M.Şevket Eygi'den yemek dersleri
Abone olM.Ş.Eygi'nin yeme-içme bilgisi karşısında Ayşe Arman'ın ağzı sulandı. Eygi, kurufasülye pişirmekten börek açmaya kadar bir dizi ince formülü şöyle sıraladı:
Mehmet Şevket Eygi'yle yaptığı röportajın ikinci bölümünü
yayınlayan Ayşe Armen, Milli Gazete yazarının yeme-içme görgüsü
karşısında hayran kaldı.
M.Şevket Eygi, çay demlemekten kahve kaynatmaya, börek açmaktan
kurufasülye pişirmeye kadar bir dizi formülü şöyle sıraladı:
En güzel İstanbul yemekleri
Dindar kesimin simge isimlerinden Mehmet Şevket Eygi'nin aynı
zamanda bir gurme olduğunu söylemiştim. Eygi röportajının son
bölümünde onun çay, kahve, Türk ve İstanbul yemekleri hakkındaki
düşüncelerini okuyacaksınız.
Valla sizi bilmem ama ben ilgiyle dinledim ve o en güzel İstanbul
lokantalarını sıralarken, tek tek oralarda ne yemekler pişer, nasıl
pişer onları anlatırken, pek bir acıktım. O hızla röportajdan sonra
Kutup'la soluğu Cankurtaran'daki Giritli'de aldık. Balıkçı
Sabahattin'den sonra Cankurtaran'da ikinci bir adresim var artık.
Ben tabii gurme filan değilim ama aklınızda olsun, o ne mezelerdi
öyle. En kısa zamanda Eygi'nin adını verdiği lokantalara da yolumu
düşüreceğim. Neyse, şimdi sizi Mehmet Şevket Eygi'yle başbaşa
bırakıyorum. Yine de siz öğlen çok yemeyin diyorum!
MADENİ DEMLİKTE ÇAY YAPILMAZ
Çay dediğin öyle rastgele bir şey değil. Mühim çok mühim. Bir kere
ben, poşet çay, kati suretle kullanmam. Her gün zevkime göre ayrı
bir harman yaparım, 5 çayı birden karıştırırım. Ben hiç madeni
demlikte çay yapar mıyım? Demlik dediğin seramik olacak! Tabii çay
bardakları da çok önemli. Siz ne diyorsunuz? Kaşık bile önemli.
Çayı berbat bir bardakla mı içiyorsunuz? O bir cinayettir! Bir de
şu var: Çayın lezzetli olması için ya tek başınıza içeceksiniz,
telefon filan çalmayacak, rahat bir şekilde ya da yanınızda
sevdiğiniz birileri olacak. Karşında suratsızın biri mi var?
Yandınız! Bitti o çay, medet ummayın ondan. Çay içmenin daha bir
sürü püf noktası var: Daha lezzetli olması için ya sevdiğiniz
kimselerden bahsedeceksiniz ya da kızdığınız insanlara sövüp
sayacaksınız!
EN SİNİR OLDUĞUM ŞEY YAHU AĞZIN TENEKE Mİ KAPLI
En sinir olduğum da, çay yaparsın, misafirine ikram edersin, daha
sen yerine oturmadan bir de bakmışsın, adam bitirmiş çayı! Ya ne
zaman içtin? Ağzın teneke mi kaplı? Olmaz. Dur biraz. Çayı, yudum
yudum iç. Yemek yemek de aynı hesap: Acından ölecek kadar açsın ya
da iştahlısın; yine de dışarıya hiç o havayı vermeyeceksin. Sanki
fazla aç değilmiş gibi davranacaksın. Bazı insanlar yemeği görünce
ağızları açılır, hurra saldırırlar, hiç medeni bir şey değil!
KAHVE PİŞİRİLMEZ KABARTILIR
Kahve de çok önemli. 11 dakikada olan bir şeydir. Ama şuna dikkat:
Kahve pişirilmez. Kahvenin hakiki fiili kabartılmaktır! İspirto
ocağında ya da kıvılcımlı külde hafifçe kabartılacak, tam 11
dakika. Mis gibi bir kahve kokusu etrafı saracak. Fokur fokur
kaynadı mı, o kahve acı zehir gibi bir şey olur.
KURUFASULYE 3-4 SAAT DEMLETİLMELİ
Eskiden çok yemek yapardım. Mesele, benim pişirdiğim kuru
fasulyenin lezzetine doyum olmazdı. Çünkü eski usul pişirirdim.
Şimdi o ne demek? Şu demek: Eskiden tabii, elektrik ya da doğal gaz
yoktu. Yemekler, odun ateşi ve mangal kömürüyle pişerdi. Mangal
kömürünün ateşi iyice azalınca, pişen kuru fasulyeyi o kıvılcımlı
külün içine kor, 3-4 saat demlendirirsiniz. E işte o zaman, o
fasulyeyle birlikte parmaklarınızı da yerdiniz..
PİLAV MI DEDİNİZ HAKİKİSİ YOK ARTIK
Maalesef pilav kültürümüz yok oldu. Şimdilerde pirinci suya
atıyorlar, üzerine yağ döküyorlar, tuz da koyuyorlar; ortaya çıkan
bulamaca pilav diyorlar! Olur mu? Hakiki pilav böyle basit bir şey
mi? Değil efendim! Pilavı, Özbekistan'ta yiyeceksin: Havuçlu pilav.
Ya da İran'da ‘‘cilav’’ yiyeceksin. Bir de halkımızın damak zevki
mi kalmadı nedir? Bir lokantacı arkadaşım var. Adamcağızın canına
tak etmiş, ‘‘Bugün müşterilerime şöyle adam gibi bir pilav
yapayım’’ demiş, pilava biraz tereyağı eklemiş: ‘‘Usta ne koydun
bunun içine? Bir tuhaf kokuyor bugün. İyi olmamış. Nerede senin o
her günkü güzel pilavın?’’ demişler. Demek bitti pilav kültürü. İyi
pilavdan da anlamıyorlar artık!
ELVEDA KÖFTE ELVEDA BÖREK
Türkiye'de et kültürü de kalmadı. Benim çocukluğumda İstanbul
halkı, kesinlikle sığır eti yemezdi . Koyun eti yerdi. Kıvırcık ve
dağlıç makbuldü. Şimdi diyorlar ki, ‘‘Sultanahmet Köftecisi'nden
başka yerde köfte yemem.’’ Gülüyorum. Onlar hakiki köfte değil ki.
Kalmadı. Bakın, Makedonya'da var, Üsküp'te var ama Türkiye'de köfte
artık bitmiştir. Keza, börek de öyle. Bizde börek kültürü var
diyenin alnını karışlarım. Börek kültürü Yunanistan'da vardır,
Girit'te vardır ama ne yazık ki Türkiye'de yoktur.
NEREDE HAKİKİ İSTANBUL YEMEKLERİ YENİLEBİLİR
Sultanahmet Adliyesi'ne yakın Yeni Birlik Lokantası var.
Çemberlitaş Yurdu'ndan Sultanahmet'e inerken sağ kolda. Sadece
öğleyin servis yapar. Bakın, orada hálá hakiki İstanbul yemekleri
yiyebilirsiniz. Ama şunu da söyleyeyim: Bir lokantada diyelim ki,
10 çeşit yemek var, 10'u birden iyi olmaz. 5'i iyi olur. Sonra,
Kapalıçarşı'da bir Havuzlu Lokanta vardır. Onun da yemekleri
iyidir. Aksaray'daki Hatay Lokantası sonra. Aksaray'daki Kaburgacı
Salim'i de unutmamak lazım. Kaburganın içini iç pilavıyla
dolduruyorlar, fırına veriyorlar. Nefis! Eyüp Camii'nin karşısında
Mihmandar var, tek katlı bir yer, yazın bahçesinde de
yiyebiliyorsunuz. Yalnız akşama kalmayın, öğle servisine gidin. Bir
de Anadolu yakasında Reşit Paşa Köşkü var. Geçen gün gittim,
yemekleri gerçekten güzeldi...
Yazı: Ayşe Arman
Kaynak: Hürriyet