Müge Anlı Sinan Akçıl ile sevgili mi oldu! İtiraf ediyorum dedi Sinan Akçıl duyurdu
Galerinin tamamı için tıklayınızAnlı, 1999 yılında meslektaşı Burhan Akdağ ile evlenmişti. Çiftin, 2002 yılında Lidya Müge adını verdikleri kızları dünyaya geldi. Akdağ ve Anlı, kızları doğduktan 6 yıl sonra boşanma kararı aldılar.
İddiaya göre Müge Anlı, eşi Burhan Akdağ'ı, kendisine şiddet uyguladığı gerekçesiyle şikayet etmişti.
Burhan Akdağ, Müge Anlı'nın kızı Lidya'yı kendisine göstermediğini öne sürdü. Hatta bu konuyu "Koynumdaki Yılan" kitabında kaleme aldı.
Akdağ'ın kitabında şu açıklama dikkat çekiyor,
"Bir boşanma serüveni. Sancılı, şaşırtıcı, acılı… İkisi de ünlü. İkisi de gazeteci. İkisi de magazinci. İkisi de başarılı. Burhan Akdağ ve Müge Anlı. Tutkulu bir aşkla başlayan ilişki evlilikle sonuçlanıyor, bir çocukla taçlanmışken birden mutlu son yok oluyor. Bahara yakın günlerde tam kocakarı soğukları zamanı yerle bir oluyor hayat. Acılı bir serüven başlıyor. Mahkeme koridorları, karakollar, kelepçeler, hatta ertelenen hapis cezaları… Ardı ardına gelen suçlamalar ve gözyaşı... Kızını görmek isteyen bir babanın kimi zaman öfkeli, kimi zaman hüzünlü direnişidir.
Kitapta yer alan satırlardan birkaçı:
'Cumayı cumartesiye bağlayan gece heyecandan neredeyse hiç uyuyamadım. Her tarafım kıpır kıpırdı. Hayal kuruyordum. O cumartesi günü saat sabah on gibi Kadıköy Hasanpaşa' daki İcra Dairesi'nin önündeydim. Binalara bakan bankın üzerinde oturmuş heyecanla buluşmayı bekliyordum. Halbuki saat on ikide buluşacaktık. Her yer bomboştu, içeride sadece bir polis memuru vardı nöbette, bir de ben vardım dışarıda. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Hayatım boyunca hiç böyle bir heyecan yaşadığımı hatırlamıyordum. Sevgilisini bekleyen yeni aşık gibi belki ondan da yoğun bir heyecan içindeydim. Dakikaları sayıyordum, 2 saat giderek uzuyordu. 'On ikiye çeyrek kala pedagog geldi. Giden gelen arabaları gözetliyordum, arabayla geleceklerini düşünüyordum çünkü. Fakat birden bir taksi yanaştı, taksinin arka sol camında Lidya'yı gördüm. Aylardır görmediğim benim küçüğüm, her şeyim, 'Lidoş'um oradaydı işte, içimdeki heyecanı, mutluluğu anlatmam imkansız, adeta bayılacak gibiydim, şu anda bile bunları yazarken aynı heyecanı tekrar yaşıyorum. Heyecandan ayağa bile kalkamadım.'