Mucize doktor evinin kapılarını açtı!
Abone olDünyanın ilk rahim naklinden sonra Türkiye'nin ilk tam yüz naklini de gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, evinin kapılarını açtı.
Evde ve iş yerinde “patron” olan eşi Yrd. Doç. Dr.
Özlenen Özkan ve küçük kızları “Zeynoş” ile mutlu bir yaşam süren
Özkan, mütevaziliğiyle dikkati çekiyor.
2 yıl önce gerçekleştirdiği iki kol naklinden bu yana gündemden düşmeyen Özkan, yurt dışından aldığı tekliflere sıcak bakmazken, “şımarıkça” olarak nitelediği ameliyatları ekibinin verdiği güvenle yaptığını söylüyor.
Mucize doktor evinin kapılarını açtı...
Sağlık Bakanlığı'nın özel izniyle gerçekleştirdiği iki kol ve rahim
nakilleriyle Türkiye'de yasal bir boşluğun dolmasına öncülük eden
Özkan, bir hafta ameliyata girmezse sıkılıyor. Ameliyatsız geçen
günlerinde mesleğini kötü yaptığını ya da tecrübesinin azaldığını
düşünen Özkan, herkesin kendisine bir hedef koyması gerektiği
inancında. Beğenilen, tercih edilen, memnuniyet yaratan bir doktor
olmanın önemli olduğuna işaret eden Özkan, farklı hedefler koymanın
insanı günlük tekdüze yaşamdan kurtardığını, gereksiz uğraşlardan
da uzak tuttuğunu düşünüyor.
Dünyanın konuştuğu plastik cerrah, iş dışında günün stresini
11 aylık kızı “Zeynoş” ile atıyor. Küçük kızı, her ne kadar
yılların en büyük alışkanlığı olan geniş pazar uykularına ambargo
koysa da Ömer Özkan'ın eve girince ilk işi Zeynep Lara'yı kucağına
alarak sevmek oluyor.
İş yoğunluğundan en büyük keyifleri olan birlikte
film izlemeye hasret kalan çift, az uyuyup, fırsat buldukça beraber
yemek yiyor.
Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim
Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Özlenen Özkan, Türkiye'nin gururu olan
eşini, “çok sabırsız, yetenekli, son derece işine saygılı, mükemmel
bir doktor” olarak nitelendirirken, aynı bilimdalının öğretim üyesi
Ömer Özkan da eşiyle mesleki açıdan anlaşamadıkları çok şey olsa da
başarının sırrının bunda yattığına inanıyor.
Galatasaraylı olan çift, evlerinin üst katındaki çalışma
odasında dünyadaki gelişmeleri takip ederek, plastik cerrahiyle
ilgili yayımlanan makaleleri okuyorlar.
KALP DAMAR CERRAHI OLMAK İSTEMİŞ
Küçük bir çocukken, öğretmen, doktor ya da pilot olmayı düşünen
Ömer Özkan, lisedeyken doktorlukta karar kılıyor. O yıllarda
doktorluğun, daha popüler olduğuna işaret eden Özkan, mesleğinin
insanoğlu varoldukça sürecek tek meslek olduğuna inanıyor. “Bugün
olsa bu zorluklarda tekrar doktor olur muydunuz?” sorusunu
içtenlikle yanıtlayan Özkan, “Bugün biraz düşünürdüm belki ama
herhalde yine yapılabilecek en güzel mesleklerden bir tanesi”
diyor.
Uzmanlığını kalp damar cerrahisinde yapmak isteyen Özkan, o yıl
istediği bölümün açılmaması üzerine, yakın bir arkadaşının
telkiniyle plastik cerrahiyi seçiyor.
Akdeniz Üniversitesi'nde uzman olarak çalışan Ömer Özkan, 2002
yılında asistan olarak işe başlayan Özlenen Özkan ile tanıştıktan 5
yıl sonra hayatını birleştiriyor.
KÜÇÜK KIZ İSTEDİ 'NEDEN OLMASIN' DEDİ
2006 yılında bir gün, dirsek altından elektrik yanığı olan ve her
iki kolunu da kaybetmiş bir kız Ömer Özkan için dönüm noktası
oluyor. Kıza protez isteyip istemediğini soran Özkan, “Hocam başka
birinden alsanız yapsanız, öyle birşeyler olmuyor mu?” cevabı ile
karşılaşınca “Neden olmasın” diyerek konuyu derinlemesine
incelemeye başlıyor.
GÜVENDE HİSSEDİYOR
İki kol ve rahim naklinden sonra halkın güvenini kazandıklarını
belirten Özkan, “Biz yüz naklinde doku tutmasa bile en az tepkiyi
görecek birimlerden biriyiz. Bu güveni hissediyorum” dedi.
Cesaretli olmaya çalıştığını vurgulayan Özkan, şöyle devam
etti:
“O güveni kendimizde hissediyorum. Türkiye'nin en iyi organ nakli
yoğun bakım takibi yapan ekibine sahibiz. Ben burada 'Şu ilacı
bulun' dediğim zaman en geç 10 dakika sonra o ilaç geliyor. Çok
gururla anlatıyorum. Burada olmaktan ayrıca gurur duyuyorum. Zaten
onun güvenini taşıyoruz biz. O neden bu kadar şımarıkça nakiller
yapıyoruz, elimizden geldiğince en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
Bunlar gelecekte çok iyi anlaşılacak.”
YÜZ NAKLİNİN BÜYÜSÜ
Yüz naklinden çok etkilendiğini belirten Özkan, “o” anı ise
şöyle anlattı:
“Mutlaka bir daha yapmak istiyorum. Kol naklini yaptım, ikincisini
yapmak için can attım. Ama yüz nakli o kadar fantastik bir
ameliyatmış ki onu gördüm. Kaç yıldır hazırlanıyorum, okuyorum,
yurt dışına gittim, kadavrasını yapıyorum... Bundan daha büyük
ameliyatlar yapmışım ama yüz nakli etkileyici, keskin.
Ameliyata bir kişiyle başlıyorsunuz, başka biriyle devam
ediyorsunuz. Film kopuyor bir anda. Bir boşluk var, o anda başka
bir yere geçiyorsunuz. O çok etkileyici. İnşallah sonucunu görürüz
de devam eder.”
Özkan, 1997 yılında vizyona girdiğinde büyük yankı uyandıran ve yüz
naklini konu alan “Face/Off” filmini kısa bir süre önce yeniden
izlediğini de söyledi.
Uğur Acar'ın yüz profilinin donör Ahmet Kaya'nın profiline çok
benzediğini, bunun da kendilerini çok şaşırttığını vurgulayan
Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aynısı olmuyor ama inanın çok da güzel oluyor, benzeri oluyor.
Alıcıyla vericinin yüz profili aynı olunca belki de daha fantastik
oldu. O an değişimi hissettiniz. Bu ameliyatta alıcıyla verici
arasında en ufak bir oynama yapmadık. Olduğu gibi alıp, aynı o
Face/Off'taki gibi koyuyorsunuz oraya. Ne uzattık, ne kısalttık, ne
daralttık... Aldığımız parçanın tek gramını atmadan orada
kullandık. Sanki elimizle çizmiş gibi... Çok şaşırdık, hatta aynı
anda kol naklinin olduğu ameliyata da giriyorduk. Yüz naklinden
sonra oraya gittim, döndüğüm de 'Biz bu hastayı mı ameliyat ettik'
dedik.”
YURT DIŞINDAN TEKLİF VAR
Cihan Topal'a yapılan çift kol naklinden sonra özel hastanelerden
ve yurt dışından teklifler aldığını dile getiren Özkan, bugüne
kadar ciddi anlamda kimseyle görüşmediğini söyledi. Tekliflerin
gurur verici olduğunu dile getiren Özkan, “Burada olmaktan
mutluyuz. Gittiğim yerde asker olmaktansa burada subay olmayı
yeğlerim” dedi.
Yurtdışında mutlaka daha popüler olacağına işaret eden Özkan,
buna karşın Türkiye'de de önünün açık olduğunu kaydetti. Özkan, “1.
sınıf vatandaş olduğunuz bir yerdesiniz. Vatanınızdasınız” diye
konuştu.
Özkan, o günleri şöyle anlatıyor:
“O hastaya kol nakli yapabileceğimizi düşündüm. Bunu düşünürken kanuni bir gereklilik olduğu aklıma gelmedi. Birileri, 'Kopan bir kol parçasını kullanabilir miyiz' derken kanuni gereklilik olduğunu söyledi. 'O zaman kanun çıkarttıralım' dediysem de olayın o kadar kolay olmadığı görüldü. 3-4 yıllık süreçte kanunu çıkartmaya, insanlara bunun yapılabilirliğini göstermeye çalıştık. Ben o günden sonra kendime 3 hedef koymuştum: Kol, rahim ve yüz nakli. Ameliyat sonrası konuşmak çok güzel birşey. Yaptığınız birşeyden bahsediyorsunuz. Ameliyat öncesi konuşmak beni çok rahatsız ediyor. Yüz naklinde o kadar konuştuk, yapmasak artık rahatsız hissederdim.”