"Mumcu'ya yolu AK Parti açtı"

Abone ol

Meclis'in aksaçlılarından Prof. Nevzat Yalçıntaş, Erkan Mumcu'nun ANAP'a gitme yolununu kendilerinin açtığını söyledi. Yalçıntaş hükümete de özeleştiriler yaptı.

Meclis’in ‘akil adamlarından’ AK Parti İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş, Ankara’daki son siyasî gelişmeleri Aksiyon’a değerlendirdi. Erkan Mumcu’nun AK Parti’ye gelirken, pazarlık yoluyla bazı arkadaşlarını da Meclis’e taşıdığını söyleyen Yalçıntaş, “Erkan Mumcu, şimdi bu imkanı kullanıyor.” diyor.

Devlet mekanizmasında üstlendiği görevler, TRT Genel Müdürlüğü, üniversite hocalığı, nihayet politika... Süleyman Demirel, Turgut Özal, hatta Necmettin Erbakan gibi duayenlerle yakın mesai arkadaşlığı... Bütün bunlar AK Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın neden siyasetin ‘akil adamlarından’ sayıldığını anlamaya yetiyor. ‘Ağabey, hoca’ sıfatlarını laf olsun diye taşımadığını da.

Tecrübesi ve birikimiyle, bugün Meclis platformunda görüşleri önemsenenler arasında yer alıyor Yalçıntaş, “medya kuruluşlarının yabancılara satışında sınırlamaları kaldıran” hükümet tasarısında olduğu gibi, zaman zaman uyarılarını, önerilerini dile getirmekten kaçınmıyor. Milletvekili istifalarını, siyasetteki hareketlenmeyi, hükümeti ve AK Parti’de yaşananları Aksiyon’a değerlendirirken de ilginç şeyler söylüyor.

-Milletvekili istifaları art arda geliyor. TBMM ve siyasetteki hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir hareketlilik başladı. İstifaların zamana yayılması da ses getiriyor. CHP’den, lider ve parti yönetimiyle uzlaşmazlığa düşenler ayrılıyor. AK Parti’den istifaları ise Erkan Mumcu’ya bağlamak lazım. Sebep, başka partilerden gelmeleri ve doku uyuşmazlığı. Kanaatim, birkaç kişi daha gidebilir.

-İstifalar, istikrarı bozucu noktaya varır mı?

Büyük boyutlara ulaşıp istikrarı sarsacağını düşünmüyorum. Diyelim ki, AK Parti 350’ye, CHP 150’ye düştü, bazı partiler de grup kurdu, Meclis’te iki partili istikrar dengesi bozulmaz.

-Yani, ‘düğmeye basıldı’ gibi bir endişeniz yok.

Geçmişte yaşanmış olayların etkisiyle bunu söyleyenler çıkıyor. 28 Şubat’ta şalter indirildi. RP-DYP iktidarı, yoğun baskı ve operasyonla düşürüldü. Aynı olaylarla karşı karşıya olduğumuzu zannetmiyorum. Üstelik istifalar hükümetle sınırlı kalmıyor, CHP’den de var.

-Sayın Başbakan TÜSİAD ve basına tepki gösterirken ‘düğme’ tabirini kullanmıştı.

Bu düğmeye basmak, Türkiye”nin siyasi geçmişinde direkt veya endirekt darbelere işarettir. Postmodern yahut doğrudan. Hep böyle beklenmedik, olağanüstü gelişmelerin olabileceğini işaret ediyor düğmeye basma tabiri. İşte, böyle bir hava gündeme getirilmek istenirken -bana göre öyle bir şey yoktur- saman alevine körükle gitmek yanlıştır. Kamuoyu, endişelere sevk edilmemeli. Saygın kuruluş TÜSİAD, usul ve zamanlama bakımından yanlış yapmıştır. Tabii, Sayın Başbakan da bunu hissetti ve buyurduğunuz tabirleri kullandı.

-İstifalar, sadece Mumcu faktörüyle açıklanabilir mi?

Tabii ki, bir özeleştiri yapılmalı. Ortaya, bir olumsuz gelişme çıkmışsa, parti yönetimi bununla derhal ilgilenmeliydi. Kimlerin gideceği aşağı yukarı biliniyormuş.

-Gidenler için ‘çürükler’ dendi, bu arada...

Kızgınlıkla söylenmiş bir söz olarak görüyorum, tasvip etmiyorum. Ben söylemiyorum ama biri kalkıp mantıken, “Çürükler gitsin. Peki, alırken çürük olduklarını görmediniz mi?” diyebilir. Bunları sepete biz koyduk. Yine, tenkit olarak söylemiyorum; ama, pazarlık yapılmamalıydı ve Mumcu’ya “Sadece sizi istiyoruz, sizinle beraber başkalarının gelmesi söz konusu değildir.” denmeliydi. Eğer, bir grupla Meclis’e girme imkanı verirseniz o da bunu bir güç olarak kullanacaktır ve kullandı.

-Süreç, AK Parti’nin henüz kurumsallaşmamasıyla da ilgili mi?

Kurumsallaşmasını tamamlayamadı, doğrudur. Çocuk annesinden 18 yaşındaki gibi, kuzu koyundan üç yaşındaki gibi doğmaz. AK Parti de, yeni doğmuş bir partidir. Evet, yaşananlar masaya yatırılmalı; ama karamsarlık doğuracak bir durum yoktur.

-Peki, hükümetin performansını nasıl buluyorsunuz?

100 üzerinden 85 veriyorum. Hükümet, başarılı. Ekonomi çok iyiye gidiyor. Peki, bu 15’i niye kırdım? Ben, notları az veren bir hoca değilim. Kırmamın sebebi, bazı bakanlıklarımızın diğerleri kadar başarılı olamamasındandır. Bunları izin verirseniz saymayayım. Ama bazı bakanlıklarda beklenen performans yok.

-Notunuzu verirken, sıkça dile getirilen eleştirileri dikkate aldınız mı?

‘Bu hükümetin yüzde yüz başarılı olması ya da tenkit edilecek yönlerinin olmaması’ faraziyesi yanlıştır. Evet, yanlışlıklar olabilir. Böyle durumlarda sorumluların yapması gereken şudur: Yanlışlıkları söyleyenlere kulak asılmalı. Kulak vermez, ‘bizi kıskandıkları için’ derseniz olmaz. Yine, ilk fırsatta yanlışlıktan dönmeleri gerekir ki, bu bir fazilettir. Bir de, hükümetin ve etrafındaki kişilerin bir kısmının çok tecrübesiz olduğu söyleniyor. Geçen sürede noksanlıklar düzeltilemiyorsa tenkitleri dikkate almak lazımdır.

-Kabine değişikliğini mi ima ediyorsunuz?

Kabine değişikliği, 6-7 aydır söyleniyor. Özellikle, bazı sahalarda yapılan ihmallerin bütün bir kabineyi, bütün bir hükümeti ve Türkiye’yi müşkül duruma düşürecek sonuçları varsa elbette, onun gereği yerine getirilmelidir.

-İktidar, muktedir olabiliyor mu sizce?

Hükümet muktedirdir. Bazı şeyleri tahlil ederken hükümetin muktedir olmadığını söylemek istemiyorum; ama tecrübe noksanlığı olan arkadaşlarımız var.

-Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt çıktı, ‘Türkiye’nin Irak politikası yoktur.” dedi. Peki, bunu nereye koyuyorsunuz?

Türkiye’nin Irak politikası olmadığı yönündeki beyanlara kesinlikle katılmıyorum. Paşamızın görevi nedir Allah aşkına? Kara Kuvvetleri Komutanı. Bildiğim kadarıyla, kendisi Milli Güvenlik Kurulu’na (MGK) iştirak ediyor. Böyle bir endişesi varsa, bunu orada arz etmesi lazımdır. Tenkitleri olabilir şüphesiz. Kurulun teşekkül sebebi budur. Hükümet kanadında bir gevşeklik görülüyorsa MGK’da dile getirilir. Bu gibi ciddi konular, halkın arasına güven sarsıcı bir tarzda atılmaz. Doğru bulmuyorum. Nitekim Genelkurmay Başkanımızın sonradan yaptığı açıklama, bu meselenin üstünü örtücü tarzda olmuştur. O da, isabetlidir...

-Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ‘boşluk doğarsa başkaları devreye girer’ yollu sözleri, hükümete bir uyarı sayılabilir mi?

Bu hükümet için geçerli değildir. Şüphesiz, herkes görevini yapmalıdır. Görevinizi layıkıyla yapmazsanız, Ankara civarında bir atasözü var: Gevşek tükürük sakala ziyandır. İyi atamazsan, gelir sakala bulaşır. İcraat, iktidar zaaf götürmez. İşleri siz yürütemezseniz, bürokrasi yürütmeye kalkar. Bürokrasi yürütemezse başka güçler dışardan müdahil olabilir. Bu yanlıştır elbette, her işin hakkını vermek lazım. Bugün vardır diye söylemiyorum, genel kaidedir: Devlet işi boşluk götürmez, hayat boşluk tanımaz.

-Gelişmeler, ABD ile gerilen ilişkilere de bağlanıyor. Katılıyor musunuz?

Türkiye’de Amerikan karşıtlığı yoktur. Son dönemde ortaya çıkan durumun sebepleri var. İşgal, işkence, Kuzey Irak’taki gelişmeler, Türkmenler’e yapılanlar, terör örgütünün durumu. Endişelerimizi ABD’ye sürekli iletiyoruz. Şimdi, milli bütünlüğümüzü tehlikeye düşürecek gelişmeleri alkışlayarak karşılayabilir miyiz? Türk milletinden ‘Eyvallah, ne güzel yapıyorsunuz’ diye alkış beklenebilir mi? Biz dünkü bir Afrika devleti miyiz? Şimdi, ABD’li bazı yetkililerin bazı beyanları olumsuz tefsirlere yol açabilir. Karşılıklı tenkit ve serzenişler olabilir. Ancak, “Amerika’nın Türk hükümetine karşı cephe aldığı, onu bertaraf edecek hazırlıklara giriştiği” fikrine katılmıyorum.

CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN ADAYLIĞIMI AÇIKLAMADIM

Nevzat Yalçıntaş, sohbetimizde “cumhurbaşkanlığı adaylığı”na da açıklık getiriyor. Bir televizyon programındaki sözlerinin “adaylığını açıkladı” şeklinde yansıtıldığını belirtirken ekliyor: “Bir önceki seçimde ‘Minderden çekilmem’ dediğimi hatırlattım. Sanki tekrar adaymışım gibi verildi. Ortada minder falan yok, seçime şu kadar sene var. Çayı görmeden paçaları sıvayacak tabiatım yok.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’in seçmesi durumunda cumhurbaşkanı olabileceğine de değiniyor Yalçıntaş, “Başbakanımızın görevini bırakıp oraya talip olma hakkı vardır. Bunu, o günkü konjonktür ortaya koyacaktır şüphesiz.” diyor. Bu arada, “merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Köşk’e çıkttıktan sonra yaşadığı pişmanlığı” hatırlatıyoruz. Yalçıntaş’ın karşılığı, “Özal, ‘Keşke ayrılmasaydım hükümetimin başında kalsaydım’ dedi. Yakinen biliyorum, yeni parti kurmak istedi; ama ömrü vefa etmedi.” şeklinde oluyor.

Röportaj: Zeki Özçınar
Kaynak: Aksiyon

Günün Önemli Haberleri