Mustafa Varank 15 Temmuz şehidi ağabeyini anlattı
Abone olCumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank, AK Parti'nin "Türkiye Bülteni" dergisinin 15 Temmuz özel sayısında, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında şehit olan ağabeyi Prof. Dr. İlhan Varank'ı anlattı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimini engellemeye
çalışırken şehit olan Prof. Dr. İlhan Varank'ın kardeşi,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Büyükelçi
Mustafa Varank, "Ailemizin, şehit aileleri ve gazi
kardeşlerimizin en büyük dileği, darbeyi gerçekleştiren başta
Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri olmak üzere bu darbeye iştirak
eden, destek veren, katkı sağlayan bütün millet düşmanları ve vatan
hainlerinin hakkıyla en ağır şekilde cezalandırılmasıdır."
ifadesini kullandı.
Varank, AK Parti'nin "Türkiye Bülteni" dergisinin 15 Temmuz özel sayısında, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında şehit olan ağabeyi Prof. Dr. İlhan Varank'ı anlattı.
Trabzon'un Of ilçesi kökenli bir aile olduklarını belirten Varank, "Babamlar ilk Of'tan Zonguldak'a yerleşmişler. Rahmetli ağabeyim 1971 yılında orada doğmuş, daha sonra İstanbul'a gelmişler. Uzun yıllar Yedikule'de oturduk. Ağabeyim Yedikule İlkokulunu bitirdi, daha sonra bir süre Kur'an kursuna devam etti. Hafızlık çalıştı, fakat bitiremedi. Daha sonra Şehremini Lisesine devam etti. Uludağ Üniversitesi Necati Bey Eğitim Fakültesi Matematik Öğretmenliği Bölümünde lisans eğitimini tamamladı." ifadelerini kullandı.
Ağabeyinin lisans eğitiminin ardından kazandığı Milli Eğitim bursuyla ABD'ye gittiğini, Ohio State Üniversitesinde Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi-Performans Teknolojileri Bölümünde yüksek lisans yaptığını, aynı alanda doktorasını Florida State Üniversitesinde tamamladığını belirten Varank, "Türkiye'ye döndükten sonra Afyon Kocatepe Üniversitesinde hocalık yapmaya başladı. Hem Afyon Kocatepe Üniversitesi hem de daha sonra çalıştığı Yıldız Teknik Üniversitesinde uzun yıllar Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölüm başkanlığı yaptı. Türkiye'de Öğretim Teknolojileri Eğitimi alanında çok az sayıdaki profesörden biriydi." görüşlerini paylaştı.
Varank, ağabeyinin alanında onlarca seminer, makale, kitap ve
akademik çalışması bulunduğunu belirterek, "Sıfatlara ve unvanlara
asla takılmayan, mütevazi bir kişiliği vardı, bunun için
öğrencileri, asistanları, çalışma arkadaşları tarafından çok
sevilen bir hocaydı. Bunda gündelik hayatın içinde büyümüş
olmasının da etkisi vardı." ifadesini kullandı.
Ağabeyinin yatılı okulda okuduğunu, babalarının ticareti sebebiyle vaktini Mahmutpaşa'da dükkanda geçirdiğini anlatan Varank, "Cesur ve haksızlığa tahammülü olmayan bir kişiliği vardı. Bir haksızlık olduğu zaman, bir yanlışlık gördüğü zaman asla kabullenmezdi. Kendisini sinirli görebileceğiniz tek zaman bir haksızlıkla muhatap olduğu zamanlar olabilirdi. Yardımsever bir insandı. Kendi konularını hiç gündem yapmazdı ama öğrencileri için arar sorar, elinden geleni yapmaya çalışır, takipçisi olurdu." dedi.
MESAJI GÖRSEM BELKİ ARAR SON KEZ GÖRÜŞME FIRSATI
BULABİLİRDİM
FETÖ'nün darbe girişimi ve ağabeyinin şehit haberini almasına
ilişkin soru üzerine Varank, söz konusu dönemde birkaç günlük tatil
için Antalya'da olduğunu anlattı.
Darbe girişiminin ardından çok yoğun telefon trafiğinin başladığını aktaran Varank, şunları kaydetti:
"İlgili arkadaşlarla, gelen bilgiler, yapılması gerekenler ve alınan tedbirlerle alakalı sürekli irtibat halinde olduğumuzdan telefonum neredeyse hiç kapanmıyordu. Bu esnada, rahmetli ağabeyimin daha sokağa çıkmadan, muhtemelen sürekli meşgul olduğu için, telefonuma yolladığı 'iyi misiniz?' mesajını ve aile grubumuzda eşime yazdığı 'dikkatli olun' mesajlarını görmemişim bile. Mesajı görsem belki arar, son kez görüşme fırsatı bulabilirdim ama nasip olmadı. Gecenin ilerleyen saatlerinde Sağlık Bakanımızın özel kalemi aradı, 'Mustafa Ağabey, ağabeyinizle ilgili bir bilgi geldi ama şu an ne olduğunu bilmiyoruz, bir gelişme olursa ben haber edeceğim, bir kontrol edin ağabey isterseniz' dedi. Hiç beklemediğim bir durumdu. Hemen ağabeyimin telefonunu aradım. Telefonu yabancı bir ses açtı. 'Ağabey bu telefonun sahibi çok yiğit bir ağabeydi. Biraz önce vuruldu, götürdüler, telefonu burada kaldı. İstanbul Belediyesinin önündeyiz asker bizi tarıyor' dedi. Şok olmuştum, 'Öldü mü, ağabeyim yaşıyor mu, nereye götürdüler' diye sordum fakat telefonu açan da bilmiyordu. Daha sonra rahmetli ağabeyimin şehadet haberini aldım. Vurulduktan sonra vatandaşların yardımıyla bir araçla Vakıf Gureba Hastanesine götürülmüş ve orada rahmetli olmuş."
ŞEHİTLİK MERTEBESİNE ULAŞMIŞ OLMALARI BİZİ
GURURLANDIRIYOR
Sonradan ağabeyinin üniversitedeki Whatsapp grubunda darbeye nasıl
bir tepki verilmesi konusunda yazışan çalışma arkadaşlarına, "Biz
korkarsak herkes korkar. Ben dışarı çıkacağım" yazdığını
öğrendiklerini belirten Varank, ağabeyinin önce Vatan Caddesi'ne
giderek Emniyet Müdürlüğünü teslim almaya çalışan darbecileri güçlü
bir direnişle püskürttüklerini söyledi.
Ağabeyinin bulunduğu grubun, sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesine giderek belediyeyi işgal eden darbecilerle mücadele etmeye başladığını anlatan Varank, şöyle devam etti:
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Şehzadebaşı Meydanı İstanbul'da diğer direniş noktalarına göre fazla şehidi olan darbenin sembol mekanlarından bir tanesi. Rahmetli ağabeyim Şehzadebaşı Camii'ni çok severdi. Fırsat buldukça Şehzadebaşı Camii'ne giderdi. Özellikle ramazan ayında teravih namazlarını ve son on gün teheccüd namazlarını orada kılmaya çalışırdı. Allah-u Teala ona şehadeti, sevdiği bir mekanda nasip etti. Şu anda da o sevdiği mekanda şehit olduğu yerde, Şehzadebaşı Camii haziresinde yatıyor. Biz şehadetin en yüce makam olduğuna inanıyoruz, bu sebeple Müslümanın ölürken şehitlik makamına ulaşması bir nasip işi. Allah bu yüce makamı her kuluna nasip etmiyor. Elbette ayrılık bizim için bir hüzün, insan sevdiğinden ayrı kaldığında mahzun oluyor. Elbette kahpece silahlarıyla, bombalarıyla hayatlarına son verdikleri en sevdiğiniz varlıkların cansız bedenlerini kendi ellerinizle mezara yerleştirmek tarifsiz bir acı. Fakat haince milletimize silah doğrultup milletimizin canına, malına kasteden bu aşağılık darbecilere karşı büyük bir kahramanlıkla mücadele ederken, şehitlik mertebesine ulaşmış olmaları bizi gururlandırıyor, bir nebze olsun acımızı hafifletiyor."
ŞEHİT AİLESİ OLARAK BEKLENTİSİ
Şehit ailesi olarak bundan sonraki sürece ilişkin beklentisi
sorulan Varank, "Ailemizin, şehit aileleri ve gazi kardeşlerimizin
en büyük dileği, darbeyi gerçekleştiren başta Fetullahçı Terör
Örgütü üyeleri olmak üzere bu darbeye iştirak eden, destek veren,
katkı sağlayan bütün millet düşmanları ve vatan hainlerinin
hakkıyla en ağır şekilde cezalandırılmasıdır." yanıtını verdi.
Bir güruhun herkesin gözü önünde yaşanan, failleri ayan beyan ortada olan aşağılık darbe girişiminin faillerini gölgelemek, insanların aklını karıştırarak katilleri temize çıkarmak için sürekli yalan ve manipülasyon peşinde koştuğunu belirten Varank, "Kah 'kontrollü darbe' diyerek terör örgütünün argümanlarıyla yalan söylüyorlar, kah 'Adalet için yola çıktık' diyerek gerçek adaletin önüne set çekmeye çalışıyorlar. Eğer adaletten bahsedeceksek, eğer adalet talep edeceksek önce canından vazgeçen mübarek şehitlerimizin ailelerinin haklarını savunarak talep edeceğiz. Bütün bu katilleri temize çıkarma operasyonları emin olun şehit ailelerini müthiş rahatsız ediyor, acılarının katlanmasına sebep oluyor." ifadelerini kullandı.