Muhsin Kızılkaya'dan ilginç Öcalan iddiası!
Abone ol6-7 Ekim ile 1 Kasım sokak çağrıları arasındaki farkın Öcalan'ın bilinçli mesajı olduğunu iddia eden Muhsin Kızılkaya "‘Kandil ayrı İmralı ayrı’ söylemi iflas etti" dedi...
Elif Çakır’ın sunduğu Söz Bitmeden programına Haber Türk
Gazetesi Yazarı Muhsin Kızılkaya konuk oldu. 24’te yayınlanan
programda Gazeteci Kızılkaya, PKK’nın iç yapısı, çözüm süreci ve
Kobani protestolarının perde arkasını anlattı.
ÖCALAN 6-7 EKİM VE 1 KASIM İLE SAVAŞA DA BARIŞA DA VARIZ DEDİ!
Kızılkaya, 6-7 Ekim sokak çağrısı ile 1 Kasım sokak çağrılarının birbirinden farklı olduğunu ve her iki çağrının iyi okunması gerektiğini ifade ederken "6-7 Ekim ile 1 Kasım isyan çağrısı birbirinden farklıdır. Birbirine karıştırmamak lazım. 6-7 Ekim’de bir isyan provası oldu. Bir isyanın nelere muktedir olabileceğini aşağı yukarı gördük. Aynı kitlenin demokratik yollarla mobilize edilebileceğini de 1 Kasım’da gördük. İkisi de aynı ve bilinçliydi. Oldukça politize edilmiş iyi organize edilmiş hareketle karşı karşıyayız. Hem barışa var, hem de savaşa da var." dedi.
İşte Kızılkaya'nın açıklamaları:
‘ÖCALAN ÖRGÜTÜN EBEDİ ŞEFİDİR’
“İki tane PKK yok. Bir tane PKK var. Başında da Abdullah Öcalan
var. ‘Kandil ayrı İmralı ayrı’ söylemi iflas etmiş bir söylemdir.
PKK dikine hiyerarşik bir yapıdır. KCK sözleşmesinin 11. Maddesi
Abdullah Öcalan’ı ebedi şef ilan etmiştir. Her durumda ebedi şefin
dediği geçerlidir. Dolayısıyla onun sözünün hiçbir makam tarafından
veto etme hakkı yoktur. Bu sözleşme KCK’nın içine girmiş herkesi
bağlayan bir sözleşmedir. Bu sözleşmeye aykırı davranan herkes
ihanetçidir. PKK’da ihanetin cezası da ölümdür.”
‘İMRALI’NIN FARKLI AÇIKLAMALARI POLİTİKADAN
İBARETTİR’
“Zaman zaman İmralı’nın aksi yönde açıklama yapması tamamen
politikadan ibarettir. Kandil’de silahlı bir güç var ve bu silahlı
gücü zaman içinde caydırıcı bir güç olarak elinde bulunduruyor.
Zaman zaman caydırıcı etkisi de görülmüş bir araç hala. Kandil’in
söyleyeceği şeylerin bizi çok fazla korkutmaması lazım.”
ÖCALAN’DAN HABERSİZ PKK’DE BİR SANDALYENİN BİLE YERİ
DEĞİŞMEZ
“İsyan çağrılarının hepsinin arkasında Öcalan’ın imzası var.
Abdullah Öcalan’dan habersiz PKK’da bir sandalyenin yeri bile
değişmez. 6-7 Ekim ile 1 Kasım isyan çağrısı birbirinden farklıdır.
Birbirine karıştırmamak lazım. 6-7 Ekim’de bir isyan provası oldu.
Bir isyanın nelere muktedir olabileceğini aşağı yukarı gördük. Aynı
kitlenin demokratik yollarla mobilize edilebileceğini de 1 Kasım’da
gördük. İkisi de aynı ve bilinçliydi. Oldukça politize edilmiş iyi
organize edilmiş hareketle karşı karşıyayız. Hem barışa var, hem de
savaşa da var. Bu 40 yıllık bir süreç. Bunları hafife almamak
gerekiyor. 6-7 Ekim’in böyle olabileceğini kendileri de
öngörmemişlerdi. 40’dan fazla insanın ölümünü kimse hesap
edememişti. Onun getirdiği korkunç yıkım, ‘biz ne yapıyoruz?’
sorusunu da beraberinde getirdi.”
‘SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN SOKAK ÇAĞRISI
BASİRETSİZLİK’
“1 Kasım aslında özür mahiyetinde bir rövanştır. İstersek böyle de
olabilir. Denmiştir 1 Kasımda. Bu bize silahlı mücadelenin bittiği
noktada devreye girebileceğini de gösteriyor. HDP’den Selahattin
Demirtaş’ın sokak çağrısını yapması bir basiretsizlikti. Fakat
çağrının ana kaynağı bilinçli bir stratejiydi. Bu bir analiz
benimkisi. Fakat Öcalan’ı takip ediyorum, okuyorum, anlamaya
çalışıyorum, kitleleri nasıl mobilize ettiğini. Son derece kendine
göre başarılı bir politika yapıyor. Kendi oluşturduğu çerçeve
açısından baktığınız zaman. Bütün sürecin kontrolünü çok iyi
götürüyor. Yeryüzünde 60 bin kişinin kendini onun için yaktığı tek
seküler insandır Öcalan. Kandil’de oluşan bütün yapıyı Öcalan
hapishanede belirledi. Cemil Bayık’ı oraya atayan kim? Murat
Karayılan’ı oradan alıp, başka bir yere gönderen kim? KCK’yı
oluşturan kim? PKK’da 2 numara 3 numara yoktur. Bir numara vardır.
O da Öcalan’dır. Geri kadro değişebilir. Ama orada KCK sözleşmesi
var. Sözleşmeye göre tek adam Öcalan’dır. Devlet bir tane muhatapla
karşı karşıya. Bence o ciddiyetle meseleye bakmalıdır.”
‘KÜRT MESELESİ SADECE PKK’NIN SİLAHSIZLANMASI
DEĞİL’
Davutoğlu’nun bugün yaptığı süreci tek bir aktöre, tek bir
çevreye inhisar ettirmeyiz” sözlerini de değerlendiren Kızılkaya şu
ifadeleri kullandı:
“Bu güzel bir şey. Kürt meselesini sadece PKK meselesi olarak
görürsen, PKK’yı silahsızlandırdığında Kürt meselesini halletmiş
olmazsın. Kürt meselesinin temel insan haklarından kaynaklanan bir
sorun olduğu gerçeğini kabul etmek zorundayız. Eşitsizlik meselesi
olduğunu kabul etmek gerek. Türkiye Cumhuriyeti ile Kürter’in
meselelerinde eşitsizliği doğuran ne varsa bunları kabul etmek
gerek. Ondan sonra PKK ile anlaşırsın veya anlaşmazsın. Kürt
sorununu bu şekilde halledersin daha sonra da PKK sorununu
halletmeye bakarsın. Ya barışla halledersin ya da savaşla
halledersin. Ak Parti döneminde olağanüstü hamleler yapıldı ama bu
sorun bitmedi. Ana dilde eğitimi vermiş olduğunda Kürtler ile
problemin bitmiş olur, Kandil ile problemin devam eder. PKK’nın
elindeki eşitsizlik meselesi gibi en önemli kozu almış
olursun.”
DEMOKRATİK ÖZERKLİK KÜRTLERİN UMURUNDA DEĞİL
“Demokratik özerklik bir yönetim biçimidir. Kürtlerin umurunda
değildir. PKK’nın umurundadır. Kürtlerin bir kısmı böyle bir
yönetim biçimi isteyebilir. Ama en az onlar kadar bir kısmı da Ak
Parti’ye oy veriyor. Dolayısıyla oradaki yönetme meselesi başka bir
şeydir, temel insan haklarından kaynaklanan sorunlar ayrı
meseledir. Bunlar ile ilgili önemli iyileştirmeler yapıldı ama
bitmedi. Bunu hükümet bitirdiği zaman Kürtler’e ‘bu adamlar size
Pol Pot tipi bir yönetim dayatmak istiyorlar’ dersin. Onlarda ikna
olurlar.”
‘ABDULLAH ÖCALAN TELEVİZYONA ÇIKARILSIN’
“Yasası çıkmış görüşmeler ile ilgili. Her türlü şeffaf yürüyen bir
süreç var. Bunu daha da şeffaf hale getirmek lazım. Adının
koyulması lazım. Öcalan ile görüşüldüğünü dünya alem biliyor.
Öcalan televizyona çıkıp, ‘Türkiye cumhuriyeti devleti ile tarihi
bir uzlaşma noktasına geldik’ desin. O zaman kardeşi çıkıp başka
bir şey söyleyemez. Bu şeffaflıkta işlerin yürümesi lazım. Herkesin
işi kolaylaşmış olur. Çözüm sürecinde enseyi karartmamamız lazım.
Biz çok önemli merhaleler atlattık. Dilimiz değişti birbirimize
karşı. Barış mümkündür. Önemli aşamaya gelindi. Elimizi uzatsak
barışı alırız. Bu şeffaflıkta işler yürürse bahara kalmadan bu iş
halledilebilir kanaatindeyim.”
‘ÇÖZÜM SÜRECİ ÖCALAN’IN ERDOĞAN’A YAZDIĞI MEKTUPLA
BAŞLADI’
“Ateşkes artık bozulmaz. Siz isteseniz de istemeseniz de PKK artık ateşkesi bozmaz. Kurt dumanlı havayı seviyor. Bu tür ortamlarda herkes bu tür eylemler yapabilir. Eğer gerçekten PKK’nın içinden birileri bu eylemleri yapıyorsa, kendi içinde bu eylemleri engellerler. Bu eylemlerin kendilerine çok büyük zarar verdiğinin farkındalar. Barış dediğimiz süreç, Abdullah Öcalan’ın dönemin Başbakanı Erdoğan’a yazdığı mektupla başlamıştır. Kendisinin talep ettiği bir süreci yeniden eskiye döndürmesi mümkün değildir. Eskiye dönmüş bir sistemde 30 yıllık silahlı mücadelede katledilen yol 2 yıllık barış sürecinde katledilen yol ondan 5 kat daha fazladır. Kürt siyasi hareketi ilk defa barış sürecinde yüzde 10 oy aldı.”