Hatırlar mısınız bilmem?
Demeyeceğim, çünkü muhtemelen
hatırlamayacaksınız.
O yüzden hatırlatayım.
Efendim Başbakan Erdoğan; Ankara Gölbaşı’nda düzenlenen ve
8 bakanın da katıldığı Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu 3.
Toplantısında; “ devleti içinde hiç kimse kurallardan
kaidelerden azade değildir. İstisnasız herkes na uymak
mecburiyetinde. İster olsun, ister sokaktaki
karşısında herkesin hükmü aynıdır. Herkes kurallara saygı
göstermek ve uymak zorundadır. Bu konuda hiç kimsenin istisnası
yoktur. Aksi yönde davranış içinde olanlara karşı da kesinlikle
müsamaha olamaz” demişti.
Peki, ne oldu?
Ankara dışında yaşayanlar bilmezler ya da en azından biz
Ankara’da yaşayanlar kadar bilemezler. Çünkü burası siyasetinde,
bürokrasinin de başkentidir.
“Benim kim olduğumu biliyor musun?”
Sorusu en çok bu şehirde kullanılır.
Bu şehirde herkes; sanki kendisinin dışındaki herkesten
güçlüdür. Daha doğrusu siyasi anlamda çok güçlüymüş gibi
davranır.
Hele bir sıkışsın hemen tanıdık tanımadık ne kadar önemli
isim varsa; hepsi ile tanış olduğunu anlatır.
Ve bilumum tanıdıklarını peş peşe sıralamaya
başlar.
Sorun Ankara’da görev yapan trafik polislerine;
çevirdikleri her iki arabadan birinde mutlaka önemli bir şahsiyeti
tanıyan ya da tanıdığını söyleyen mutlaka çıkmıştır.
Yani işleri bu anlamda zordur.
Hele bir de meydanı boş sanıp, sallayabildiği kadar
sallayanı dinlemeye kalkarlarsa; çok zordur.
Oysa başbakan yukarıdaki sözüyle onlara gereken desteği
vermiştir.
“Bakan olsa iltimas geçmeyin” demiş, daha ne
desin?
Demiş ama bu sözün uygulaması Ankara’da hiç de söylendiği
kadar kolay değildir.
Bence Sayın Başbakan; aklına estiği bir gün mobesa
kameralarının merkezine bir gitse ve “şu kayıtlara bir bakayım”
dese, hatta “bakanlarımın güzergâhlarının olduğu yerlerdeki
kayıtlara bir bakayım” dese; emin olun sözünün en azından bu konuda
suya atılan taşın yarattığı dalga kadar bile etki yaratmadığını
kendi gözleriyle görecektir.
O kadar yani…
Bu başbakanı dinlememekten ziyade ben kimim güdüsünün
fazlalığındandır.
Ve tabi ki polisimizin “ben kimim biliyor musun?”
sorusuyla; ahkâm kesenlerle uğraşma korkusunun
etkinliğindendir.
Ha bir de hatırlayanlar hatırlar; araçların önüne
yanardönerli ışıklar yasaklanmıştı.
Öyle her kafasına esen makam sahibinin makam aracında
yanardöner ışık olmayacaktı.
Takanlar da sökeceklerdi.
Ne oldu dersiniz?
Makam araçları çoğaldı, ışıklar da tabi…
Hatta hatta artık bazı yüzsüzler; şimdilerde araçlarının
önünü geçtiler, üstüne arkasına da yanardönerli ışıklardan takmaya
başladılar.
Yani “ben kimim biliyor musun? Diye soranlar, sorabilecek
olanlar; belli ki kimseyi dinlemiyorlar.
“Önüm arkam sobe” dercesine; hep tanınmak, hep bilinmek ve
hep iltimas istiyorlar.
Ve ne yazık ki görüyorlar da.
Başbakan ne demişti?
“ devleti içinde hiç kimse kurallardan
kaidelerden azade değildir. İstisnasız herkes na uymak
mecburiyetinde. İster olsun ister sokaktaki
, karşısında herkesin hükmü aynıdır. Herkes
kurallara saygı göstermek ve uymak zorundadır. Bu konuda hiç
kimsenin istisnası yoktur. Aksi yönde davranış içinde olanlara
karşı da kesinlikle müsamaha olamaz.”
Demişti ama belli ki müsamaha ile yaşayanlar, müsamahasız
yapamıyorlar.