizlendiğini görmüş, bunun üzerine ona “müt'a” vermek suretiyle onu bırakmıştır. Taberi bu olayı şu şekilde anlatır: “Rasulullah Esma bt. Numan ile evlendi. Gerdeğe girdiğinde onda beyazlık gördü. Bunun üzerine ona müt'a verdi, giyindirdi ve ailesine geri gönderdi.”
Muhammed’in müt'a verdiği diğer kadın ise Kilab kabilesinden Aliye bt. Zabyan’dır. Taberi’nin ifadesi şöyledir: “Rasulullah, Benu Ebi Bekir İbn Kilab kabilesinden Aliye ile evlendi, sonra ona müt'a verdi ve onu bıraktı."
Ancak İbn Mace'ye göre Muhammed kadınlarla normal nikah yapmış ve onların bazılarında kusur görünce dokunmadan boşamıştır. Rivayetlerde, mut'a olarak geçen de, boşanma sırasında verdiği hediyedir ve böylece Bakara suresi 236. ayete uygun hareket etmiştir; "Nikahtan sonra henüz dokunulmadan veya onlar için belli bir mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız bunda size günah yoktur. Bu durumda onları faydalandırın."
Bu yorum rivayetlerdeki nikahın müt'a ile başladığı ifadelerinin bulunmaması, nikahın sonlanması sırasında mut'a verildiği ifadesiyle desteklenir.
Mezheplerin bakış açısı
Bazı hadislerde İslam'ın ilk dönemlerinde Mut'aya Müslüman
askerlerin ve Muhammed'in de başvurduğu kaydedilmektedir. Ancak bu
hadislerin yorumlarında bu yönteme Muhammed'in de başvurması,
sonradan yasaklanmış olma veya olmama durumu tartışmalıdır.
Başlangıçta İslam toplumunda uygulandığı konusunda tartışma
bulunmayan bu nikahın daha sonra Şiiler yasaklanmadığı, Sünniler
ise yasaklandığı iddiasındadırlar.
Şiilik'te
Bazı Şii mezheplerinde Müt'a ile ilgili ayetin neshedilmediği ileri
sürülerek şeriata uygun görülür. Rafizilik'te de mut'aya izin
verilmiştir. Bunun yanında Şia'nın önemli kollarından biri olan
Zeydiyye mezhebinde, Nusayrilik'te ve Alevilik'te de batıl kabul
edilir ve uygulanmaz.
Şiiler ve Rafiziler müt'a nikahını uygularlar. Anadolu Aleviliğinde ve Şia'nın önemli kollarından biri olan Zeydiyye mezhebinde müt'a nikahının batıl olduğuna inanılır.
Şiiler müt'a nikahı konusunda Nisa suresinin 24.ayetini delil olarak sunarlar. Şîa yorumuna göre, Nisâ sûresinin bu âyetde geçen ve Türkçeye "faydalanmak" olarak çevrilmiş kelimesinin kökünden gelmektedir.
Şiilerin hadis anlayışları de sünnilerden farklıdır ve sünni kaynaklarda kaydedilen hadisler yerine sadece Ehl-i beyt kanalıyla nakledilen hadisleri referans alırlar. Bu hadislerden bir örnek; "Yüce Allah, müt'a ettikten sonra gusül eden bir erkeğin gusül suyunun her damlasından yetmiş melek yaratır ve bu melekler kıyamet gününe kadar ona istiğfâr ederler ve kıyamet gününe kadar müt'ayı inkâr edenlere de lânet ederler."
Sünnilik'te
Müt'a nikahı günümüzde bütün Sünni mezheblerinde zina olarak
tanımlanır ve haram kabul edilir.[1] Muhammed, İslam'ın ilk
dönemlerinde müt'a nikahına izin vermiş, daha sonra vahiylere
dayandırarak yasaklamıştır: "Ey insanlar, ben müt'a nikahı ile
kadınlardan faydalanmanız için izin vermiştim. Şüphe yok ki Allah,
kıyamete kadar bunu muhakkak haram kılmıştır. Kimin yanında
bunlardan bir kadın varsa hemen onu serbest bıraksın, onlara
verdiği şeylerden hiçbir şeyi geri almasın."
Rivayetlere göre Mü'minûn sûresinin 6 ve 7. âyetlerinin nazil olması üzerine, müt'a nikahı kesin olarak haram kılınmıştır.
Ashab'dan, tabiinden ve müçtehitlerden, bu tür nikahı kabul eden kimse yoktur. İbn-i Abbas'dan rivayetle Ali bin Ebu Talib şöyle demiştir : "Rasulullah müt'a nikahından ve ehil eşeklerin etlerini yemekten Hayber'in fetih günü bizleri men etti." Ömer de, hilafeti döneminde müt'a nikahını zina kabul ederek, yasaklamıştır.
Eleştiriler
Ücret karşılığı belirli bir süre birlikte yaşama ve cinsel
birlikteliği kapsayan Mut'a uygulamasını nikah ile ilişkilendirmek
zorlama bir yorum olsa gerekir.Ticari bir anlaşmaya benzeyen Mut'a
sözleşmeli evliliklerle benzerlikler taşıyabilir, ancak mut'ayı
geleneksel evlilik kurumu ile ilişkilendirmek, anlaşma karşılığı
verilen ücreti de evlilikteki mehir olayı ile bağlantılamak
sosyolojik gerçeklerle ve nesnellikle bağdaşmayan bir durumdur.
İbn Abbas'a kadınların mut'asını (mut'a nikahı ile kadınlardan faydalanmayı) sordum, buna izin ve ruhsat verildiğini bildirdi. Bir hizmetçisi kendisine: "Bu sıkıntılı hallerde, kadının az olduğu durumlarda ve benzerlerinde söz konusu olsa gerek değil mi?" diye sorunca İbn Abbas "Evet öyledir" cevabını vermiştir.