Can
Dündar"ın Mustafa"sını henüz
izlemedim…
Ama
izleyeceğim…
İzlemediğim bir belgesel
hakkında kötü şeyler yazacak değilim, izleyince hakkında ne
düşündüğümü de yazarım…
Ama benim kafama da
takılan bir sürü şey var…
Belgeseli izleyenlerin ve
izlemeyenlerin takıldığı ortak konular…
Atatürk"ün rakı içmesi mesela…
Zaten yıllardır, Atatürk"ü
sevmeyen kesimin ağzında pelesenk olmuş bir şey değil miydi
bu?
Atatürk"ün içki içtiğini her fırsatta dillendiriyorlardı… Sanki ayıp
bir şeymiş gibi…
Bu kadar ön plana
çıkarılması doğru muydu bilemiyorum ama gizli bir şey
değil.
İçmiş mi?
İçmiş…
E ne var bunda?
İkincisi, Atatürk günde üç
paket sigara içermiş…
Olabilir…
Memleket elden gidiyordu,
memleket!
Onca sıkıntının arasında
kaç adet sigara içtiğini sayacak vakti mi vardı Ata"nın…
Günde üç paket içmiş
mi?
Diyelim ki
içmiş…
E ne var bunda?
Bunlara pek takılmadım
aslında…
En çok takıldığım,
Atatürk"ün “karanlıktan korkması” meselesine takanlar
oldu…
Atatürk belgeselde
diyormuş ki: “Karanlıkta yatamam çocuk!”
Ben bu cümleyi çok
sevdim…
Mutlaka gidip izleyeceğim
belgeseli, o zaman daha net anlayacağım ama…
Bu cümlenin ne anlama
geldiğini düşünüyorum…
Hatırlayın, o esnada ne
çok “karanlık” vardı etrafında…
Vatanını satan, ahlaksız,
dönek, yurt savunmasından bihaber bir sürü
“karanlık” yok muydu?
Atatürk"ün karanlıkta uyuyamaması
normaldi.
O
aydınlığı seviyordu.
Onun, “karanlıkta
uyuyamadığı için”, bu ülkeyi
karanlıklardan kurtarıp aydınlığa çıkardığını çok iyi
biliyorum…
Ve onun ilkelerini
yaşatmaya çalıştığımız ama zorlandığımız, Cumhuriyet"in ilan
edildiği günden beri ilk kez bu kadar karanlığa gömüldüğü bir
zamanda itiraf edeyim ki bu “karanlıktan” ben de çok
korkuyorum.
Ben de bu “karanlığı”
sevmiyorum.
İşte bu yüzden, aydınlık
bir yarın için Atatürk ilkelerinin ışığına çok ihtiyacımız
var…
Zaman,
karanlıktan korkma zamanı…
Belki de Can
Dündar bunu anlatmak istemiştir!