Biliyorsunuz, CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce bir
suçlamayla karşı karşıya.
Tamam, suçu sabit değil, ortada sadece bir iddia var.
Üstelik adi bir suç!
Kim olsa, öfkelenir, suçsuzluğunu ispat için uğraşır.
Aklanmak ister.
Buraya kadarını çok iyi anlayabiliyorum, dilekçesini verdi,
dokunulmazlığımı kaldırın aklanayım dedi.
Ben iktidarın ve özellikle kürsüde bu suçlamayı bizzat dile
getiren Bülent Arınç'ın da Muharrem İnce'nin dokunulmazlığının
kaldırılması için parmak kaldıracağını sanmam.
Yemeği ısıtıp ısıtıp gündeme getirecekler, Muharrem İnce de her
seferinde dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyecek.
Hakikaten böyle adi bir suçla karşı karşıya kalmak insanı
çileden çıkarabilir.
Ama, öfkede bir yere kadar!
Olayın ertesi gününden, Cuma gününe kadar Muharrem İnce'ye
ulaşmaya çalıştım, telefonu çoğu zaman kapalıydı, sonra kendisine
ulaştım, konuşmak istemedi.
Normal.
Olay medyada geniş yankı bulunca tekrar aradım, çünkü işim bu,
haberin peşinden koşmak lazım.
Telefonlarımı açmadı.
Nihayet Cuma günü kendisi beni aradı, ısrarla aramalarıma
kayıtsız kalmadı.
Ama o ne aramak.
Sanki karşısında Bülent Arınç var!
O yüksek sesle, "Ne konuşayım, buyur, söyle"
derken, ben gazeteci olduğumu unutmadan kendisine kibarca "konu
hakkında neden sessizsiniz" diye sordum.
Çok öfkeliydi.
"Ne yapayım, ne konuşayım, medya maymunu mu
olayım" diye bağırmaya başladı.
Ses tonu o kadar yüksekti ki, ben bir ara Başbakanla konuşuyorum
sandım!
Oysa benim amacım, içinde bulunduğu durumu anlatabilmesi için
kendisine günde 2 buçuk milyon okuru olan İnternethaber'de sesini
duyurmasını sağlamak ve bu olayı merak eden, kendisini oylarıyla
oraya taşıyan halkın bilgi sahibi olmasına aracı olmaktı.
Yani ben sadece işimi yapıyordum.
Muharrem İnce'nin suçlu olduğunu da bilemem, suçsuz olduğunu
da.
Kimse bilemez.
Ama bir suçlama karşısında herkese bu kadar öfkeli olması insanı
düşündürüyor.
Üstelik karşısında bu olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir
gazeteci var.
"Bir bayan var" diye yazmayacağım çünkü erkek de olsa bu kadar
bağırması yanlış.
Yine de ben bu öfkesini suçlamanın türüne veriyorum.
Dilerim bunda sonra, kendisini haber için arayan gazetecinin,
haberin peşinde koşan bir emekçi olduğunu unutmaz.
Tıpkı, yıllarını haber peşinde koşmak için harcamış ve
habercilik yaptığı için tutuklandıklarını söylediği gazeteciler
gibi...
Günün sözü: "İnsanlar her
zaman kahraman olamazlar ama her zaman insan olabilirler."
Benjamin Franklin
twitter.com/nsrnylmz