Muhsin Yazıcıoğlunu anlamak
Abone olDiller varmıyor, dudaklar sürekli dua mırıldanıyor. Mümtaz'er Türköne, Muhsin Yazıcıoğlu'nu bakın hangi sözlerle anlatıyor.
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun ideolojisini,
hayatla değil ama çizgisi sapanlarla mücadelesini kaleme
alan Zaman yazarı Mümtaz'er Türköne, kendi kaleminden
Yazıcıoğlu'nu anlattı.
İşte bugün Zaman gazetesindeki köşesinde yer alan Muhsin Başkan yazısı;
Türkiye'nin açık duran temiz sayfalarından biriydi. Onun
arkasından yazmak ve bu sayfanın kapandığına şahit olmak çok zoruma
gidiyor. O bizim gençliğimizin lideriydi. Hep, hem bizden, hem de
bizden fazla biriydi. Kendimizi onda bulduk ve onunla temsil
ettik.
O bizim yüreğimiz, bizim duruşumuz, bizim sesimizdi. Zaman zaman
korksak da, o bizim hiç geri adım atmayan cesaretimizdi. Dünya
telaşı ile yalpalarken, o cetvelle çizilmiş gibi dümdüz yolunda
ilerleyen gölgemizdi. Hiç eğilmeyen başımız, hiç zedelenmeyen
onurumuzdu. Zamanla biz onu yalnız bıraksak da, o bizden hiç
vazgeçmedi.
O bizim Muhsin Başkan'ımızdı.
1976 yılının Eylül ayının başlarıydı. Siyasal'da yeni öğrencilerin
kayıtları devam ediyordu. Dev-Yol, fakültenin girişine masayı
kurmuş, gelenleri zorla derneğe kaydediyor, haraç alıyordu. Bize
selam verip kayıt yaptırmaya gidenlerden birkaçını da
sıkıştırmışlar. Sorumluluk bendeydi. Yardım istedim. Site Yurdu'nda
iki kişi beni buldu. Mütevazı ama çok kararlı görüneni benimle
konuştu. Muhsin Yazıcıoğlu ile ilk karşılaşmamdı. İki saat sonra,
kulaktan kulağa yayılan, iki kişinin Siyasal'ı bastığı ve iki metre
boyundaki Sedat'ın herkesin ortasında adamakıllı dayak yediğine
dair inanılması güç bir rivayeti dinliyordum. Birkaç gün sonra
burnu bantlı Dev-Yol liderini görünce ben de bu hikâyeye inandım.
Bu anekdotu, 70'li yılların Muhsin Başkan'ını resmetmek için
aktardım. O yıllarda onu tanıyan herkes, size benzer hikâyeler
anlatacaktır.
Sonra Genel Merkez'de beraber çalıştık. Bizim genel başkanımız
olmuştu. Doğuştan lider özelliklerine sahipti. Şiddetin tırmandığı
yıllarda zirvedeki adamlardan biriydi; ama sükûnetini ve
sağduyusunu hiç kaybetmedi. Olanlardan hepimiz sorumluyduk; ama
irade bize ait değildi. Çaresizlik içinde güvenecek bir dal
arıyorduk. Hepimiz ona güvenirdik. Hepimiz ona inanırdık. Bizi yarı
yolda bırakmayacağını, bize yanlış yaptırmayacağını bilirdik.
O yıllarda, ülkemizin ciddi bir tehdit altında olduğuna inanmış ve
aynı davaya gönül vermiştik. Ama siyaset ideolojik saflığı
bozuyordu. Partinin gündelik siyasete endeksli tutumu ile bizim
"kesin inançlı" tavrımız sık sık çatışıyordu. Eleştirilerimiz
"Albay"a kadar çıkmasa da, 77'de sayıları artan milletvekillerini
hedef alabiliyordu. Çok sert restleşmeler yaşadık. Muhsin Başkan bu
sürtüşmeler boyunca dimdik durdu. Onun desteğiyle Ülkü Ocakları
bünyesinde daha muhafazakâr ve daha toplumcu bir çizgi giderek
netleşmeye başladı. Manzara dışardan göründüğü gibi değildi. O
yıllarda da sonra da bizim tek liderimiz Muhsin Başkan'dı.
Cezaevinde geçirdiği 7,5 sene zarfında ve sonrasında da bizim
liderimiz olmaya devam etti. Hepimiz ona "Türkeş'in halefi" gözüyle
bakardık. Aksini düşünen de çıkmazdı. Ne var ki liderler
haleflerden hoşlanmıyorlar. Türkeş, yakın çevresini sürekli
değiştirerek yoluna devam eden bir politikacı idi. Muhsin Başkan'ı
değil ama, onun yakın arkadaşlarını çembere aldı. Muhsin Başkan,
kendisine güvenenleri yarı yolda bırakmamak uğruna MHP'den ayrılmak
zorunda kaldı. Ayrılırken geride geçmişten intikal eden bir şey
bırakmadı, hepsini aldı yanında götürdü.
Politikada farklıydı. Hep gerekli esnekliği gösteremediğini,
kişiliğinden ve prensiplerinden ödün vermediğini düşünmüşümdür.
Politika saf inançla yürümüyor; Muhsin Başkan hesap değil, gönül
adamıydı. Politikanın içine taşıdığı kendi dünyasının bu toplumdaki
karşılığını, evvelki akşam Büyük Birlik Partisi Genel Merkezi
önünde endişe içinde ağlayan gençlerin yüzünde gördüm. Galiba onu
tanıyanların, hepimizin yüzü öyleydi.
İnsanın içinde bir şeyler ağırlaşıyor ve kopuyor. Kopan
bedeninizden, yüreğinizden, beyninizden veya geçmişinizden bir
parça değil. Her şeyinizin iyi ve güzel yanlarına dair çok esaslı
bir şey. Özünüze dair.
Son dakikalarında, o helikopterde herkesi nasıl sakinleştirdiğini,
nasıl kaya gibi metin durduğunu gözümde canlandırırken, bizler niye
darmadağın oluyoruz?
Ah başkanım ah; bize kaybettirdiğinin ne olduğunu bir
bilseydin.
Mümtaz'er Türköne/ZAMAN