Müsilaj kabusu bitmedi tehlike kapıda! Koloniyal müsilaj tehlikesi
Abone olGeçtiğimiz aylarda denizleri esaret altına alan ve temizlendiği söylenen müsilaj kabusunda uzmanlar tehlikenin henüz geçmediğini ve daha zor bir türün kapıda olduğunu söylüyor.
Bilim insanları, Marmara Denizi’nde yeni tespit edilen müsilaj
türlerinin “sonradan taşınan ve koloniyal” özellikleriyle çevre
felaketlerine yol açabileceği uyarısında bulundu. Çukurova
Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Sevim Polat,
ortama sonradan gemi balast sularıyla taşınması muhtemel olan
phaeocystis pouchetii türünün çevre felaketlerine neden
olabileceğini belirterek “Bu türün daha çok kolonyal formları aşırı
artış gösteriyor ve köpüklenme benzeri görünüm ve risk ortaya
çıkıyor” dedi.
Boy aşan köpüklenme
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Neslihan Özdelice ise, müsilajın, “phaeocystis” türünün hızlı koloni oluşturduğunu dile getirerek “Eğer gerekli tedbir alınmazsa devasa, boyumuzu aşan köpüklenme olaylarına sebep olur” ifadelerini kullandı.
TBMM İklim Komisyonu’nda sunum yapan Prof. Dr. Polat, Marmara’daki müsilaj olayında farklı diatom ve dinoflagellat türlerinin arttığını dile getirirken, kayıt altına alınan yeni türlerin bölgede görüldüğünü kaydetti. Polat, şunları söyledi:
“Son görülen müsilaj olayında dikkat çekici olan Marmara Denizi
için yeni kayıt olan türlerin ortamda görülmesi. Bunlardan
özellikle phaeocystis pouchetti türüne baktığımızda bu türün ortama
sonradan taşınmış olma ihtimali ortaya çıkıyor ve bu da aslında
ortama sonradan taşınan türlerin bazı çevre felaketlerine neden
olabileceğini göstermesi açısından da önemli. Bu türün daha çok
koloniyal formları aşırı artış gösteriyor ve denizde köpüklenme
benzeri bir görünüm ortaya çıkıyor, bunların oluşturduğu müsilajın
bakterilerce parçalanmasının, diatomlar tarafından oluşturulan
müsilajın parçalanmasına göre çok daha yavaş olduğu anlaşılmış yani
bu tür bir ortamda müsilaja neden olursa parçalanma süreci belki de
diğer türlerin neden olduğu müsilajın parçalanma süresinden çok
daha yavaş olacak ve çok daha riskli bir durumla karşı karşıya
kalabileceğiz.”
Prof. Dr. Neslihan Özdelice de, denizlerde müsilaja yol açan planktonların yok edilmesi önerisinin doğru olmadığını, denizde başka canlarının yaşam formlarını bu organizmalardan beslenerek sürdürdüğünü söyedi. Özdelice, “Bırakalım yaşasın yoksa bunlar olmadığı takdirde soframızda yiyecek balığı dahi bulamayız. Bizim, bunların müsilaja yol açan stres koşullarını yok etmemiz gerekir” dedi.
Marmara’nın kapalı iç deniz olması nedeniyle kirleticilerin suda kalma süresinin uzun olduğuna dikkat çeken Özdelice, “Müsilaj ne kadar kalırsa içerisindeki bakteri ve patojen bakteri oranı artacak, ağır metal kirliliği de söz konusu olacak. Metal ve toksik metal bağlanma kapasitesini de arttırdığı için bizim aslında dikkat etmemiz gereken dönem o noktada oluyor. Olumsuz çevre şartlarından kendini korumak için ya da çeşitli yüzeylere tutunmak adına salgı salıyorlar, koloniler halinde büyümelerine de yardım ediyor bu” ifadelerini kullandı.
Hızla kolonileşiyorlar
Gemi balast sularıyla taşınması muhtemel olan müsilaj türlerine değinen Özdelice, Ege Denizi’nde yeni kaydı yapılan “phaeocystis pouchetii”nin görüldüğünü bildirdi. Özdelice, “Şimdi, Ege’de var, Karadeniz’de var, Marmara’da olmaması imkânsız; ya çok azdı yani etkisi bizlerin belki mikroskopta gözlem olarak kaçırabileceğimiz bir konumdaydı ama bu dönem sayısını oldukça artırarak köpüklenme olayına sebep oldu. Erdek’ten görüntü var o tarihe kadar phaeocystis’in olabileceğini düşünmüyorduk ama görüntüyü gördüğümüz zaman, gözleme odaklandık, hem koloni halini hem de hareketli evresini yakalama şansına sahip olduk” ifadelerini kullandı.