Müslüman karşıtı liderler geliyor
Abone olBabası Nazi kurbanı, annesi bir göçmen ama onun hayatı göçmenler ve İslam'la mücadele üzerine kurulu...
İki kutuplu bir dünyanın simgesi olan Berlin Duvarı'nın 9 Kasım 1989'da yıkılması Sovyetler Birliği güdümündeki Doğu Bloku'nun sonu oldu. Sosyalizm yerini kapitalizme bırakmıştı. Sovyetler Birliği'nin dağılması Avrupa'daki sosyal demokrat partiler ve bu eksende siyaset yapan politikacılar için de önemli bir eşik oldu. Avrupa'da iktidarda olan sol partiler kan kaybederken sağ partiler güçlendi. Irkçı partiler ise siyaset sahnesinde daha çok görünmeye başladı.
Doğu Bloku dağılmadan önce sosyal demokrasinin güçlü olduğu ülkelerin başında Hollanda geliyordu. Fakat "hoşgörü" dendiğinde akla ilk gelen Avrupa ülkesi Hollanda'da siyasi dengeler çok çabuk altüst oldu. Sol partiler hızla oy kaybetti, işin tuhaf yanı, onların yitirdiği oylar rakipleri merkez sağa değil daha radikal bir yöne akıyordu. Siyasi söylemlerini yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı üzerine inşa etmiş, ırkçı politikacılara büyük bir ilgi vardı. Henüz ortada partileri bile olmayan Pim Fortuyn ve Geert Wilders gibi ırkçı politikacılar, kamuoyu yoklamalarında yüzde 20'lere varan bir desteğe sahip olmuştu.
IRKÇILAR PARLAMENTODA
Hollanda'daki ırkçı politikacıların sembol ismi Pim Fortuyn, 2002 yılında genel seçimlere dokuz gün kala, Volkert van der Graaf adlı bir saldırgan tarafından öldürüldü. Graaf, ırkçı politikacı Fortuyn'u "yabancı düşmanı" ve "İslam karşıtı" politikaları nedeniyle öldürdüğünü iddia etti. Seçimlerde Fortuyn'un kendi ismini verdiği partisi Pim Fortuyn Listesi yüzde 17'lik oy oranıyla 150 sandalyeli Hollanda meclisinde 26 millletvekilinin sahibi oldu. Liderleri öldürülen Pim Fortuyn Listesi, merkez sağ partilerle koalisyon hükümeti kurdu. Koalisyon hükümetindeki anlaşmazlıklar sonucunda ülkede 2003 yılında yeniden seçimlere gidildi. Seçimlerde ırkçı parti Pim Fortuyn Listesi, liderlerini kaybetmenin bedelini ağır ödedi ve meclise sadece 8 millletvekili sokabildi.
İSLAM DÜŞMANI VE İSRAİL HAYRANI
Aşırı sağcı Pim Fortuyn Listesi seçimlerden ağır bir yenilgi almıştı ancak bu seçmenin ırkçı partilere ilgisinin azaldığı anlamını taşımıyordu. Sadece uygun adayı bulamamışlardı. Zaten bunun için fazla beklemelerine de gerek kalmayacaktı. Pim Fortuyn'dan daha ırkçı söylemlere sahip ve özellikle Müslümanları hedef alan Geert Wilders imdatlarına yetişmişti. Yeni bir "ırkçı" söylem geliştiren Geert Wilders, Avrupa'daki aşırı sağcı Jean-Marie Le Pen ve Jörg Haider gibi politikacılardan ayrılıyordu. Wilders, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtı politikalarının yanına "İsrail hayranlığını" da eklemişti.
NAZİ KURBANI BİR BABANIN OĞLU
Geert Wilders 1963 yılında Hollanda'da Almanya sınırına yakın Venlo kentinde doğdu. Katolik bir ailenin dört çocuğundan biri olan Geert Wilders'in babası Hollandalı, annesi ise Endonezya kökenliydi. Ofis makineleri üreticisi OCE'de yöneticilik yapan baba Wilders, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerden kaçtı. Savaşın bitmesinden 40 yıl sonra bile Geert Wilders'in babası o dönemde yaşadığı psikolojik travmaları atlatamadığından sınırda yaşamasına rağmen Almanya tarafına geçip, aynı kabusları tekrar hatırlamak istemedi.
KARAR VERMEDEN ZİYARET ETTİ
Lise eğitimini Venlo kentinde alan Wilders henüz 18 yaşında aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok Arap ülkesine kısa süreli ziyaretler gerçekleştirdi. Askerlik görevinin ardından 1983-84 yılları arasında sigortacı olarak çalışan Wilders, Amsterdam'da Açık Üniversite'de hukuk eğitimi almaya başladı. Daha sonra İsrail'de kırsal bölgelerde kurulan Moshav adlı köylerde yaklaşık iki yıl yaşayan Geert Wilders, çevredeki Arap ülkelerini de ziyaret etmeyi hiçbir zaman aksatmadı.
EN ÖNEMLİ DOST İSRAİL
Arap ülkelerindeki insanların "dost" ve "yardımsever" olmasından çok etkilendiğini belirten Wilders, yolculukları sırasında bu ülkelerdeki "İslamcı" rejimlerden ise devamlı ürktüğünü söyledi. İsrail'de yaşadığı dönemde bu ülkeye büyük bir aşk ile bağlandığını dile getiren Geert Wilders, daha sonra kuracağı partisinin en önemli dostu olarak da İsrail'i ilan etti.
'MÜLTECİLER ENGELLENSİN'
Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi'ne (VVD) 1989 yılında üye olan Geert Wilders, 1990-1998 yılları arasında partinin sosyal politikalarının belirlenmesinde aktif rol aldığı gibi VVD grubunun meclisteki konuşma metinlerini kaleme aldı. Aynı zamanda partisi VVD ile Macaristan Dostluk Grubu üyesi olan Geert Wilders'in buradaki görevi ise, Slovakya ve Romanya'nın Avrupa Birliği üyeliğini engellemekti. VVD Genel Başkanı Frist Bolkestein'in 8 yıl boyunca parlamento asistanlığını yapan Geert Wilders çalışmalarını dış politika üzerinde yoğunlaştırdı. Hollanda'nın yoğun bir şekilde göç almasını ve Müslüman kökenli mültecilerin ülkeye girmesinin engellenmesi gerektiğini bir siyasetçi olarak dile getiren ilk Frist Bolkestein olmuştu.
THEO VAN GOGH FIRSAT OLDU
Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi'nden ayrılan Geert Wilders, uzun yıllar asistanlığını yaptığı Frist Bolkestein'ın ırkçı görüşlerine ise sıkı sıkıya sarıldı. Eylül 2004 yılında daha sonra Özgürlük Partisi (PVV) adını alacak Wilders Grubu'nu kuran ırkçı lider Geert Wilders, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığının yanına bir de Türkiye'nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkmayı ekledi. İç politikada da popülist bir siyaset izleyen Geert Wilders 2006 parlamento seçimlerinde 150 koltuklu mecliste 9 sandalye kazanmayı başardı. Geert Wilders'ın ırkçı görüşlerini daha etkili yaymasında yönetmen ve yapımcı Theo van Gogh'un Faslı Muhammed Bouyeri tarafından öldürülmesi de etkili oldu.
HÜKÜMETTE ETKİLİ
Wilders doğum yeri Venlo'da 2009 yılında düzenlediği bir toplantıda "Başbakan olmak istiyorum" dedi. "Zamanı geldiğinde bu gerçekleşecek ve ben başbakanlık koltuğunda oturmaktan büyük onur duyacağım" diyen Geert Wilders'in bu hayali 9 Haziran 2010 seçimlerinde gerçekleşmedi ama seçimin asıl galibi o olmuştu. Hollanda parlamentosundaki 150 koltuktan 24'ü artık ona aitti. Başbakanlık hayalini sürdüren Wilders, yıpranmamak için koalisyon hükümeti içinde yer almadı. Ancak VVD ve CDA'nın kurduğu koalisyon hükümetine dışardan destek veren ırkçı lider Wilders, bugün mevcut hükümete birçok isteğini yaptırıyor.
ŞİKAYET HATTI
Geert Wilders geçtiğimiz hafta ise, Hollanda ve AB siyasetini İslam karşıtlığıyla değil ama Doğu Avrupalılar için şikâyet hattı kurmasıyla meşgul etti. Wilders'in, internet üzerinde açtığı sitede Hollandalılardan bir talebi vardı. Uyuşturucu müptelası, alkolik ve tembel olarak ilan ettiği Doğu Avrupalı göçmenlerle ilgili şikayetleri kendisine iletmelerini istiyordu. Siteye çok kısa bir zaman içinde 40 binden fazla şikayet ulaştı. Geert Wilders'in bu girişimi başta AB üyesi 10 Doğu Avrupa ülkesi olmak üzere Avrupa Parlamentosu'ndan sert tepki gördü.
'İLERİ GİDERSE BİR ŞEYLER SÖYLERİM'
Doğu Avrupalı 10 büyükelçi ortak bir mektup yayınlayarak, ırkçı lider Wilders'in şikayet hattının, "inkar edilemeyecek şekilde ayrımcı ve tahkir edici" olduğunu belirtti. AP Başkanı Martin Schulz da olaya el koydu. Hollanda Başbakanı Mark Rutte'yi 13 Mart'ta Avrupa Parlamentosu'na 'hesap vermeye" davet etti. Başbakan Rutte, Özgürlük Partisi'nin koalisyona dışardan verdiği desteği yitirmemek için konuyu geçiştirmekle yetindi. Olayı, "Hükümetle hiçbir ilgisi yok. Bir siyasi partinin girişimi" olarak değerlendiren Rutte, "Wilders fazla ileri giderse o zaman bir şey söylerim. PVV'nin her söylemine reaksiyon göstermek bana düşmez" dedi.
KURAN-I KERİM'E 'KAVGAM' BENZETMESİ
Kuran-ı Kerim'i Nazi lideri Adolf Hitler'in "Kavgam" kitabına benzeten Hollandalı aşırı sağcı Wilders, İslam karşıtlığını dünyada tanıtmak ve ses getirmek için ilginç bir yönteme başvurdu. Kuran'ın "faşist bir kitap" olarak lanse edildiği 15 dakikalık "Fitne" adlı bir belgesel film çeken Geert Wilders dünyayı dolaşarak görüşlerini yaymayı amaçlıyordu. İslam ülkelerinin yoğun baskısı nedeniyle uzun süre bu filmi yayınlama şansı bulamayan Wilders, internet üzerinden birkaç defa yayınlama girişiminde bulundu. Diğer bir yöntem olarak ise, propagandasını yapmak istediği ülkede kendi görüşüne yakın bir milletvekili bularak, kendisini parlamentoya davet ediyor ve film gösterimi yapıldıktan sonra görüşlerini açıklıyordu.
CUMHURİYETÇİLER DE İZLEDİ
ABD'de Cumhuriyetçi Parti senatörü Jon Kyl'ın daveti üzerine Amerikan Kongresi'nde "Fitne" filmini 40 senatöre izletmeyi başaran Geert Wilders, yaptığı konuşmalarda ise Avrupa Birliği sınırları içinde Kuran'ın yasaklanmasını ve İslam'ın yasadışı ilan edilmesini talep ediyordu. "Fitne" filmi Kuran-ı Kerim'in kapak görüntüsüyle başlıyor. Daha sonra Hz. Muhammed'i sarığında bombayla tasvir eden karikatür ekrana geliyor. Kuran'dan ayetler okunduktan sonra 11 Eylül ve Madrid saldırısı sonrası yerde yatan cesetler gösteriliyor. Filmin sonunda Kuran sayfalarının çevrilişi ve yırtma sesi duyuluyor. Daha sonra ekranda şu yazı beliriyor: "Duyduğunuz yırtılma sesi bir telefon defterine ait. Kinci ayetlerin bulunduğu sayfaları yırtmak bana değil, Müslümanlara düşer. İslamlaştırmayı durdurun. Özgürlüğümüzü savunun."
ALMANYA İLE DİRSEK TEMASI
Geert Wilders kurduğu Özgürlük Partisi'nin görüşlerinin diğer Avrupa ülkelerinde yayılması için de yoğun çaba harcıyor. Avrupa çapında politikalarını İslam karşıtlığı üzerine bina eden parti ve siyasetçilerle sürekli dirsek temasında. Geert Wilders'in Özgürlük Partisi'nde olduğu gibi siyasi arenada etkili olmaya çalışan söz konusu partiler, siyasetlerini İslam karşıtlığı ve "İsrail sevgisi" üzerine kuruyorlar. Almanya'daki Özgürlük Partisi'nin başkanlığını Başbakan Angela Merkel'in partisinden ayrılan ve federal mecliste milletvekilliği yapan Rene Stadtkewitz yapıyor. Stadtkewitz, geçtiğimiz eylül ayında Berlin eyalet seçimlerinde aday olduğunda, Geert Wilders'i Berlin'e davet ederek, oy toplamaya çalıştı. Stadtkewitz, Avrupa'daki İslam karşıtı hareketin kahramanı Geert Wilders'in İsrail'le ilişkilerinden yararlanmaya da başladı.
İSRAİL'E 'STRATEJİ GEZİSİ'
Geçtiğimiz aralık ayında Avusturya'daki Özgürlük Partisi lideri Heinz-Christian Strache, Belçikalı ırkçı politikacı Filip Dewinter, İsveçli İslam karşıtı ve ırkçı Kent Ekeroth ve Alman Özgürlük Partisi lideri Rene Stadtkewitz, Gazze şeridindeki Yahudi yerleşim kenti Aşkelon'u ziyaret ettiler. İsrail parlamentosu Knesset'i de ziyaret eden ırkçı liderler gezilerinin amacını "İslamcı teröre karşı yeni stratejiler oluşturmak" olarak belirttiler. Söz konusu gezinin organizasyonunu ise İsrail eski Cumhurbaşkanı Ezer Weizman'ın danışmanı Ariel Shomer yaptı.
MÜSLÜMANLARA ÇOCUK KOTASI
Avrupa genelinde İslam karşıtlığı etrafında örgütlenen bu partilerin ilginç teklifleri var. İsveç'teki ırkçı parti, bu ülkede yaşayan Müslüman kadınlara en fazla iki çocuk doğurma hakkı olmasının yasayla belirlenmesini talep ediyor. Belçikalı ırkçılar ise, burka takmak isteyen Müslüman bir kadına bin Euro karşılığında bir ehliyet verilmesini talep ediyor.