Mumcu Özköke inanamadı
Abone olErkan Mumcu Hilmi Özkök'ün olay sözlerine tepki gösterdi. Mumcu Özkök'ten açıklama bekliyor
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Danıştay
mensuplarına yönelik silahlı saldırıların ardından erilen bazı
tepkilerin toplumu kamplaştırmaya ve kutuplaştırmaya yönelik
olduğunu ifade ederek, ''Türkiye'de kavga rejim ya da rejimin
niteliği kavgası değildir. Türkiye'de asıl kavga rejimin sahibi kim
olacak kavgasıdır'' dedi.
ANAVATAN MKYK toplantısının açılışında konuşan Genel Başkan Mumcu,
bugün partilerinin 23. kuruluş yıldönümü olması nedeniyle çeşitli
etkinlikler hazırlandığını, bu kapsamda akşam açık hava konseri
vermeyi planladıklarını, ancak Danıştay'a yönelik saldırının
ardından konseri iptal ettiklerini söyledi.
Danıştay'a yönelik saldırının ardından meydana gelen gelişmeleri
değerlendiren Mumcu, saldırının ''kendi cürümünden fazla yer
yakmaya''yönelik olduğunu söyledi. Olayın meydana geldiği
saatlerden itibaren, olayın kışkırtıcı yönünü düşünerek topluma
sağduyulu olma çağrısında bulunduklarını kaydeden Mumcu, saldırıyı
gerçekleştirenlerin toplumun bir kesimi olmadığını, 15 kişi veya en
fazla 25 kişiden oluşan ''çete artığı'' olarak nitelediği
kişilerden oluştuğunu vurguladı. Bu olayın arkasındakileri ortaya
çıkarmanın devletin gücü içinde mümkün olduğunu vurgulayan Mumcu,
''Ancak 2 gündür olayla ilgili yorum ve tepkilere göre, biz asıl
çağrıyı devlet adamlarına, siyaset adamlarına yapmalıymışız. Asıl
soğukkanlı tutum sergilemekle yükümlü insanlar adeta bu olaylar
karşısında sevinç duyar bir edayla kışkırtıcı rollere
soyunmaktadırlar. Bu fevkalade üzüntü vericidir. Kaygı vericidir''
dedi.
Bu mesele üzerinden kimsenin rejim tartışması yapmaya yeltenmemesi
gerektiğini, Türkiye'nin rejim meselesi olmadığını belirten Mumcu,
Türkiye'nin Anayasası'nda gösterilen laik, demokratik, sosyal bir
hukuk devleti olma vasfının sadece Anayasa ve anayasal kuruluşlarla
değil toplumun sağlam ve sarsılmaz iradesiyle güvence altına
alındığını bildirdi. Bu konuda endişeleri büyütmenin cumhuriyete,
cumhuriyetin değerlerine katkı sağlamayacağını ifade eden Mumcu,
''Herkesin bilmesi gereken bir şey vardır; laikliği yaşatmak
elbette oynumuzun borcudur ama laikliği yaşatmanın yegane yolu da
demokrasiyi yaşatmaktır'' diye konuştu.
Demokrasiden vazgeçerek ne laikliğin ne de cumhuriyetin
değerlerinin yaşatılabilmesinin mümkün olmadığının altını çizen
Mumcu şunları söyledi:
''Bilinmelidir ki bu toplum adına bölücülük dediğimiz, etnik
bölücülük dediğimiz bir fay hattının üzerinde fevkalade hassas bir
dengenin üzerinde durmaktadır. Bu toplumu yeni toplumsal
kutupsallaşmalarla, kamplaşmalarla yeni fay hatlarının üzerine
ekilmesi bu ülkeye bu topluma ihanettir. O bakımdan herkes aklını
aşına toplamalıdır. O bakımdan hiç kimse bu olayın üzerinden olayı
da aşan büyük kavgaların peşine düşmemelidir. Türkiye'de kavga,
rejim ya da rejimin niteliği kavgası değildir. Türkiye'de asıl
kavga rejimin sahibi kim olacak kavgasıdır. Danıştaya saldırının
daha sonra aldığı biçim öyle gözükmektedir ki Cumhurbaşkanlığı
konusunda yürütülen
kavgalarda bir mevzi değeri olarak herkes olaya yaklaşmaktadır.
Oysa bu meselenin çözümü de, çözüm yeri de olayın uzağındadır. Bu
kavganın içinde halk yoktur, bu kavganın içine halkı sokmaya
çalışanlar ülkeye ihanet ediyorlar.''
TÜRKİYE BU FİLMİ DEFALARCA GÖRMÜŞTÜR
Kimsenin cumhuriyeti ve halkı kendi kavgası içine dahil
etmemesiniisteyen Mumcu, ''Türkiye bu filmi defalarca görmüştür. Bu
filmin sonu bellidir. Bu filmin sonunda kazananın Türkiye olmadığı
aşikardır. Bu maceranın kaybedeninin Türkiye olacağı da hiç
tartışmasızdır'' diye konuştu.
''Bu lanetli olayı bir krize, bu krizi de çeşitli fırsatlara
dönüştürmek gibi ucuz yollara tevessül edilmemesini'' isteyen
Mumcu, ortada iktidar boşluğu olduğunu savundu. Bu boşluğun
Danıştaya yapılan saldırıdan sonra da görüldüğünü söyleyen Mumcu,
hükümetin ihalelerde, özelleştirmelerde, adam kayırma olduğunda
hükümetliğini hatırladığını öne sürdü.
Ülkenin temel meseleleri sarsıntıya uğradığında hükümetin muhalefet
rolü oynadığını savunan Mumcu konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türkiye'nin bugün bir iktidara ihtiyacı vardır. Türkiye'nin bugün
olaylara hakim, sağduyusunu olayların üzerine egemen kılan, topluma
güven veren, toplumun bütün kesimlerini kucaklayan bir hükümete,
iktidara ihtiyacı vardır. Ama ne yazık ki iktidar iktidar
mürailikten, iki yüzlülükten öteye hiç bir tutum
gösterememektedir.''
Anayasal kurumların, sivil toplum örgütlerinin olup bitenleri iyi
düşünmesi gerektiğini belirten Mumcu, Türkiye'nin dengeleriyle,
ayarlarıyla oynandığı, kabuk bağlayan yaraların kaşınarak yeniden
kanatılmaya çalışıldığı bir süreçte toplumun tüm bireylerini
dikkatli olmaya çağırdı. Bu olayların faillerinin her kimse
mutlaka ortaya çıkacağını, bu milletin gücünün onları
cezalandırmaya gücünün yeteceğini vurgulayan Mumcu, Anavatan
Partisi olarak cumhuriyetin değerlerinin yanında olacağını,
bunun yaşatılmasının da demokrasiyle mümkün olabileceğini ifade
etti.
''Hükümetin ciddiyet dışı, kelimenin tam anlamıyla laubali, iki
yüzlü, olup bitenlerden çok uzak tutumuna seyirci kalmayacağız''
diyenMumcu, hükümete rağmen demokrasiyi, milletin hak ve hukukunu,
milletin değerleriyleinançlarıyla, değerleriyle özgürce yaşamasının
koruyucusu olacaklarını belirtti.
ORGENERAL ÖZKÖK'ÜN SÖZLERİ
Bir gazetecinin, ''Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün
tepkileri olumlu bulduğu ve devamlılığının olması'' konusunda bir
açıklaması bulunduğunu söylemesi üzerine Mumcu şunları
kaydetti:
''Sayın Genelkurmay Başkanı'nın eğer bir sürçü lisan değilse, eğer
yanlış anlaşılmadıysa kastını aşan sözler olduğunu ifade etmek
zorundayım. Genelkurmay Başkanı zannediyorum duyarlılığı takdir
ettiğini ifade etti. Yoksa insaf ölçülerini aşan ve toplumsal
kamplaşmanın önünü açan türdeki tepkileri olumlamış olmasına
ihtimal vermiyorum. Bu kendisinin Anayasal göreviyle de, hukuki
konumuyla da, göreviyle de silahlı kuvvetlerimizin en görevi olan
ülkenin birlik ve bütünlüğünü muhafaza etme göreviyle de bağdaşmaz
diye düşünüyorum. O bakımdan sayın Genelkurmay Başkanı duyarlılığın
devam etmesi gereğini ifade etti. Yoksa asayişi ortadan kaldıracak,
toplumsal kamplaşmayı derinleştirecek, demokratik kurumları
değersizleştirecek bir tutuma değer vermesi beklenemez, kabul
edilemez.
Aslına bakarsanız Genelkurmay Başkanı'nın bu anlamda sözlerine
biraçıklık getirmesinde bir yarar vardır. Sorunuzda bahsettiğiniz
gibi bir anlama çekenler olacaktır. O bakımdan sözlerine açıklık
getirmelidir, zannediyorum bu açıklığın getirilmesiyle durum
netleşmiş lacaktır.''