Muhafazakar medyada neler oluyor?
Abone olHürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, görevde alınan genel yayın yönetmenlerine sahip çıktı, Ethem Sancak'ı eleştirdi.
Star ve Akşam gazetelerindeki görevden
alma depreminin medyadaki tartışmaları sürüyor.
Bir süredir Hürriyet'teki köşesine yazı yazmayan Akif Beki de
aranın ardından bugün görevden alınan genel yayın yönetmelerinin
durumunu yazdı.
Akşam ve Star gazetelerinin sahibi Ethem Sancak'ı ise sert dille
eleştiren Akif Beki, "İmayla çıtlatılsa bile istifa etmeye
hazır izzet, şeref ve haysiyet sahibi gazetecilerin işine, teşhir
gibi bir operasyonla son vermenin bu duyguyu yaratacağı
bilinmeliydi" diye yazdı.
Beki, görevden almalarla ilgili "Mesele Mustafa
Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert ve Mehmet Ocaktan gibi muhafazakâr
medyaya büyük emeği geçmiş yöneticilere reva görülen hoyratlık
meselesi..." yorumunda bulundu.
YAZMAYA TAKATİM YOKTU
3 gündür köşesi boş kalan Beki neden yazı yazmadığını da şu
cümlelerle anlattı:
"3 gündür yazmıyordum; iştiham, takatim, mecalim yoktu yazmaya,
mazeret izni istemiştim... Fakat dediler ki ortalık Star ve Akşam
gazetelerinin tepesindeki tasfiyeyle çalkalanırken senin susman
yanlış anlaşılıyor."
İşte bu uyarı üzerine bugünkü köşesini kaleme alan Akif Beki'nin
yazdıkları:
"....
Görevden alınan üç isim de yakın arkadaşım, gazetecilik
geçmişlerini, verdikleri fikir mücadelesini, hayata karşı
duruşlarını bilirim. Maaşlarından başka kaybedecek hiçbir
şeyleri yoktur. Onu da fikren yanında durdukları iktidarın
nimetlerine borçlu değiller, AK Parti'den önce de yönetici maaşı
alıyorlardı.
Şık olmayan bir yolla, bir güç gösterisiyle teşhir edilerek, yani
göstere göstere görevden alındılar...
Olaya, 'iktidar medyasında kıyım' diyenler var,
'tasfiye operasyonu' diyenler var, fırsattan
istifade netameli para-pul işlerine bağlayarak çamur atanlar, sinsi
karakter infazlanna girişenler var...
Ve buna çanak tutan bir yöntem...
KARAALİOĞLU'NUN İSTİFASI
REDDEDİLMİŞTİ
Bir seferde üç kafa isim alındı, bir olağanüstülük rüzgân
estirilerek...
Elbette bir medya patronu, istediği yöneticiyle çalışma hakkına
sahiptir. Ama vefa denen, kadirşinaslık denen mefhumu geçtim, kadir
kıymet bilmeseniz de yayın yönetmeni değiştirmenin bir nezaketi,
dostane halletme usulü, adabı, erkânı olurdu. Olağan şartlarda, hem
de benim tanık olduğum kadarıyla Karaalioğlu birkaç defa ayrılmayı
kendi ağzıyla teklif etmişken istifasını reddedip üçünü birden
göndermek bunlar arasında değil.
O gazetelerin patronu Ethem Sancak, haksız spekülasyonlara son
vermek için nihayet Anadolu Ajansı'ndan tok bir ses verdi.
Dedi ki "Görevden alınan gazetecilerle ilgili tüm para-pul
iddiaları yalandır. 3 arkadaşa da teşekkür ettim ayrılırken.
Haberin gerçekle alakası yoktur. Biz bu arkadaşlarımızı tanıyoruz,
güveniyoruz. Onlarla aynı davanın insanıyız..."
Dedi ki, "Biz tarzımızı açıkladık, onlar da bu şekilde
çalışmak istemediler.
Olay budur. Ayrıldığımız arkadaşlarımızın onurlarına,
şereflerine kimse laf söyleyemez. Bizim kararımız tamamen iş
felsefemizle alakalı..."
Yine dedi ki: "Gazetecilerin aynı gece görevden alınması ne
darbedir ne de operasyon. Önce birini, birkaç gün sonra öbürünü
alsaydık bana göre hoş olmazdı, asıl sahtecilik o zaman olurdu.
Anlaşamadık, tarzlarımız uyuşmadı ve yollarımız
ayrıldı..."
Dedi, amma Basra yıkıldıktan sonra...
En nihayet "Eşler ve kardeşler arasında da ayrılıklar olur,
bunda bir gariplik yok" dedi Ethem Bey.
Doğru, fakat ortada şöyle bir gariplik görünüyor...
NUREMBERG BAKİRESİ
BENZETMESİ
Ortaçağ işkence aletleri müzesinde bir Nuremberg Bakiresi vardı,
çivili bir tahta kafes içinde 'ayıplanacak
kimse'leri teşhir etme aleti...
Prag'da, Zara'yla birlikte gezmiştik.
Aramızda lafı da geçti, bir şuur sürçmesiyle kanmı kırdığımda ben
Cemil Meriç gibi okur karşısında soyunarak dil kusurumu
jurnallemeye, o kafese manen girerek kendimi utandırmaya gönüllü
dahi olurum.
Ancak girift kadın-erkek münasebeti değil bu. İşten atılacaksam,
üstelik işten ayrılmayı kendi ağzımla teklif ettiğim halde...
Utanılacak bir iş yapmışım gibi 'paketlenip' üstüm
işaretlenerek o kafese kapatılmak izzet-i nefsime
dokunur. İmayla çıtlatılsa bile istifa etmeye hazır izzet,
şeref ve haysiyet sahibi gazetecilerin işine, teşhir gibi bir
operasyonla son vermenin bu duyguyu yaratacağı bilinmeliydi.