'Müfredatımızı yeniden elden geçirelim'
Abone olNabi Avcı öğrencilere öğretilmesi gerekenden fazlasının öğretilmeye çalışıldığını belirterek, okulların bilgi edinmenin tek aracıymış gibi görüldüğünü söyledi.
Eğitim, Türkiye’nin en temel başlıklarından birisi. 31 milyon kişiyi doğrudan, ülkenin geri kalan kısmını dolaylı yoldan ilgilendiren bu konuda son günlerin öne çıkan tartışması, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Millî Eğitim Şûrası. Eğitim süreçlerinin tarafları ve paydaşları, Şûra’da bir araya gelerek çeşitli önerilerde bulundular. Bunlardan en çok Osmanlı Türkçesi’nin zorunlu ders hâline getirilmesine yönelik olan öneri öne çıksa da aslında pek çok konu tartışıldı. Ben de bu sebeple bu kez sorularımı Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya yönelttim. Brüksel’de gerçekleştirdiğimiz görüşmede Nabi Avcı Hoca, eğitimin güncel sorunları başta olmak üzere bir çok konuyu derinlemesine ele aldı.
Şura kararları çok tartışıldı, tartışılmaya da devam ediyor. Milli Eğitim Şurası mekanizma olarak nasıl işliyor?
Şura, yasası gereği dört yılda bir toplanan danışma kuruludur. Şura’da bakan, Talim Terbiye Kurulu Başkanı, Müsteşar, ilgili genel müdürler ve ilgili diğer bürokrat arkadaşlar bulunuyor. Yönetmeliğe göre de Şura’da hangi konuların konuşulacağı önceden ilan ediliyor. Ve yine yönetmeliğe göre önceden ilan edilmiş başlıklar dışında konular konuşulmuyor.
ŞURA TAVSİYEDE BULUNUYOR
Şura’da alınan kararların bir yaptırım gücü var mı?
Adı üstünde ‘Şura’ istişare demek. Dolayısıyla burada alınan kararlar Milli Eğitim Bakanlığı’na Şura üyelerinin tavsiyeleri. Milli Eğitim Bakanlığı bu tavsiye kararlarını uygulamakla talimatlandırılmıyor, sadece tavsiyede bulunuyor.
ÖĞRENMEYİ ÖĞRETECEĞİZ
Ders çizelgeleri neden Şura’nın başlıklarından birisi oldu?
Okullarda çocuklarımıza öğretebileceğimizden daha fazlasını öğretmeye kalkıyoruz. Ve okulu sanki 19. veya 20. yüzyıldaki gibi bilgi edinmenin tek aracıymış gibi görerek çocuklara buralarda bilgi yüklemeye çalışıyoruz. Hâlbuki bugünün dünyasında okul, bilgi tekelini elinde bulunduran tek kurum olmaktan çıktı. Dolayısıyla biz okulu öğrenmeyi öğreten kurumlar haline getirelim ve bu ilkeler doğrultusunda müfredatımızı yeniden elden geçirelim istiyoruz. Özellikle küçük çocuklarımızın ilgilerini, becerilerini önceden tespit etmeye çalışalım ve sonra çocuklarımızı tek bir tornadan geçer gibi değil de her birinin kendi özel becerisine göre yönelebilecekleri farklı kulvarlar oluşturalım istiyoruz.
ÇİZELGELER YENİLENECEK
Nasıl mümkün olacak bu?
Bu bütün ders çizelgelerimizin böyle bir çeşitliliği karşılayabilecek şekilde düzenlenmesi anlamına geliyor. Zekası, eğilimi, becerisi ne olursa olsun bütün çocuklar aynı kulvarda koşturulmaya çalışılıyor ve bu yanlış. Buna uygun olarak ders çizelgelerinin yeniden gözden geçirilmesi, çeşitlendirilmesi ve içeriklerinin de gerçekçi doza göre ayarlanması gerekir diye düşünüyoruz.
KİTAPLAR FASİKÜL ŞEKLİNDE OLACAK
Ders kitaplarıyla ilgili nasıl bir çalışma hazırlığı içindesiniz?
Çocuklarımızda okuma kültürünü, kitap sevgisini yeşertmenin en önemli yolu önce kendi kitaplarımızı sevilen, sevilecek, rahat okunabilecek, kolay anlaşılacak kitaplar haline getirmemizden geçer. Şu anda bizim ders kitaplarımız böyle mi, hayır hepsi değil. Çocukların sağlığını da etkileyecek şekilde kalın kitaplarla çocuklarımızı yüz yüze bırakıyoruz. Bu sene hiç olmazsa kitabı döneme göre ayırmaya çalıştık. Ama bu da yetmezBu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için kitapları haftalık dersi içeren fasiküller halinde basacağız.
Osmanlıca, ifade kabiliyetlerini geliştirecek
Şura’dan sonra Osmanlı Türkçesi gündemin ilk tartışmalı konularından birisi haline geldi. Mevcut uygulama nedir?
Bizim Sosyal Bilimler Liselerimizin ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarında Osmanlı Türkçesi dersi zorunlu ders olarak on senedir okutuluyor. Diğer liselerde ise isteğe bağlı seçmeli ders olarak zaten var. Bu liselerde çok karmaşık metinleri, siyakat yazısını öğretmek gibi bir derdimiz de yok. 1928’den önceki derinleri tanımalarını sağlayacak ve bu yolla kelime haznelerini genişletecek, ifade kabiliyetlerini geliştirecek bir eğitim veriliyor. Ve biz sosyal bilimlerdeki öğrencilerimizde bu farkı da görüyoruz.
Din Kültürü dersi ilkokullarda seçmeli olsun
Din dersinin ilkokul birinci, ikinci ve üçüncü sınıfta verilmesine mesafelisiniz. Hangi saiklerle peki?
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi klasik anlamda bir din dersi değildir, bir kültür dersidir. Fakat bu ders ilkokul için fazladır. İlkokulda öğrencilere temel dini bilgiler verilsin deniyorsa eğer -ki kastedilen bu- o zaman bu dersin seçmeli olması lazım. Bir husus daha var ki o da İlkokulda duygu aktarımı ön plandadır. Siz daha sonraki eğitim hayatınızda sevmediğiniz bir öğretmenden bir dersi öğrenebilirsiniz ancak ilkokulda öğretmenini sevmediğiniz dersi de sevemezsiniz. Bu konular öğretmenin sizin gönlünüzden yol bulmasıyla anlaşılabilir. Bu vasıflara sahip olmayan birinin de çocuklarda ciddi yaralar açma tehlikesi vardır.
1 milyon değil 322 bine alındı
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "1 milyon dolarlık makam aracı alındığı" iddialarına ilişkin, "Tüm kayıtlarımızda mevcut. Gerçek rakam, söyledikleri rakamın üçte birinden bile aşağıdadır. Böyle olduğu halde haksız saldırıda bulunmak doğru değil" dedi. Konuyla ilgili Diyanet'ten yapılan açıklamada ise: "Söz konusu aracın satın alma bedeli 322 bin lira olarak gerçekleşmiştir" denildi.
Mazeret sınavları bitti
Milli Eğitim Bakanlığı'nca (MEB), 8. sınıflar için Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında, ortak sınavlara katılamayan öğrenciler için düzenlenen mazeret sınavları tamamlandı. Dün yapılan sınavda T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, yabancı dil yazılıları yapıldı. Merkezi ortak sınavların ve mazeret sınavlarının sonuçları ocak ayında açıklanacak.