Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Merhum Cemil Meriç yıllar yıllar önce isyanını,
"Öğretmen ne demek? Ne soğuk, ne haysiyetsiz, ne çirkin
kelime" sözleriyle dile getirirken ne çok tepki almıştı..
Aydınların böyle bir özelliği var işte. 30 yıl sonra yaşanacakları
öngörüp, teşhisi koyabilmek.
Herşey ufak ufak değişti aslında..
Cemil Meriç yazmadan çok önce değişmişti. Önce alim yetiştiren
"muallim" ünvanını terkettirdiler. Laik Türkiye
Cumhuriyeti toprakları üzerinde alim yetiştiren muallimler
yetişemezdi. Yetişse bile o zehirli fikirleriyle alimler
yetiştiremezdi.
Yoksa Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması an
meselesiydi.
"Onlara hoca diyelim" dediler.
Çok sürmeden bu ünvan da onları rahatsız edecekti. Perran Kutman'ın
o meşhur dizide söylediği gibi, "Hoca
camideydi.."
Hiç camii imamıyla bir öğretmen aynı kefeye konulabilir miydi?
Farkına bile varamadı öğretmenler. Sizi yüceltiyoruz diye
sıradanlaştırıldıklarının, ötekileştirildiklerinin farkında bile
olamadılar.
Camilerdeki hocaları hakir gördüklerinin, aşağıladıklarının farkına
bile varmadan, "Evet bu en iyisi" dediler. Dil
alışkanlığından ötürü "Hocam" diyen öğrencilerin
tokatlandığı bile oldu. Çocuklar zamanla pratik yolunu buldu ve
onları olabilecek en anlamsız isimle çağırmaya başladı:
"Örtmenim"
Oysa öğretmen görevi gereği, mesleği öğretendi. Ama hoca, hayat
tarzı aşılayan, yetiştiren, aydınlatan ve adeta dehayı ortaya
çıkarandı. Ebediyete kadar saygı duyulandı. Nerede görülürse
görülsün, "O benim hocamdır" denilerek baştacı
edilen, eli doyasıya öpülendi.
Sonra talebe kelimesini aradan kaldırdılar. Modern dünyanın bir
parçası oluverince bu talebe sözü çok yavan kalacaktı.
Onlara da "Öğrenci" dediler..
Öğrenci; Öğrenen, öğrenecek yaşta veya sıfatta olandı. Oysa talebe
talep edendi. İlmi, irfanı talep eden, isteyendi ama bunun da
farkına varmadılar.
Talebe öğrenci, muallim ve hoca da öğretmen olunca, o yüce
değerlerin içi de zemberekten boşalır gibi boşaldı.
"Bu benim hocam" diyen talebenin yerine monte
edilen medeni öğrenci "Ha o mu. O bizim sosyalci",
"bizim matematikçi", "bizim fenci" diyerek
öğretmeni maaş karşılığı 45'er dakikalık sınırlar içinde ders veren
memur gibi gördüğünü ilan etti.
Talebesinin önünde el pençe divan durduğu hocanın yerine,
öğrencisinin karşısında elini cebinden çıkarmadığı, ayak ayak
üstüne attığı, karıdan kızdan manitadan rahatlıkla bahsettiği
öğretmenler gördük acı içinde.
Tüm zamanların en büyük fatihi, Fatih sultan Mehmed'in hocası
Akşemseddin Hazretleri'nin huzurunda nasıl ve neden iki büklüm
durduğunu o çocuklara anlatamadık. Çünkü biz Osmanlı'nın devamı
değildik. Biz genç Türkiye Cumhuriyeti'ydik. Öyle utanılası
(!) bir tarihle bizim bağımız olamazdı..
Şimdi ise kala kala elimizde sırasıyla öğrencinin, velinin, milli
eğitim bakanının dövdüğü öğretmenler kaldı..
Avrupa ülkelerinin çağ atlatan eğitim paketini Türkiye'ye monte
etmeye çalışanlar, kendi kültürünü ve kendi değerlerini o eğitimin
içine yerleştiremeyince dip yaptık.
Mimar Sinan'ın Mehmet Akif Ersoy'un, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Ali
Kuşçu'nun, Harezmi'nin, Piri Reis'in...
Mevlana'nın Yunus Emre'nin ve bugün tüm dünya ülkelerinin halen
tedavi yöntemlerini kullandığı İbni Sina'nın..
Evliya Çelebi'nin, Pir Sultan Abdal'ın, Akşemseddin Hazretleri'nin,
Hacı Bektaşı Veli'nin, Cengiz Han'ın, Alparslan'ın...
Sayayım mı daha?..
Hazerfen Ahmet Çelebi'nin, lll. Sultan Selim'in, Nasreddin
Hoca'nın, Karagöz'ün, Uluğbeyin, Yıldırım Bayazıd'ın, Fuzuli'nin,
Şems Tebrizi'nin, Osman Gazi'nin, Barbaros'un, Baki'nin...
Necip Fazılları, Nazım Hikmetleri, Cemil Meriçleri ve diğer
üstadları saymıyorum..
Allahualem saysam 100 tane böyle sayfa daha çıkar..
Bir zamanlar dehaların, mucitlerin mantar gibi yetiştiği şu
bereketli coğrafyaya şöyle bir dönün bakın..
Hadi gelin siz de beni utandırın ve son dönemlerde yetişmiş birkaç
adamın ismini alt alta yazın da göreyim..
Yazamazsınız.. Yazdıklarınız da kusura bakmayın ama tırışka kalır
tırışka..
Hiperstar (!) Ajdar bu ülkede makine mühendisliği
de yapıyorsa, "Panpişlerim" diyen kadın bu ülkede
aynı zamanda sanat icra ediyorsa, alimlerimiz Zekeriya Beyaz, Yaşar
Nuri Öztürk ve Adnan Oktar'dan oluşuyorsa...
Ciciş kardeşlerle gurur duyduğumuz bir asırdaysak...
Biraz Tarkan, biraz Fazıl Say'la gurur duyabiliyorsak... Nobellerde
ödül almayanın dövüldüğü günümüzde bir nobel ödülü alan adamla on
yıl gurur duyuyorsak...
Varın gerisini siz düşünün...
Okullarımızı, öğretmenlerimizi, öğrencilerimizi işte böyle
bitirdiler...
Şimdi ise, "Yahu arkadaşlar, bir eğitim sistemi böyle
yürümez" diyen öğretmenlerin kıyımına geldi sıra..
Bu ülkede 28 Şubat döneminde İmam Hatip Okulları'na ne yapıldıysa,
bugün normal okullara da aynısı yapılıyor.
Niyet aynı değil ama kıyım şekli çok benzeşiyor..
Nimet Çubukçu ile başlayan işkence Ömer Dinçer ile zirve yolunda
ilerliyor.
Anlayacağınız ızdırap aynı, çektirenler farklı...
Yazı çok uzadı...
Çarşamba günü ölmez de sağ kalırsam eğer,
okullarda yaşanan ve hiç dillendirilmeyen rezillikleri...
Öğretmenleriminizin en çok şikayet ettiği konuları ele
alacağım..
Uğramayı unutmayın lütfen..