Müezzinoğlu'ndan kızlarına ilginç tavsiye! Bulduğunuzu...
Abone olSağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Habertürk Gazetesi'nden Kübra Par'a ailesi ve kendisi hakkında merak edilenleri cevapladı.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Anneler, annelik
kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze
almamalıdır” sözleriyle gündemde olan Müezzinoğlu,
tüm içtenliği ile Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu.
İşte Müezzinoğlu'nun o röportajının en ilginç bölümleri...
Aklı başında her kadın gibi ben de kızdım bu sözüne... Tartışma
büyürken, Bakırköy’deki çalışma ofisinde yakaladım
Müezzinoğlu’nu, “Ne yani, kadınlar çalışmayıp çocuk
mu baksın? Bu sözlerinizle eşinin çalışmasına izin vermeyen
erkekleri cesaretlendirmiş olmuyor musunuz?” diye sordum.
Kadınların çalışmasına kesinlikle karşı olmadığını, kastının farklı
olduğunu söyledi.
Yarın yani 5 Ocak’ta Meclis Soruşturma Komisyonu dört Bakanla
ilgili yolsuzluk iddiaları konusunda karar verecek. Yüce Divan’a
gönderilip gönderilmeyecekleri konusunda nefesler tutulmuşken,
Bakan Müezzinoğlu kritik açıklamalar yaptı. Anayasa Mahkemesi’nin
kendilerine tuzak kuran sistemin ana unsuru olduğunu savunan
Müezzinoğlu, “Şimdi bize düşen, çürük dişin dolgusunu yapmak ya da
çekmek. AK Parti kendi değerleriyle çürüğünü yine kendisi
temizleyecektir. Ama ben bana kastedene tekrar kendimi teslim
etmem” dedi.
Meclis Soruşturma Komisyonu 5 Ocak’ta karar verecek. Partide bu
konuda farklı görüşler olduğunu biliyoruz. Siz vicdanen ve
siyaseten nasıl bakıyorsunuz?
AK Parti, doğruları merkeze alan ve yanlışlara tavrı olan bir
parti. Aksi takdirde bu günlere gelemezdi. Ama bu demek değildir ki
AK Parti içinde hiç kimse yanlış yapmaz, yapmadı. İl başkanlığı
yaptığım dönemde, yanlış yapma niyetiyle gelenlere müdahale ettik,
kapının önüne koyduk. AK Parti zaten bunu merkezdeki felsefesiyle
yapıyor.
Ama bu seferki daha zor bir sınav…
Tabii bunlar kolay sınavlar değil. 12 yıllık iktidarın belediyeleri
var, bakanlıkları var, her yıl milyarlarca lirayı harcayan ihale
yapan binlerce insan var. Bu binlerce insanın hepsi çok iyi, çok
ideal dersem kendimi kandırmış olurum. Önemli olan sistemin kendi
kendini denetlemesi, yanlış yapanı kapının önüne koyabilmesi veya
hukuka teslim edebilmesi. Şimdi bir operasyon var. Bu
operasyon birilerinin yolsuzluk yapmasına karşı olsa bunun
arkasında kapı gibi dururum ama şu örneği veriyorum. Ben hekimimim.
Ağzımda 32 diş var. 32 dişten biri ikisi çürük olabilir. Diş
hekiminin görevi kurtarıyorsa dolgu yapmaktır, kurtarmıyorsa
çekmektir. Ama diş hekimi dişimi değil beynimi uyuşturmak, kalbimi
durdurmak beni yok etmek istiyorsa o diş hekimliği yapmıyor
demektir. Bu operasyon da böyle bir şey. Bir tarafta istihbarat,
bir tarafta Emniyet, bir tarafta yargı… Dert AK Parti’nin çürük
dişi meselesi değil, AK Parti’yi ve milli iradeyi yok etme… Şimdi
bize düşen, çürük dişin dolgusunu yapmak ya da çekmek. Keşke bunu
sistem yapsa ama ne yazık ki Türkiye’de bunun medeni hukuksal
altyapısı kurulamadığı için sıkıntı çekiyoruz.
17 Aralık’ın üzerinden 1 yıl geçti, bahsettiğiniz tehdit
algısı ortadan kalktı. Şu anda AK Parti kendi değerleriyle
yüzleşmiyor mu?
Evet, AK Parti kendi değerleriyle çürüğünü yine kendisi
temizleyecektir. Bundan kimsenin tereddüdü olmasın. Ama art niyetli
olan bir sisteme kendisini teslim etmeyecektir.
“YÜCE DİVAN BİZE TUZAK KURAN SİSTEMİN ANA
UNSURU”
Yüce Divan’ı size tuzak kuran sistemin bir parçası olarak
mı görüyorsunuz?
Ana unsuru olarak görüyorum. Yüzde 47 oy almış bir parti olarak
Anayasa Mahkemesi’nden 2008’de bir oyla kurtulduk. Kurtulan AK
Parti değildi, milletin yüzde 47 oyla sorumluluk verdiği bir siyasi
partiydi. Ve bir oyla kurtuldu… Tam da kurtulmadı, maddi ceza yedi.
Kamu vicdanı bunu Yüce Divan olarak görebilir mi? Kamu oyu bunu
Yüce Divan’ın doğru kararı olarak algıladı mı? Öyle algılasaydı
yüzde 50 oy verir miydi? Millet iradesine tuzakların farklı
adresleridir bunlar.
Yani Anayasa Mahkemesi…
Bugün için odur.
Kısacası “AK Parti anayasa Mahkemesi’ne güvenmiyor”
diyebilir miyiz?
Neticede bu tuzakları AK Parti olarak biz çok yaşadık. Sütten
ağzımız yandı, yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Birileri bunu
yadırgayabilir ama bizim millet adına canımız yandı. Daha önce de
bedelleri hep millet ödedi. Bu ülke 1960’lardaki dinamiklerini
devam ettirebilseydi bugün 2023’ü farklı planlarla hedeflerdik. 28
Şubat post modern darbesinde hâkimleri ve savcıları bir salona
dizdiler. O yüce mahkeme de gitti onların karşısında alkış tuttu.
Nerede milli irade? Nerede sandık? Dolayısıyla biz artık milletten
ve Allah’tan başka kimseden korkmuyoruz
Bakanları Yüce Divan’a göndermezseniz, “yolsuzlukları ört bas
ediyorlar” eleştirisini nasıl yanıtlayacaksınız?
Bu iftiralara milletin karnı doydu.
“BENİM KARİYERİM ADAM GİBİ BABA, EŞİMİNKİ İSE ADAM GİBİ
ANNE OLMAK”
“Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze
almamalıdır” sözleriniz büyük tepki çekti. Niye böyle bir şey
söyleme ihtiyacı hissettiniz?
Benim en önemli kariyerim adam gibi baba olmak. Eşim içinse adam
gibi anne olmak. Bir insanın dünyaya bırakabileceği en önemli
zenginlik bir varlığı hediye olarak bu dünyaya bırakmaktır. Bunun
üzerine binlerce kariyerin konulmasına eyvallah ama bunun bir
kenara itilerek “babalık annelik hele şimdi dursun, ben önce
doktor, mühendis olayım” demenin doğru olmadığını düşünüyorum.
Kadınlar çalışmasın çocuk mu baksın yani?
Hayır, kesinlikle... Bakın, anneliği iterek, erteleyerek olmaz.
Benim kızım “40 yaşından sonra anne olmak istiyorum, önce bir
kariyerimi geliştireyim” deseydi onu engellemezdim çünkü öyle bir
hakkım yok ama yanlış yaptığını söylerdim. Ben dâhiliye uzmanıyım.
Doğurganlık yaşı nedir, anne ile evladın ilişkisinin hangi yaşlarda
daha sağlıklıdır bilirim. Kadın eğitimli olmalı, meslek sahibi
olmalı, benim yükselebildiğim kadar yükselmeli ama annelikle ilgili
duruşu da asla ikinci planda olmamalı. Annelik babalıktan iki
basamak öndedir. Dünyayı değiştirebilecek evladı doğuran ve
yetiştiren o olduğu için.
Yetiştiren neden anne olsun Mehmet Bey? Anne baba birlikte
eşit şekilde yetiştiremez mi?
Eşit kelimesini bir aile için doğru bulmuyorum. Bazen evin içinde
hanım yüzde doksandır ben yüzde onumdur. İster ben şu su şişesinin
kapağı olayım, hanım gövdesi olsun ister tam tersi. Önemli olan
ters çevirince suyun dökülmemesi. Bu şişeyi ortadan kessek de
ikimiz eşit olmayız. Yok, böyle bir şey, mümkün değil. Bazı
alanlarda onun fonksiyonlarını ben ne yaparsam yapayım
kapatamam.
Bu kadın erkek eşitliğiyle ilgili değil. Evlilikteki uyumdan söz
ediyorsunuz…
Eşitlik dediğin nedir? Çocuğun ruh haline annenin verdiği ile
babanın verdiği bir değildir.
Çocuk bakımı konusunda eşlere nasıl bir rol
biçiyorsunuz?
Paylaşabilirler ama benim doğamın ve yeteneklerimin alanı farklı.
Benim çocukla güreş yapmam, oynamam, onu gezdirmem, zıplamam ona
farklı bir şey verir. Diğer tarafta annenin onunla hukuku farklı
zenginlikler verir. Bunun matematiği olmaz.
‘ANNE İŞİ BIRAKSIN DEMİYORUM’
Gelişmiş ülkelerde çocuk bakımı konusunda anne baba eşit roller
paylaşıyor ama…
Benim çocuğu emzirme şansım var mı? Eşit değil işte, burada birine
yük var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı
annenin çocuğu 3-4 saat arayla emzirebilmesinin sistematiğini
kurmalı. Anne işi bıraksın demiyorum. Esnek mesai tartışılabilir.
Çocuğun ruhen sağlıklı olması için biberon ve bakıcı mı daha iyidir
yoksa annenin emzirmesi mi? Yoksa baba da eşit olsun demekle
olmuyor. Çocuğun altını temizlemekle mesele bitmiyor ki…
Siz kendi çocuklarınızın bakımını üstlenmiş
miydiniz?
Ben ailenin her boyutunda vardım. Mutfakta da vardım. Ama bunu
erkek yapmalı bir şey diye bir şey olmaz. Ben ayda 10-15 nöbet
tutarak çalıştım, eşim de çocuklarımızın sağlıklı yetişmesi için
her türlü fedakârlığı yaptı. Mantalite yanlışlarının bedelini
nesillerimiz ödüyor.
“YANLIŞ ANLAŞILMA VARSA BÖYLE KONUŞARAK
DÜZELTECEĞİZ”
Eşinin çalışmasına izin vermeyen erkekleri cesaretlendirmiş olmuyor
musunuz bu sözlerinizle?
Hayır, tam aksine… Yanlışı savunamayız.
“Kariyer” kelimesini kullanmanız yanlış olmadı mı? Çünkü kariyer
deyince profesyonel kariyer geliyor akla…
Orada bir yanlış anlaşılma varsa onu işte böyle konuşarak
düzelteceğiz.
Elif Şafak size tepki gösterdi. Malum o da bir anne ama “annelik
bir kariyer değildir” dedi.
Eğer şimdi bu anlattıklarımdan sonra yine itirazı varsa
söyleyebileceğim bir şey yok. Farklı düşünmek de en büyük
zenginliğimiz.
Muhafazakâr kesimden kimi kadınlar da eleştirdi
sizi…
AK Parti olarak kadına, kadının hukukuna saygılıyız. Toplumdan
gelen zorluklarımız yok mu? Var… Geleneklerimizden ve inanç
değerlerimizi yanlış yorumlamamızdan kaynaklanan zorluklarımız yok
mu? Var… ama bunlar sosyolojik hadiseler. Akşamdan sabaha kolay
düzelmez.
Peki, annelik ve kariyer ile ilgili konuşurken dinsel ve geleneksel
hassasiyetleriniz ön planda mıydı?
Yaşam tarzımın oluşmasında tabii ki inanç değerlerimin rolünü
yadsıyamam ama “İlim kadın ve erkek tüm Müslümanlara
farzdır” diyen bir inancın mensubu olarak kızımı okutmamak
gibi bir yanlışa düşme hakkım var mı? Geleneklerimiz yanlışsa ona
yanlış diyeceğiz.
KIZLARIMA “BULDUĞUNUZU GETİRİN BU İŞİ BİTİRİN”
DEDİM
Kızım lisede okurken “baba evde arkadaşlarımla kalmak istiyorum”
dedi. Yaşı 16-17…”Kızım senin için doğrunun bu olduğuna inanıyorsan
kalabilirsin” dedim. Ben Avcılar’daydım, o Florya’da kaldı. Sonra
“Ben arkadaşlarımla Amerika’ya gitmek istiyorum” dedi.
“Gidin, imkânınız varken iki yıl dünyayı gezin. Dünyada neler var
görün. Kariyerinizi geliştirin, sonra da gelin bu ülkeye borcunuzu
ödeyin. Ama evlenmenin yaşı vardır. 22-23’e geldiğiniz zaman
bulduğunuzu getirin bu işi bitirin” dedim. İki kızım var
ikisi de 22-23 yaşlarına evlendiler. İkisi de eşlerini kendileri
seçti. Biri işletme mezunu, sağlık yönetimi master’ı yaptı. Diğeri
de iletişim okudu. İkisi de çalışıyor ama annelikleri merkezde.
“Çocuğunun yaşam tarzına karışma hakkın yok”
Çocuk hakları da önemli. Anne babalar çocukları için “ben onun
doktor olmasını, şöyle giyinmesini istiyorum” diyor. Böyle demeye
hakkın yok. Senin ona doğrularla yanlışları göstermek gibi bir
sorumluluğun var. Yaşam tarzını, mesleğini, hayatını nasıl
şekillendireceği onun hakkıdır.