Mumcunun DYP taktiği
Abone olAnavatan Partisi lideri Mumcu, DYP ile birleşileceğini açıkladı. İşte Mumcu'nun sağda birlik denklemi...
Anavatan Partisi Lideri Erkan Mumcu'nun İnternethaber'e yaptığı
özel açıklamaları sürüyor. Sizden yoğun ilgi gören ropörtajımızın
son bölümünde Mumcu yine olay açıklamalarını sürdürdü. Mumcu, DYP
ile birleşileceğini açıkladı. İşte Mumcu'nun sağda birlik
denklemi...
---------------
Sayın Mumcu, MHP'nin yükselişini kabul etmiyorsunuz. Diğer
siyasi partilerin de durumu ortada. Ak Parti'nin durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Size göre hala destek devam ediyor
mu?
Çünkü yükselen duyarlılık ülke bütünlüğünü korumaya yönelik bir
duyarlılık olacaktır. Ülke bütünlüğünü koruyabilir kabiliyet ve
ehliyette kadrolara Türkiye emanet edilmek istenecektir. Yani rijit
bir tutumun karşısına yani sert ve kaygı duyulan bir tutumun
karşısına; aynı sertlikte bir tutum ortaya koymak, Türk milletinin
sağduyusuyla yapacağı bir seçim değildir. Türk milletinin böyle bir
seçim yapması için şöyle bir noktaya gelmesi lazımdır: İnceldiği
yerden kopsun.
Ama biz milletimizi iyi biliyoruz. Tarihinden biliyoruz. Bu millet
asla inceldiği yerden kopsun diyecek kadar, hararetli bir
psikolojinin içine gelmez. Bu millet, yüzyıllardır toprakla
uğraşması sonucunda bir şey öğrenmiştir: Sabır! Tarım toplumları
sabırlı toplumlardır. Toprağı yaracaksın; tohuma saçacaksın,
işleyeceksin, bekleyeceksin ki yağmur yağsın. Dua edeceksin ki kar
yağsın. Dua edeceksin ki karlar şöyle yavaş yavaş erisin. Birden
sel afet olmasın. Daha sonra bekleyeceksin ki dolu vurmasın, süne
gelmesin….
Millet yüzyıllarca böyle yaşaya yaşaya yaşaya sabretmeyi
öğrenmiştir ve bu sabrını da en iyi askerlere en iyi darbecilere
göstermiştir. Bütün darbecileri o geniş karnında, 60’ın, 80’in
darbecilerini avutmuş, ondan sonra da onu bir bütün olarak çıkarıp
atmıştır. Darbeciler; mesela Kenan Evren, bütün Türkiye’de gördüğü
teveccühe rağmen, 83’de niye Anavatan partisinin yüzde 43 oy
aldığını anlayamamıştır, anlayamaz da! Anlayamaz çünkü millet
sabırlıdır.
Aynı sabrı 28 Şubat’ın sonrasında 2002’ye gelene kadar sükunet ve
selamete verdiği değer dolayısıyla millet göstermiştir. Ama bu
sabır anlayış görmediği için 2002’de cevabını net olarak vermiştir.
Şimdi AKP’ye de aynı sabrı gösteriyor.
Peki AKP’yi söyledik yüzde 15, ikinci bir dönemi olmayacak,
MHP yükselmeyecek dedik, onun oranı?
Ben partilerden
ziyade sosyal psikolojinin nasıl evrindiğini anlatıyorum size.
Peki ben yine partiler üzerine gideyim CHP’nin durumu
nedir?
Artık bir şey söylemem. Solun aralığı bellidir.
Yani nerelerde duracağı tarihsel olarak bellidir.
O zaman şöyle sorayım..
Yani CHP’nin ne
olacağını anlamak için geriye dönüp 3-4 seçime bakarsanız
görürsünüz.
Türkiye kuşatılıyor mu? Cumhuriyet’in kazanımları yok
ediliyor mu?
Yok öyle bir şey. Türkiye’nin önünde bir
tane bela var. Bölücülük.
Yada bu son dönemde atılan kara başlıklar, Cumhuriyet
tehlikede mi?
Yani Cumhuriyet’i nasıl anladığınıza
bağlı. Ben Cumhuriyeti şöyle anlıyorum.
Ben Cumhuriyet gazetesi olarak …
Ben
cumhuriyeti şöyle anlıyorum. Atatürk yola çıktığında istikametini
iki cümle ile ifade etti. Tam istiklal, daha doğrusu istiklali
tamiye, hakimiyeti milliye! Tam bağımsızlık, milli egemenlik. Benim
cumhuriyetten anladığım budur. Bunlar ana direklerdir. Geri kalan
bu direklere bağlanmış yan unsurlar. Bu direklerin taşıyıcılığına
bağlanmış. Taşıyıcı direkler, çatıyı tutan direkler bunlardır. Geri
kalan aksesuardır. Çatıyı aktarırsın, duvarı değiştirirsin, iç
yerleşim oranını değiştirirsin. Ama temel taşıyıcı olan bunlardır.
Şimdi bunlar noktasından bakıyorsak, bu iki ilkeyi içine
sindirdiğini ve bu ii ilkeye de ebedi sahip çıkacağına inanıyorum.
Bundan bir tereddüdüm yok ve inandığım için siyaset yapıyorum
zaten. Millete inandığım için siyaset yapıyorum. Anavatan partisi
de bunun için vardır.
Geriye kalan mesele şudur. Herkes kendi psikolojisini iyi
ayarlasın. AKP bana göre kendisini merkezde tarif ederken bütün
tutumlarıyla CHP’nin bir izdüşümü olarak siyaset yapmaktadır. Nedir
o? Devlet mekanizmalarında etkili olmak. Siyaseti devlet
mekanizmaları üzerinden yapmak. Benim tehlikeli ve yanlış bulduğum
şey bu.
CHP’de aynı anlayışa sahiptir. Bu iki anlayışın farkı şudur:
Türkiye’de sağ ve sol. Onun için AKP’yi, merkezde değil sağda bile
görmüyorum. AKP, CHP anlayışının bu taraftaki, muhafazakar izdüşümü
niteliğinde aynıdır. Niyesini de anlatacağım.
Sağ gelenek; daha doğrusu klasik devletçi siyaset şöyle bakar yani
temel paradigması, paradigma önemli bir kavramdır. Mülk
devletindir, millet de onun kiracısıdır. Böyle olunca kiracı
olmanın usul ve terbiyesi içinde davranmalıdır diye bakar.
Sağ siyaset Adnan Menderes’ten başlayan; daha doğrusu Celal
Bayar’ın öncülük ettiği kavram, devlet mülkün vazifelendirilmiş
bekçisidir. AKP iktidarı ve iktidar, devlet aygıtını toplumsal
hayatı biçimlendirmek için kullanılan bir araç olarak görür. Birisi
bunu modernleştirme adı atkında işlevlendirirken, diğeri bunu
muhafazakarlaştırma adı altında fonksiyon kazandırıyor. Ama bu
tutumlar özgürlükçe ve geleneksel sağ siyasetin dışında kalan
tutumlardır.
Bu millet horlanmak istemez, kılığıyla kıyafetiyle değerleriyle
inancıyla, diliyle aksanıyla kültürüyle, gelenek ve göreneğiyle
hakir görmekten ziyade devletinden itibar görmek ister. Ve
ilerlemek, zengin olmak ister. Sağ siyasetin de temeli budur,
milleti serbest bırak ve zenginleştir.
Devletçi siyasetin özü ise millete yeni değerler, tutumlar
kazandırayım, onu modernleştireyim, onu istediğim kalıba dökeyim.
Onun için AKP ile CHP mecliste birbirlerinin izdüşümü olarak
tahterevalli gibi sürekli sallanıyorlar. En tipik örneği de
başörtüsündeki tutumlarıdır. Bakın nihayetinde anlaşıyorlar, sorunu
çözmemekte ve insanları özgürleştirmemekte anlaşıyorlar. Ve gizli
kapaklı anlaşıyorlar, icraatları aynı olmakla beraber, yani
birbirlerine bakarak anlaşıp öyle tavır takınıyorlar demiyorum, bir
kapalı kapı arkasında oturup bu konuda el sıkışıyorlar. Bu veya
benzeri konularda el sıkışıyorlar.
Bunun en iyi örneklerinden biri YÖK mağduru öğretim üyelerinin ve
öğrencilerin statüsünün genişleştirilmesi konusunda, hükümet
tasarısını CHP tepkiyle reddedince, mecliste 330’u bulmak
gerekiyordu, biz dedik ki biz varız, geri çekmeyin. Ama geri
çektiler.
Bunun en iyi örneği, benim başımdan geçti; onun için asabım
bozuluyor yani. Sen Siirt seçimleri öncesinde, bu kızların hak ve
özgürlüklerini Baykal’la pazarlık konusu et, ondan sonra dön; gel
olmadık bir meseleden Erdem Başçı’nın eşinin kılık kıyafeti
üzerinden bunları zenci ilan et. Bunun Türkçesi topluma nifak
tohumları ekmektir. Başı kapalıları zenci, başı açıkları beyaz diye
kutuplaştırmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu
milletin sorunu değil devletin sorunudur. Getirin çözelim! Devlet
yarattıysa bu sorunu devlet çözecektir. Bunu milletin bir sorunu
gibi göstermek apaçık millete ihanettir.
Cumhuriyet tehlikedeymiş ( Cumhuriyet gazetesini
göstererek!)
Cumhuriyete tehdit var! Cumhuriyete
tehdit, Atatürk’ün milli egemenlik iradesine karşı bir komitacı
psikolojisiyle direnç gösteren anlayıştır. Bu anlayış Atatürk’ün
hayatının son günlerinde karşımıza çıkmıştır. O günden bugüne de
devam etmiştir. Milli şef döneminde, dönemin koşullarından da
etkilenerek, yani 2. Dünya savaşının koşullarından da etkilenerek
en elverişli koşullara ulaşmıştır sonra da kendisini 10 yılda bir
yapılan darbelerle ortaya koymuştur. Cumhuriyetin karşı karşıya
olduğu iki tehditten birincisi milli egemenliğe karşı yürütülen
tecavüzlerdir bunun en net örneği darbelerdir.
İkincisi tam bağımsızlık konusunda bölücülüğün yarattığı tabi
misaki milleyeyi bunun şemsiyesi olarak unutmamak gerekiyor. Misak
ı milliye bir tecavüz olarak bir bölücülük tehdididir. Ve benim bir
tehdit olarak gördüğüm şey ise tam bağımsızlığımızı giderek
yitirmemize sebep olan iktisadi bağımsızlığımızı giderek yitirmek
durumunda kalışımızdır. Ama bunu AKP’nin bilinçli bir seçimi olarak
sunmak haksızlık olur. Olup biten süreci bilmedikleri,
anlamadıkları, anlayamadıkları için ve iktidar oyunun sarhoşluğu
içinde oldukları için buraya doğru sürükleniyoruz.
Peki bütün partileri analiz ettik sizin zaman zaman
birleşme noktasında iddialar çıkan, ve sizin rakibiniz ve sizden
çok önde olduğu söylenen Doğru Yolu konuşmadık. Yani birleşme
olabilir mi? İddia edildiği gibi görüşmeler var
mı?
Hiçbir görüşme yok! Ve birbirlerinden ayrı tüzel kişiliklere sahip
siyasi partiler olduğumuz içinde, demokratik yarışma içinde
olduğumuz siyasi partileri rencide edici mahiyetti bir söz
söylememek benim için son derece önemlidir. Yani Türk demokrasisi
açısından son derece değerli bir kurumdur Doğruyol partisi,
demokratik ortama kattığı yarışmacı etki dolayısıyla da çok
değerlidir.
Benim onları üzebilecek yani ne o partiyi ne başka bir partiyi
üzebilecek bir şey söylemem şık olmaz. Ama bir şey söyleyeyim, bu
birleşme denen şey eninde sonunda gerçekleşecektir. Hiçbir yerde
olmazsa sandıkta.
2007’de olabilir mi bu?
Ben…
Yani DYP’ye hiç toz kondurmadınız, MHP yükselmeyecek
dediniz, CHP’nin geçmişine bakın dediniz, AKP böyle
dediniz..
Bakın ben MHP’yi kurum olarak yargılayan bir
şey yapmadım.
Hayır yani yükselmeyecek dediniz, bu bile..
Ben şunu anlatmaya çalıştım, siyaset psikolojisi ile seçim
psikolojisini nasıl okumalıyı anlatmaya çalışırken; iyi bir örnekti
yani...Milleyetçilik dalgası yükseliyor, dolayısıyla MHP yükseliyor
yargısını neden yanlış bir okumanın konusu olduğunu anlatmak için
bu örneğe başvurdum. Aslında kendimde bundan hoşnut kalmadım bu
istediğim bir şey değil. Bir de böyle şehir efsanelri vardır
herkesin inandığı ama asla gerçek olmayan laflar, siyasette bu çok
var. Onlardan biri olarak bunu söyledim başka bir şey değil.
Çok zamanınızı aldık, peki bu transfer mi yada yeni
müracaatlar var mı bizde gelelim diyen?
Transfer bir
değer karşılığında olur
Peki katılım diyelim.
Bizim verecek bir
şeyimiz olmadığı için, iktidarda olmadığımız için, iktidar
nimetlerinden yararlanamadığımız için, bu bize yöneltilebilecek bir
şey değil bu soruyu AKP’ye soracaksınız.
Peki düzeltirsek Anavatana geçmek isteyen, katılmak üzere
yola çıkmaya hazırlanan yeni siyasetçiler, milletvekilleri var
mı?
Bilmiyorum
Gelmiyor mu size hiç?
Hayır bilmiyorum. Var mı
yok mu bilmiyorum. Olursa bizim prensiplerimize de uyuşursa bunu
kamuoyu zaten bilir. Ama olması için herkesin önce kendi nikahından
vazgeçmesi gerekir. Yani nikahından vazgeçmeyen adamla ben
konuşmam.
Önce istifa
Benim muhatabım bu konuda net
olarak ortaya koyan insanlardır. Tutumunu ortaya koymayınca ben ne
diyeceğim yani.
Peki son bir soru bu mayısta bir imaj çalışması
yapıyorsunuz. Bir tanıtım yoluna gidecekmişsiniz.
Hayır işler tasarladığımız gibi olursa 20 Mayıs partimizin kuruluş
yıldönümüdür. 20 Mayıs etrafında bir etkinlik demeti yaparak biraz
daha partinin hem yeni amblemini hem temel mesajları topluma
anlatmak istiyorum.
Paranız var mı?
İşte küçük bir problemimiz
var. Aslında paramız var ama paramızı Maliye Bakanlığı
ödemiyor.
Mahkeme devam ediyor değil mi?
Evet, mahkeme
devam ediyor. Aslında mahkeme falan olmasına hiç gerekli olmayacak
bir şey fakat yani iktidar gücünü zorbaca kullanıyorlar. Sen git
mahkemeden al diyor. Mahkemelerin doğal olarak tabi olduğu bir
süreç var. O da bir zaman. Dolayısıyla haksız rekabet yapıyorlar.
Devlet gücüyle haksız rekabet yapıyorlar. Bence bir Anayasa suçu
işliyorlar. Ama aynı kanunlarla biz AKP’ye ödedik, kanun biz
çıkardık. Ve başbakan partiyi niye grupla kurduğunu da bilhassa
hazine yardımı meselesi üzerinden izah ediyor.
Bitti
Erkan Mumcu ropörtajlarının diğer bölümleri:
1. Baydemir, Öcalan'ın tercihi olamaz
2. Meclis'teki namazın sırrı
3. MHP'nin yükselişi yalan!