Mustafa Şentop: Halkta kutuplaşma yok
Abone olTBMM Başkanı Şentop, "Halkın içinde bir kutuplaşma yok. İnsanlar birbirine saygı içinde yaşıyor, eskiden de böyleydi. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir ama aynı ülkede yaşıyoruz. Hepimiz Türkiye'nin daha müreffeh bir ülke olması için çalışıyoruz" dedi. Şentop ayrıca, sosyal medyada hukuki düzenlemeler ihtiyaç olduğunu söyledi.
Sanat, tarih ve kültür konulu Beyoğlu Sohbetleri’nin bu ayki
konuğu TBMM Başkanı Mustafa Şentop oldu. Programda, başkanlık
sistemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şentop, “Vesayetçi
sistemi tasfiye etmenin yolu, dışarıdan müdahaleyle hükümet kurup,
düşürmeyi engellemek, hükümeti doğrudan milletin seçmesini
sağlamaktır. İşte bu yeni getirdiğimiz sistemin temel özelliği
budur. Bu sistemde müdahale edip, hükümet yıkma veya kurdurtma
imkanı yok” dedi.
Pera Palas'ta gerçekleştirilen etkinliğe dini kanaat önderleri, milletvekilleri, başkonsoloslar, rektörler, gazeteciler, sanatçılar, siyasi partilerin ilçe temsilcileri ve çok sayıda farklı meslek gruplarından kişiler yer aldı. Programda kültür, sanat, hukuk ve güncel gelişmeler ele alındı. Soru, cevap şeklinde ilerleyen Beyoğlu Sohbetleri’nin moderatörlüğünü Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız yaptı.
1961 Anayasası güçsüzleştirmiş
Gündeme ilişkin katılımcılardan gelen çok sayıda soruyu cevaplayan
Şentop, başkanlık sistemine ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
Demirel’in sözünden örnek veren Şentop, “1961 Anayasası Türkiye’ye
yeni klasik parlamenter sistem diyebileceğimiz bir sistem getirmiş.
Bu sistem, hükümeti büyük ölçüde güçsüzleştirmiş. Yürütmeyi
güçsüzleştirmiş bir sistem. Türkiye 1965’lerden itibaren bunun
farkında varıyor. Örneğin, Süleyman Demirel’in “bu anayasa ile
memleket idare edilmez” diye bir sözü vardır. Bu söz aslında 60’lı
yıllarda bir tecrübeye dayanıyor. Anayasa yürütmeyi, hükümeti çok
kısıtlıyor. Türkiye’de 1970’lerin başından itibaren çok yoğun bir
şekilde başkanlık, yarı başkanlık sistemi tartışmaları var. Yani
Türkiye’de başkanlık sistemi birdenbire, bir gece veya birkaç
siyasetçinin, cumhurbaşkanımızın aklına gelmiş de yapılmış bir iş
değil, tartışılan bir konu” dedi.
28 Şubat sürecini hatırlatan Şentop, “Parlamenter sistem Türkiye’de bizim vesayet sistemi diye ifade ettiğimiz kayıt dışı siyaset yapan bürokratik unsurların siyasete müdahale etmesi, girmesine imkan sağlayan bir sistem olmuş. Parlamento üzerinde bir baskı kurulmuş. İstedikleri hükümeti kurup, istediklerini yıkmışlar. 28 Şubat'ta bu olayların aynısını yaşadık. Bunun sebebi hükümetin parlamento içinden çıkıyor olmasıdır. Biz halk olarak hükümeti seçmiyoruz, parlamentoyu seçiyoruz. Hükümet parlamentonun içinden çıkıyor, parlamento içi dengelere göre oluşuyor. O dengelere gücünüz varsa müdahale ettiğinizde hükümet kurup, düşürebiliyorsunuz. 28 Şubat’ta bunu gördük" diye konuştu.
Başkanlık sisteminin artılarından bahseden Şentop, "Vesayetçi
sistemi tasfiye etmenin yolu, dışarıdan müdahaleyle hükümet kurup,
düşürmeyi engellemek, hükümeti doğrudan milletin seçmesini
sağlamaktır. İşte bu yeni getirdiğimiz sistemin temel özelliği
budur. Parlamentoyu ayrı seçiyoruz, hükümeti ayrı seçiyoruz, bunu
doğrudan halk seçiyor. Bu sistemde müdahale edip, hükümet yıkma
veya kurdurtma imkanı yok. Türkiye bu noktaya bu süreçleri
yaşayarak geldi ve nihayetinde bu imkan ortaya çıktı ve bu sisteme
geçildi. Cumhurbaşkanımız, ‘20 yıldır seçim kazanıyoruz,
yönetiyoruz. Bu sistem içerisinde böyle devam edebilir’
diyebilirdi. Ama burada bir istikrar var ama bu istikrar şahsa
bağlı. Bu sistem istikrarı kurumsallaştırıyor. Salgın süreci
istikrarı zayıf olan ülkelerde başlangıçta çok daha kötü yaşandı.
Başlangıçta, kısa süreli hükümetlerin çok sayıda partinin katıldığı
koalisyonların olduğu hükümetler veya arka arkaya seçim yapmak
zorunda kalan ülkeler salgın sürecini yönetmede sıkıntılar yaşadı.
Dünyada da birçok Avrupa ülkesi dahi daha istikrarlı hükümet
üretmenin yollarını tartışıyor, düşünüyor. Türkiye bir öngörüyle
hareket etti. Bu sistem değişikliyle Türkiye, siyasi istikrarı
kurumsallaştırdı ve kalıcı hale getirdi” ifadelerini
kullandı.
Başkanlık sistemini otomobil örneği vererek anlatan Şentop şunları söyledi:
"Türkiye'deki vesayetçi sistemi anlatırken şu örneği veriyordum; Sürücü eğitimi verilen otomobiller var. Bu otomobillere dışarıdan baktığınızda trafikteki normal otomobiller gibi, ama bir farkı var. Bu otomobillerde sağ taraftaki kişinin de aracı kumanda etmesini sağlayan mekanizmalar var. Debriyaj, gaz, fren gibi mekanizmalar var. 1961'deki vesayetçi sistem böyle bir sistemdi.
"Seçimi kazanıp şoför koltuğuna oturanlar arabayı ben kullanıyorum zannediyor, basıyor gaza birden araba yavaşlıyor, kendisi frene basmadığı halde araba yavaşlıyor, niye? Yandaki adam müdahale ediyor. İşte vesayetçi dediğimiz şey, bürokratik oligarşik yapı bu sağda oturan adam. Türkiye’deki sistem böyleydi"
“Tayyip Erdoğan gelince ne yaptı, yandaki adamla kavga etti, dedi ki 'sen karışma, millet beni seçti ben kullanacağım arabayı'. Yandaki adam karışınca kavgasını arttırdı. İş ilerledi kapıyı açtı, yandaki adamı aşağıya attı. Yandaki o mekanizma durduğu sürece, adamın oturduğu yer çok cazip."
FETÖ'cüler sağ taraftaki koltuğa oturmak
istedi
Şentop, "Fetöcüler de sağ taraftaki koltuğa oturmak istediler.
Onların amacı sol koltuğa, şoför koltuğuna oturmak değil, çünkü
şoför koltuğuna oturursan biraz sonra inebilirsin, ama sağ tarafa
oturursan hiç kalkmazsın. Yapılması gereken sağ taraftaki koltuğu
sökmektir. Bunu sökersek arkaya oturanla sağ tarafa oturan arasında
fark kalmaz. İşte bu hükümet sistemi değişikliği sağ taraftaki
mekanizmayı sökmektir. Bu sistemle bu gerçekleştirilmiş oldu"
dedi.
Salgın sürecine ilişkin konuşan Şentop, “Bize insanların birbirine ne kadar bağımlı olduğunu gösterdi. Küreselleşme dediğimiz olguyu ilk olarak paranın, malların küreselleşmesi diye algılıyorduk. Daha sonra insanların küreselleşmesi, serbest dolaşımı bağlamında almaya başladık. Ama salgınla gördük ki hastalıklar, virüsler de küresel. Çin’de ortaya çıkan bir virüs dünyayı çok kısa bir zamanda dolaştı. Hastalıklar, salgınlar küreselse tedavilerin de başta aşı olarak üzere küresel olması lazım. Ama o noktaya tam olarak gelemedik. Afrika’da aşılanma oranı hala yüzde 10’nun altında. Ama bütün Almanları, Fransızları, İngilizleri üç, beş kez aşılasanız Afrika’da bir ülkede çıkan yeni bir mutasyon birkaç gün içerisinde gelip Hollanda’da ve Almanya’da da görülüyor. Dünyada birimizin sağlığı hepimizin sağlığı haline geldi. Salgın sürecinin insanlara biraz daha hakkaniyet ölçülerinde ve geçmiş tecrübelerden birtakım sonuçlar çıkarma noktasında faydalı olacağını ümit ediyorduk. İnşallah birtakım neticeler çıkarılmıştır” ifadelerini kullandı.
BM eleştirisi
Bu süreçte Türkiye’nin birçok
noktada dünyadaki değişim ve dönüşüm kavşağını iyi anlamış bir ülke
olarak hareket ettiğini belirten Mustafa Şentop, “Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM ile ilgili ‘dünya beşten
büyüktür’ sözünü ilk söylediğinde çok ütopik, hayali bir şeymiş
gibi algılandı. Ama şimdi başta BM olmak üzere birçok ülke ve
siyasetçi BM’nin yeniden yapılandırılmasından bahsediyor. Önümüzde,
sadece 2’nci Dünya Savaşı’nın galiplerinin yönettiği bir dünya yok.
İki kutuplu dünyaydı, artık şimdi kutupsuz veya çok kutuplu dünya
söylemleri var. Bunu Ukrayna’daki gelişmelerde görüyoruz.
Ukrayna’ya askeri malzeme, uçak gönderirken bakıyorsunuz bazı NATO
ülkelerinin hava sahası kullanılmıyor. Bunlar resmi açıklamalarda
yok ama bunu görebiliyorsunuz. Önemli ülke yöneticilerinin kendi
içinde çelişkiler olduğunu görüyorsunuz. Bunları normal
karşılıyorum şaşırtıcı değil çünkü öyle bir dönemden geçiyoruz ki
eskisi gibi bir düşünce konforumuz, politika üretme, tavır
belirleme konforumuz yok. Bazen gün içerisinde bile yeni
politikalar belirlemek, tutumlar üretmek mecburiyetindeyiz. Ama bu
dünyayı anlamak, nereye evrildiğini görmekle başarılacak bir iş”
dedi.
Rusya ve Ukrayna
değerlendirmesi
Diyalog ve müzakere
vurgusu yapan Şentop, “Tarih bize göstermiştir ki bugüne kadar
çatışmalarla, katliamlarla, savaşlarla hiçbir şey elde
edilememiştir. Hiçbir sorun çözülememiştir. İşte bütün sorunlar
önümüzde, bu sorunlar üzerinden birçok savaşlar geçmiştir ama hala
çözülebilmiş değil. Barış içerisinde yaşamak için müzakere ve
diyalog yoluyla sorunları ele almalıyız. İnşallah Ukrayna, Rusya
arasındaki şu anki kriz barışçıl yollar müzakere ve diyalogla
çözülür. Yoksa bölgemiz hem iki ülke hem de etraftaki ülkeler için
de bunun hayırlı sonuçları olmaz” diye konuştu.
Halkın içine indiğinizde kutuplaşma yok
Türkiye’nin daha da büyümesi için çalıştıklarını vurgulayan Şentop,
“Bazen bana gazetecilerle görüşmelerimde ve televizyon
programlarında ‘Türkiye’de bir kutuplaşma var’ diyorlar. Ben de
kutuplaşmanın aslında siyasetçiler arasında olduğunu söylüyorum.
Siyasetçileri dinlediğinizde, takip ettiğinizde gerçekten bir
kutuplaşma varmış gibi gözüküyor. Ama halkın içine indiğinizde
kutuplaşma yok. Farklı görüşlerden insanlar bir arada, birbirlerine
saygı içinde yaşıyor. Aslında eskiden de böyleydi ama biraz
yukarıya çıktığınızda orada yapay bir kutuplaşma oluşuyor,
oluşturuluyor. Türkiye uygulamalarda bunları büyük ölçüde aştı.
Siyasi görüşlerimiz, fikirlerimiz farklı olabilir ama aynı ülkede
yaşıyoruz. Hepimiz Türkiye’nin daha da büyümesi, güçlenmesi
insanımızın daha müreffeh olması için çalışıyoruz. Siyasi
tartışmaları birbirimizi itip kakmak, hakaret etmek için bir zemin
şeklinde görmemeliyiz” ifadelerini kullandı.