Muhtar, iyi ki sigarayı bıraktı
Abone olReha Muhtar ve Mehmet Barlas arasındaki söz düellosu İlker Sarıer'e kadar taştı. Sarıer sigarayı bırakan Muhtar'a bazı mesajlar gönderdi.
İlker Sarıer, başlıklı yazısında Sigaraya bırakan ve bu yüzden
sürekli kavga halinde olan Reha Muhtar ve Mehmet Barlas'a
seslendi.
Reha Muhtar'ın sigarayı bırakma girişimi, milli bir faciaya gebe
görünüyor. Bu kişisel teşebbüs, bizim gazetenin de desteği ile
"toplumsal bir fayda"ya dönüştüyse de, halkımızın tütüne ne kadar
düşkün olduğunu da hesaba katmak icap eder. Başımızda bunca dert
varken, bir de sigarayı bırakanlarla, bırakmayanlar arasında sokak
çatışmaları çıkmasını istemeyiz.
Gerçi ben, 35 yıllık sevgi dolu bir tütün bağımlısı olarak bile
Reha'nın olumlu girişimini gönülden destekliyorum, Taksim'de bir
korsan miting koyarsa ona da katılırım ama cigaramı da
tellerim.
Öte yandan, Reha Muhtar'ın haset odaklarına duyduğu öfke,
medyamızın insanı kudurtma tekniklerinin bir sonucudur.
Örneğin, bir gazete geçen gün şöyle diyordu:
Sahte ilaç çetesi en fazla 10 yıl yatıp çıkacak!
Yani editör, "10 yıl hapis bizi kesmez hemşerim" diyor.
Yahu, 10 yıl hapis az şey midir? 10 yıl hapis yatan biri, biter,
tükenir, ne kimyası kalır ne de fiziği, hayatı kayar.
Siz bakmayın, mahkemede 10 yıl hapis yiyince, hakimlerin eline
sarılıp, duacı olan sanıklara. Adam, 10 yıl hapis yatmanın
bilincinde değil ki!
"Nesnellik kavramı" don lastiği gibidir, istediğin yerden
çekiştirirsin.
Misal, California Üniversitesi, "uzun yaşamanın sırlarını"
açıklamış.
İyimser olunacak, sigara bırakılacak, bol bol seks yapılacak,
hayvan sahibi olunacak, düzenli sağlık kontrolü yapılacak, zengin
olunacak, stresten uzak yaşanacak, antioksidan besinler tüketilecek
ve evlenilecek.
Basit görünüyor ama bunları yapmak kolay mı? Mesela, sen iyimser
olmak için elden geleni yapıyorsun fakat bir de güzel fikir sahibi
olayım diye ciddi bir köşe yazarını okuyorsun, o saniyede ne
iyimserlik kalıyor, ne bir umut kırıntısı içinde. Yazara da hak
veriyorsun ama kafa gidiyor.
Bol bol seks tavsiyesi: Anlamak mümkün değil. Hem evlenin diyorlar,
hem de bol bol seks diyorlar. Tövbe yarabbi, bunlara inanıp eve
kuma götürsen, kör testereyle keserler adamı.
Düzenli sağlık kontrolüne gelince: Git bir hastaneye kontrol
yaptırmaya da gör, nasıl sapasağlamken hasta olunuyormuş.
Farz edelim sigarayı, içkiyi bıraktın, bir de köpek aldın kendine,
gezdirip duruyor, stresten uzak ölçmelidirler. Ki durumu
anlayalım.yaşıyorsun. Peki, nasıl "zengin olacaksın?" Mesela
edindiğin hayvana nasıl bakacaksın? Köpek de senle beraber yarı aç
sürünecekse, bunun sana ne katkısı olacak? Köpeği örnek alıp
teselli mi bulacaksın?
Evlenmeye gelince: Bence üniversite hocaları, evliliğin insan
ömrüne katkısını değil esasta götürdüğünü
"Mutlu" evliliklerde bile, iki ay, üç ay tatlı tatlı götürüyorsun
ilişkiyi, "Oh ne de güzel geçiniyoruz, kim bilir ömrüme ne kadar
çok yıl katılmıştır" diye seviniyorsun, küüt diye olmayacak
kapristen bir hır çıkıyor, 5 yıl birden yaşlanıyorsun. Hani ne
oldu? Bu nasıl ömür uzaması? Kuşku yok ki evlilik kurumu, düzenli
ve kargaşasız bir sosyal ortamda "tür"ün devamı için elverişli bir
ortam yaratıyor. Fakat yerkürede, türünü devam ettirmek için
insanoğlundan daha ağır fatura ödeyen başka bir mahlukat var mıdır?
Bir kadını bilemem ama bir erkeğin, tekmil zararlı iptilalar ile
bir evliliği sürdürmesi arasında bana "doğru orantı" varmış gibi
geliyor. Tek başına "evlilik iptilasını" yeterli bulanlar
istisnadır.
YAZI:İlker SARIER
SABAH