Motordaydım tatlım, duymadım
Abone ol‘Hayatımıza cep telefonu girdiğinden beri, günlük hayatımızda ve hatta uzun vadede psikolojik yaşamımızdaki pek çok şey değişti. Cep telefonu motorda da kullanılacak.
Okuyacağınız yazı bazılarınıza hiç yabancı gelmeyecek biliyorum.
Hatta ‘Ben bunu okudum yahu...’ diyenler de olacak. Niye mi
koyuyorum tekrar? Anlatayım. Birkaç yazımla ilgili çok mail aldım.
Bunlardan biri ‘Motordaydım tatlım duymadım!’ İkincisi ‘Köprüde iki
motor üst üste nasıl gider?’ Diğerleri ‘Motora karşı olan sevgili
nasıl ikna edilir?’ ve ‘Motora karşı olan aileye ne yapmalı?’ Bu
yazılar sağ olsun RK sevenler tarafından orda burada anlatıla
anlatıla asılları merak edilir olmuş. Yani ‘Ya senin böyle cep
telefonunu motorda kullanmakla ilgili süper bi yazın varmış onu
nerde okuruz?’, ‘Hani sevgiliyi ikna etme yollarını yazmıştın ya
ben onu okumuştum, ama o zaman sevgilim yoktu şimdi var ve karşı
nerden bulurum o yazıyı?’ vs. diye çok mail alınca ben de bir yıl
sonra, bu yazıları hatırlamak istedim. İşte ‘RK Klasiği’ ilan
ettiğiniz ilk yazı; Motordaydım tatlım, duymadım! Bu hafta nostalji
yaptım anlayacağınız. Böylece, ben de tembellik yapmış oldum!
Buyurun efenim öğrenelim cep telefonu motorda ne işe yarıyormuş da
haberimiz yokmuş. ‘Hayatımıza cep telefonu girdiğinden beri, günlük
hayatımızda ve hatta uzun vadede psikolojik yaşamımızdaki pek çok
şey değişti, değişiyor. Bundan pek çok sene sonra özlem, merak ve
benzeri duygularımızın tamamen şekil değiştireceği ya da yok
olacağı kesin. Cep telefonunun oldukça hatırı sayılır yararlarına
karşın, ilişkiler bazında pek çok sakıncası da göz ardı edilemez.
Her an birileri tarafından ulaşılabilir olmak, hesap sormak ve
vermek özellikle ikili ilişkilerde kişilerin engel olamadıkları bir
durum oldu çıktı. Senden?-ii. Nerdesin?-Bilmem nerde... Sen?-bilmem
kimde...-hea ii sesini duymak için aramıştım.’ Yalan! Valla da
billa da yalan... ‘Günlük Saat Başı Raporu’ almak için aramıştın.
Ve bir saat sonra muhtemelen benzer bir konuşma daha yapacaksın.
Çünkü bu, insanların artık farkında olmadan, bilinçsizce
yaptıkları, ciddi takıntı ve bağımlılık haline getirdikleri bir
hastalık. Bu hastalık artık herkesçe normallendi, normallendi de
daha ileri bile gidildi. Bu bağımlılık en çok GSM operatörlerinin
işine yarasa da kişilerin bu durumdan kurtulmaları neredeyse
imkansız. Günlük Saat Başı Rapor hastalığının tedavisi de henüz
bulunamadı. Günlük hayatta en sık rastlanan ve zararsız görünen
şekli yukarıdaki diyaloglarla kendini gösteriyor ancak daha
gelişmiş ve ileri safhaları da mevcut. Örneğin bu bağımlılık
yaşanırken taraflardan biri evde köskös oturuyor, öbürünün keyfi
yerinde arkadaşlarıyla takılıyorsa, evde oturan anında bir sonraki
arama-araşma-rapor alma-verme seansında yani Günlük Saat Başı Rapor
krizinde, karşı atağa geçmek için, ya içgüdüsel olarak kendini
dışarı atmak durumunda hissediyor ya da bir sonraki krizde kendini
daha da kötü hissetmeyi başarıp eğlenen tarafın keyfinin tam
ortasına etmeyi sağlıyor ve rahatlıyor. Şöyle ki: Eğlenen Taraf;
(yalnız bişiler yapmanın keyfi ve ezikliğiyle) ‘ÑNaber Tatlım?’
Evde Oturan;(bu durumu hafif sezmiş laf sokar tadda) ‘Ñİi. Senden?
Hiç aramıcaksın sandım.’ Eğlenen Taraf;(şirinlik yapmaya çalışarak)
‘İyiyim iyiyim.. Napiyosun bakalım?’ Evde Oturan; (restini gördüm
şapşal, yaktım seni kinayesiylen) ‘ÑEvdeyim! sen napiyosun?’
Eğlenen Taraf; (her zaman yaptığı sıradan bişiymiş gibi ama aslında
tedirgin hatta yusuf yusuf ) ‘ÑNapiim ya Denizlerle bişiler
içiyoruz.’ Evde Oturan;(demek bensiz bişiler yapiyosun ha, bunu
senin yanına korlar mı be..) ‘ÑOhh ne güzel için tabi... Eğlenen
Taraf; (Zor da olsa raporunu vermenin rahatlamasıyla başına
geleceklerden habersiz.) ‘ÑSesinii duymak için aramıştım. Sen
napicaksın?’ Evde Oturan; (birazdan görürsün neler yapıcamı
tadında) ‘ÑBilmiyorum!’ Eğlenen Taraf; (olayın tamamlandığını
sanarak, hiçbir sorun yokmuşcasına, kibarca) ‘ÑTamam canım
araşırız.’ Ah işte o bi sonraki aramada olay kopuyor. Evde oturan
tarafın iki silahı var elinde ya; sesin gelmiyo. Çok gürültü var
duyamıyorum. Arkadaşlarla çıktım, araşırız... Cümlesi tadında bir
karşı atak yapıyor ya da ağlak bi sesle;ya yok bişeyim... Sen
eğlen, takıl arkadaşlarınla, tadını çıkar gecenin, boşver beni, ben
başımın çaresine bakarım, sen eğlenmene bak...’ tadında bir
kinayeyle karşı tarafa ‘ben bu haldeyken sen nasıl eğlenebilirsin?
Hadi göreyim seni, eğlen de bek neler oluyo?’ mesajını yolluyor.
(Bu diyalogların pek çok varyasyonu yazılabilir...) Mantıken bu
diyaloglarda yer almak istemeyen birinin teknik bir çözümü var.
Telefonu kapatmak ve ulaşılamamak veya telefonu açmamak ama yazık
ki bu teknik çözümlerin pratikte geçerliliği yoktur. Telefonunu
gafleten kapatan ya da çalarken açmayan taraf, telefonunu açtığında
başına gelenleri bir kez yaşadıktan sonra bu duruma bir daha
tahammül edemeyeceğinden, bir sonraki benzer bir durumda telefonunu
kapatmayı aklından bile geçirmez... Dırrrrr... Allah kimsenin
başına vermesin. Arayan ve ulaşamayan kişilerde görülen bu ‘Günlük
Saat Başı Rapor Yoksunluğu’nun belirtileri kişideki manasız
asabiyet, kaygı ve şüphe, beraberinde kapattın, kaçta ordaydın, kim
vardı yanında, nasıl kısılmış sesi, niye yanlışlıkla kapanmış,
neden sessize aldın, nası duymadın?’ vs. şeklinde uzayan ve insanın
tahammül sınırlarını zorlayan cümlelerle kendini gösterir. Ve
Günlük Saat Başı Raporu’na alışmış her bağımlı kişilik, kapalı ya
da açılmayan telefonlara benzer tepkiler gösterir. MOTOR
KULLANANLAR ŞANSLI Motor kullanan şanslı azınlık olarak bu Günlük
Saat Başı Rapor hastalığından bir nebze kurtulmak, en azından zaman
zaman,(düzenli işi olanlar için en azından hafta sonları ya da
akşamları) uzak durmak, kendimize hayattan küçük molalar çalabilmek
gibi büyük bir lüksümüz ve avantajımız var. Bu avantajın farkında
olmayanlara: 1) Karşınızdakine eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız,
aileniz ya da sevgiliniz (ki bu hastalığın en sık ve yoğun
rastlandığı gurup eşler ve sevgililer) motorunuzu ne kadar çok
sevdiğinizi ve onun üzerinde vakit geçirmenin hayatınızdaki pek çok
şeyden daha önemli, değerli ve keyifli olduğunu, anlayana ve buna
saygı duyana kadar belirtin, hissettirin. 2) Motorla şehir içinde
bile olsa kendi kendinize ‘amaçsızca’ evet amaçsızca (Bu; ‘nereye
gidiyodun motorla da duymadın?’ sorusundan sıyrılmak için önemli)
bazen saatlerce evet evet saatlerce dolaşmayı, arada Tem’e çıkmayı
sevdiğinizi, bunu sık sık yaptığınızı (bu da; ‘bi beşte aradım
sonra altı buçukta aradım. Onca saat ne işin var motor
tepelerinde?’ sorusundan yırtmak için önemli) ve bunun kendinizi
iyi hissetmenizi sağladığını bilmesini, fark etmesini ve
kabullenmesini sağlayın.. Karşınızdaki bu 2 durumu sindirdiğinde
(ki kolay olmıcaktır, ama sonuç için inanın değer) Günlük Saatbaşı
Rapor Sendromu’ndan her zaman olmasa da, arada ‘motordaydım tatlım,
duymadım.’ sihirli cümlesiyle uzak kalabilirsiniz. Hatta olayı
doğru işleyip, oturttuktan sonra karşınızdaki; açılmayan her
telefonda sizin bu sihirli cümleyi kullanmanıza gerek kalmadan;
‘yine motorda galiba, duymuyo...’ diye düşünüp krizi rahat ve
sorunsuz atlatarak çıkabilecek her türlü çıngardan uzak kalmanızı
sağlayabiliyor. Yalnız aman diyeyim kötü amaçlar için kullanmayın!
Patlarsınız bir yerde bir şekilde. Vallaha sonra demedi
demeyin..Sadece hayatta kendinize küçük ve ‘masum’ molalar almak
için deneyin. Uzun zamandan beri kullanan biri olarak söyleyeyim
harbiden işe yarıyor arkadaşlar... Sistemi doğru kurarsanız
çalışıyor... Benzer hastalığa yakalanmış sevenleri olan tüm
ikitekercilere şiddetle tavsiye...’ TMF, sezonu Bodrum’da açtı
Bodrum Motosiklet Kulübünün organize ettiği Türkiye Enduro
Şampiyonası’nın 1. Ayak Yarışı geçtiğimiz hafta sonu Bodrum’da
yapıldı. Bu bodrumda yapılan ilk yarıştı. Anlayacağınız Bodrum
pistinin görücüye çıktığı bir yarıştı. Yağan yağmur yüzünden pistin
pek çok yerinin balçık olmasına ve yarışmacıların adeta çamur adam
haline gelmelerine rağmen zor ama keyifli bir yarış olmuş. Sevgili
Şakir Şenkalaycı, ki hep söylerim; ‘onu tek geçerim bu alemde’
olayı yine patlatmış. Genel Klasman ve 125 cc. Kategorisinde
birinci olan Şakir’i tebrik ediyorum. Galata taşımacılık
sponsorluğunda yarışan Şakir’in takım arkadaşları da yabancım değil
hani... Beni gaza getirip Rally D’Orient’e sokan sevgili Kemal
Merkit ve Kutlu Torunlar. Onlar da genel Klasmanda 3’üncü ve 4’üncü
sırayı almışlar. İkinci sıradaysa yabancı bir isim var; Paul
Lebbing. ATV de ise Zafer Karakaya ipi göğüslemiş. Genel Klasman
1)Şakir ŞENKALAYCI 2)Paul LEBBİNG 3)Kemal MERKİT 4)Kutlu TORUNLAR
125 cc. 1)Şakir ŞENKALAYCI 2)Ümit SALKIM 250 cc 1)Paul LEBBİNG
2)Kutlu TORUNLAR HÜRRİYET