Muhafazakar kesimi Fener çarptı
Abone olDeniz Feneri davası muhafazakar kesimi böldü. Yolsuzluk iddialarına inanmayanlar var. Ali Bulaç'tan ilginç tespitler.
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, Deniz Feneri davası ve toplanan
yardım paralarının özel işler için kullanılmasının muhafazakar
kesim içinde bir travmaya neden olduğunu söyledi.
NTV’de Yazı İşleri programına katılarak Mirgün Cabas ve Ruşen
Çakır’ın sorularını yanıtlayan Bulaç, muhafazakar gazeteleri de
eleştirdi.
MUHAFAZAR KESİMDE TRAVMA YARATTI
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç’a göre “Deniz Feneri davası ve
ortaya çıkan iddialar muhafazakar kesim içinde bir travmaya neden
oldu”. Bulaç şöyle konuştu:
“Ramazan ayı, iftarlar, sahurlar dolayısıyla yaptığım gözlemlere
dayanarak söyleyebileceğim şu: Yüzde 50- yüzde 50 bir kuşku meydana
geldi. Hatta bir travmaya yol açmak üzere. Şu anda bu muhafazakar
kesimin yarısı, ‘Bir siyaset işidir, hükümeti sıkıştırmak üzere
ortaya atılmış iddiadır’ diye düşünüyor. Hatta Yeni Şafak’tan bazı
yazarlar bunu Alman hükümetinin Türkiye’nin iç siyasetinin
mecrasını değiştirmek üzere bir manipülasyon olarak ortaya attığını
iddia ettiler. Yüzde 50’lik bir kesim ise ‘Hayır ciddi yolsuzluklar
var. Biz bu konunun üzerinde yeniden düşünelim’ diyorlar.
İNSANLARIN YAŞAMLARI DEĞİŞTİ
Şimdi ortada çok açık bir durum var. Bazı insanlar bir anda zengin
oluyorlar, bir anda servetlerinde olağanüstü bir artış meydana
geliyor ve bu insanların yaptıkları işler belli. Yani yaptıkları
işlere karşılık kazandıklarını varsaydığımız paraları bir araya
getirsek; Bunların 60-70 senede bu parayı meydana getirmeleri
imkansız. Ve bunların yaşama tarzları, oturma biçimleri, evleri
değişiyor her şeyleri değişiyor. Ve bu tabiki muhafazakar kesim
kitlenin yani toplumun önemli bir kısmının hayatında çok önemli
değişiklikler meydana gelmiştir ve bunlara müsaade ediyorlar.
KURUMLAR ARACILIĞIYLA HAYIR YAPMAK YANLIŞ
Bu Deniz Feneri olayında da Ergenekon davasında olduğu gibi
mahkemenin mutlaka sonucunu beklemek gerekir: Kimseyi suçlamayalım.
İddianamelerden tabiki alıntılar yapılsın. Basın tabiiki bunu
gündeme getirsin ama infaz yapmasın, karar vermesin. Mahkemelerin
sonuçlarını bekleyelim. Ancak çokta hayırlı bir dava bu. Şu açıdan:
Bence bundan sonra Müslümanların, hayırsever insanların kurumlar
aracılığıyla yardım yapmaları konusunu bir kere daha düşünmeleri
gerekir. Benim İslamiyet’te anladığım doğru olanı; hayırsever
insanın kendi fakirini kendisinin gidip bulması, birebir
yardımların yapılması.
CAMİLERDE TOPLANAN PARALARIN KONTROLÜ
Çünkü maalesef bu kurumlar ve bu kuruluşlar aracılığıyla yapılan
yardımlar çok sağlıklı olmuyor. Deniz Feneri olayı bize bunu
gösteriyor. Hatta hatta yani Avrupa Birliği üyelik sürecinde olan
Türkiye’nin dış ülkelerdeki konumunda faaliyetlerinde çok
şeffaflaşması gerekir. Avrupa Birliği bunu yakından takip ediyor.
Belki de geçmişte devletin bazı birimlerin rutin dışı yaptığı bir
takım faaliyetler, belki de artık bu kuruluşlar üzerinden de
yürütülüyor olabilir. Türkiye’nin 80 bin camiinde her hafta para
toplanıyor. Makbuz yok. Hesap kitap nasıl tutuluyor. Bu paralar
nerede toplanıyor, nasıl harcanıyor? Bence biraz daha bunların
şeffaflaşması, kontrolden geçirilmesi gerekiyor. Benim kanaatim
herkesin kendi hayrını yardımını bizzat gidip en yakınındaki fakiri
bulup ona yapması en doğrusudur.”